Kocaman gövdesi, o gövdeyi taşıyamayacak kadar yaşlanmış incecik bacakları, seslenildiğinde zar zor kaldırabildiği yorgun başı ve hiç duymadığım havlaması ile Ebru İstanbul'un en meşhur köpeğiydi. Meşhurdu çünkü yıllardır otelin kırmızı üniformalı kapı görevlileri ve hemen yanındaki restoranla tamamen zıt bir birliktelik içinde, otelin yan tarafında kendisine tahsis edilen kulübesinde değil, şık döner kapının kenarındaki kirli paspasında yaşıyor, kapıdan bir günde giren yüzlerce kişiye gıkını çıkartmadan yuvarlanıp gidiyordu.
Sonra geçtiğimiz Cuma günü Ebru otelden alınıp götürüldü. Pazartesi günü de önce sosyalleşme sitesi Facebook'ta, daha sonra kişisel elektronik postalarda Ebru'nun vahşi bir saldırı sonucu öldürüldüğü haberi yayıldı. Beşiktaşlı holiganların yaptığı da söylendi, tinercilerin de. Otel görevlileri yaş haddinden öldü diye basın açıklaması yaptı, Facebook'ta olayı duyuran ilk kişi olan hayvan hakları savunucusu Viktor Larkhill ise Ebru'nun bir saldırı nedeniyle öldüğünü iddia ediyor.
Otelin çağrısı üzerine Ebru'yu hayvan hastanesine götüren Sylvia Hanım üzüntüden hastalanmış, onun yerine konuşan yakını da 'yaş haddi' diyor, Ebru'yu ameliyat eden Animalia'nın veterineri İlhan Bey "travma ama nedeni düşme de olabilir, trafik kazası da, saldırı da. Birşey diyemem." diyor.
Sorular
Ebru'yla ilgili şunlar sorulabilir:
Cuma günü güvenlik görevlileri neredeydi?
Yerindeydi. Ebru neredeydi? Bilmem. Veterinerin dediğine göre Dolmabahçe Sarayı'na kadar gezen bir köpekmiş. Her yerde olabilir yani.
Ebru vahşice saldırıya mı uğradı?
Viktor Bey'e göre evet. Yılların hayvan hakları savunucusu hiçbir hayvanın vahşice saldırılmadan bu kadar hırpalanamayacağını söylüyor. Veterinere göre hastaneye getirildiğinde iç organları karın boşluğundan göğüs boşluğuna çıkmıştı. Yani diyaframı yırtılmıştı. Bunun dışında bir kırığı çıkığı yoktu. Ebru travma sonucu geçirdiği ameliyata yaşı nedeniyle dayanamayıp iki gün sonra kalp yetmezliği nedeniyle ölmüştü, travmanın nedeni tıbbi olarak belli değil.
Yani Ebru'nun ölüm nedeni tam bir muamma, O'na ne olduğu belli değil. Bu yazının amacı da bu kadar karmaşık bilgiden sonra artık 'suçlu ayağa kalk' yapabilmek değil. Bu yazı yalnızca yaşarken Taksim'in, ölümüyle de hayvan haklarının sembolü olan Ebru'nun kendisi hakkında. Ve belki de ölümünün kalplerimizi neden bu kadar hırpaladığı.
The Marmara'nın en kıdemlisi
Ebru 15 yaşındaymış, bebekliğinden beri The Marmara Oteli sahip çıkmış. Otelin önünde yaşıyormuş. Otelin en kıdemli kapı görevlisi. Şu anki çalışanlar işe Ebru'dan sonra girdikleri için gelişini hatırlayan yok. Yalnızca hep oradaymış, nasıl geldiği, ailesi bilinmiyor. Adını yıllar önce otele sık sık gelip giden bir müşteri koymuş. Lassie gibi başarılı öyküsü değil. Ama o kapıdan girip çıkan gürültülü kalabalıklara hırlamaması bile bir başarı sayılabilir aslında.
Veteriner İlhan Bey'e göre bir 'sokö,' yani artık İnternetteki köpek sitelerinde bile resmi olarak kabul edilen 'sokak köpeği' cinsi. Sağlık kontrollerini, aşısını yıllardır Taksim ve Şişli civarındaki birçok sokak köpeğine bakan Sylvia Hanım yaptırıyormuş. Zaten geçtiğimiz Cuma günü aniden rahatsızlandığında otel görevlileri hemen Sylvia Hanım'ı aramışlar. Gelip almış, veterinere götürmüş. Dört saatlik bir operasyondan sonra Ebru ancak iki gün daha yaşayabilmiş. Pazar günü otelin yetkilileri veterinerden gelip almışlar, gömülmüş mü, atılmış mı belli değil.
İstanbul'da Ebru'dan çok daha şanssız yüzlerce sokak köpeği var. Belki her gün aynı noktada görmediğimiz için, belki onlar yürüyebildikleri, koşabildikleri için hiçbirisi Ebru kadar dikkatimizi çekmiyor. Ama Ebru'yla hepimizin şahsi tanışıklığı vardı.
Sanırım hepsine yetişemediğimiz, günlük hayat gailesi içinde yetişmeyi de çok da düşünmediğimiz diğer bütün sokak hayvanlarına karşı duyduğumuz suçluluk duygusunu her gün Ebru'yu gördükçe üzerimizden atıyorduk. Biz olmasak da birileri yapılması gerekeni yapıyor ve bir sokak köpeğine sahip çıkıyordu. Elektronik postayla gelen 'Beş yaşındaki lösemi hastası minik kıza' yardım mailini listedeki herkese yollayıp vicdan rahatlatmak ve aslında hiçbir şey yapmadan "yapmış hissi yanılsaması" gibi bir şey aslında.
Ebru eğer öldürüldüyse, suçlular umarım bulunur. Bulununca onlarla ne yapılır bilmiyorum ama biraz olsun vicdanımız rahatlar. Akşam yatmadan önce mutlu haberi elektronik posta ve Facebook'tan yayarız. Bilgisayarı kapatıp yatağa uzandığımızda, açık pencereden gelen sokak köpeklerinin kavga eden ulumalarına biraz sinir olur, sonra Ebru'yu düşünerek suçluların bulunmasına seviniriz. Çok şık olur gerçekten.(ZE/BÇ)