Bu yazının başlığı Bursa Tabip Odası tarafından yayımlanan bir broşürün adından alındı (1). Ülkede yaşanan toz duman, iş cinayetleri, siyasi fay hatları, yolsuzluk sarmalı arasında günden güne giderek artan çevre tahribatları ve tartışmalarına dikkat çekmek açısından önemli bir doküman.
Doküman, Bursa özelinde bir organize sanayi bölgesi içine kömürlü termik santral kurulması sürecinin gündeme gelmesiyle Tabip Odası Çevre Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala tarafından hazırlanmış. Dokümandan bazı çarpıcı bilgileri özetlemeye çalışalım:
* Kömürlü termik santraller fosil yakıtlar kaynaklı CO2 salınımlarının yüzde 40’ından fazlasını oluşturuyor. Santral sayısında artış eğilimi mevcut haliyle devam ederse 2030 yılında bu santrallerden salınan CO2 miktarında yüzde 60 artış bekleniyor. Türkiye’de ise yapılması planlanan termik santraller CO2 salınımını yüzde 50 oranında arttıracak.
* Dünyada çeşitli ülkeler kömürlü termik santrallerin sınırlandırılmasını, var olanların iyileştirilmesini ve yeni işleyiş kuralları getirilmesini gündeme almış durumda. ABD’de ülkedeki 1600 termik santralin yarattığı karbon kirliliğinin 2030 yılına kadar yüzde 30 oranında azaltılması, Çin’de mevcut rakamlara göre enerji ihtiyacının dörtte biri kömürden karşılanırken 2017 yılında bu oranın yüzde 10’un altına çekilmesi söz konusu.
* Kömürlü termik santraller birçok kirletici maddenin çevreye yayılmasına yol açıyor. Bu santrallerden kaynaklanan 67 farklı hava kirleticisi var ve bunların çoğu kansere, olumsuz sinir ve solunum sistemi etkilerine yol açabilen kirletici maddeler.
* Kömürlü termik santraller, endüstriyel süreçlerden kaynaklanan tüm hava kirleticilerinin yüzde 40’ını üretiyor. ABD’deki rakamlar elektrik kullanımı ile ilişkili azot oksitlerden kaynaklanan hava kirliliğinin yüzde 87’sinin, kükürt dioksitlerden kaynaklanan kirliliğin yüzde 94’ünün ve cıvadan kaynaklanan kirliliğin yüzde 98’inin kömürlü termik santrallerden kaynaklandığını gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2013 yılında hava kirliliğini kansere yola açan etmenler listesine aldığı, özellikle akciğer ve mesane kanseri açısından riski arttırdığını belirttiği düşünüldüğünde kömürlü termik santrallerin neden olacağı hava kirliliğinin yol açacağı sağlık sorunlarını kestirmek güç değil.
* AB üyesi ülkelerde kükürt emisyonları 2003’ten 2012’ye yarı yarıya azalırken Türkiye’de aynı dönemde yüzde 45’lik bir artış izlenmekte. Kükürt emisyonlarının enerji sektörü kaynaklı rakamları incelendiğinde ise aynı dönemde enerji kaynaklı kükürt salınımlarında yüzde 48’lik bir artış dikkati çekiyor.
* Kömürlü termik santraller hem çalışanlar hem de çevrede yaşayanlar üzerinde olumsuz sağlık etkileri oluşturabiliyor. Bu santraller, çevrede yaşayanlardan yakın çevredekiler(15 kilometre yarıçaplı alan) başta olmak üzere yüzlerce kilometre uzakta yaşayanlar üzerinde de olumsuz sağlık etkileri oluşturabiliyor. Çevrede yaşayanlar arasında risk grupları çocuklar, yaşlılar, astım ve KOAH hastaları ile sosyo ekonomik düzeyi düşük olanlar gösteriliyor.
* Kömürlü termik santrallerin AB ülkelerinde her yıl 18.500 erken ölüme yol açtığı tahmin ediliyor.
Dokümanda aktarılanların onda birini bile bulmayan bu özet bile durumun ciddiyetini göstermeye yetiyor. Ülkemiz için 80’den fazla yeni kömürlü termik santral projesinin aktif olduğu, dördünün yapım, 50’sinin de planlama aşamasında olduğu düşünüldüğünde, çevre ve sağlık tartışmalarında üst sıralarda yer bulması gereken bir konu olduğu görülüyor kömürlü termik santrallerin.
TÜİK 2012 yılı istatistiklerine göre Türkiye’de üretilen enerjinin yüzde 28’i kömürden elde ediliyor, yüzde 44 doğalgaz, yüzde 24 hidrolik kaynaklar diğer ana kaynaklar enerji üretimi için. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerji oranı ise yüzde 3 dolaylarında.
Aynı yıl tüketim oranları incelendiğinde enerjinin yüzde 48’inin sanayi yüzde 16’sının ticaret amaçlı kullanıldığı izleniyor.
Resmi ve bir sınıfsal bakışla dile getirilen “kömürümüz bol, neden ucuza enerji elde etmeyelim de enerjiyi dışarıdan alarak para verelim?” söylemi belki sermayenin ihtiyaç duyduğu ucuz enerjiyi, o kömürleri çıkaran emekçilere, Soma gibi “termik santralin bacası tüterse bu şehir yaşar” diyen şehirlere ekmek sağlayacak. Ama ya bedeli?
Broşürde belirtildiği gibi “her şeyin fiyatının bilindiği ama neredeyse hiçbir şeyin değerinin bilinmediği bu çağda” enerjiye sermaye gözüyle değil halk sağlığı gözlüğüyle bakmanın zamanı artık. Tabii ki halk sağlığından ne anladığınızla ve gözlüğünüzün ne gösterdiği ile ilişkili olarak. (CIY/YY)
Dipnotlar: