Yunanistan'da kriz ortalığı kasıp kavurmaya devam ederken Atinalı sinema yönetmeni Fillippos Tsitos, İstanbul doğumlu oyuncu Antonis Kafetzopoulos'u da peşine katarak çektiği "Adaletsiz Dünya" adlı filmiyle Yunan toplumunun içine girdiği bunalımı keskin bir dille aktarıyor.
İlk gösterime girdiği İspanya'daki Uluslararası San Sebastian Film Festivalinden geçen Eylül'de en iyi yönetmen ve en iyi erkek oyuncu ödülleriyle çıkan Yunanca adıyla "Adikos Kosmos", Kasım ayında Selanik Film Festivali'nde boy göstermişti, Yunan sinemalarındaki resmi gösterim tarihi 2 Şubat 2012 olarak belirtiliyor.
Irkçılık
1991'de Almanya'ya sinema eğitimi için gitmiş olan 1966 doğumlu Tsitos'un yoğun olarak çalıştığı alan Alman televizyonuna yönelik polisiye diziler. Kısa filmleri dışında sonuncusuyla beraber üç adet uzun metrajlı eseri var.
Fatih Akın misali gurbet vatan Almanya konulu ilk filmi 2001 yapımı "My Sweet Home" oldu. 25 ayrı milletten kişinin toplandığı müzikli bir mekânda curcuna sahnesi görülmeye değerdi.
Hayat mücadeleleri sırasında memleketlerinden uzak yaşamaya mecbur kalan insanların aidiyet bunalımı, yönetmenin ifadesiyle Kusturica'vari bir dille anlatılmıştı.
2009 yılında ikinci uzun metrajlı eseri "Akadimia Platonos"u çekmek üzere seçtiği başrol oyuncusu bir süre sonra sırra kadem basınca Filippos'un imdadına filmin prodüktörlerinden Antonis Kafetzopoulos yetişmiş; Yunanistan'da gayet popüler olan tiyatro, televizyon ve sinema yıldızı Antonis'le aralarında "aşk" o zaman başlamış.
1964 yılına kadar İstanbul'da yaşayan ve Beyoğlulu olan 1951 doğumlu ünlü oyuncu çocukluğunda Burgaz, Tarabya ve Yeşilköy'e gittiğini gayet net hatırlıyor, hatta günümüzde, sanki fazla göze batmamak için İstanbul'un isiyle kamufle edilmiş gibi duran muhteşem yapıda, Taksim'in göbeğindeki Aya Triada kilisesinin arkasına düşen Zapyon okulunda okumuş.
Locarno Film Festivalinde en iyi oyuncu ödülü aldığı ve Türkçe'ye "Platon'un Akademisi" olarak tercüme edebileceğimiz bu film Yunanistan'ın bugünkü haline nasıl geldiğinin de bir öngörüsü olmuş.
Üçü göbekli dört tembel Yunanlı bir kahvenin önündeki plastik sandalyelerde oturup kamışla frapelerini yudumlamaktadırlar. Tek meşgaleleri karşılarında bir araçtan yük boşaltmakta olan, insan zinciri halindeki bir grup Çinli işçinin sayısını tahmin etmek gibi görünmektedir.
Tabii Çinlilerin hızlı çalıştıklarını, kaldırım düzenlemesi yapmakta olan Arnavutlardan müteşekkil bir amele grubundan yola çıkarak Arnavutların da ağır işçilikte başarılı olduklarını itiraf etmek durumundalar.
Kendileri ise, dükkânları fazla iş yapmadığından zaten bol olan boş vakitlerinde çocuklar gibi sokakta futbol oynayacaklardır.
Mahalleye başına buyruk bir Arnavut geldiğinde ise durum değişmiştir; dört kafadar istenmeyen yabancının karşısına dikilir ve Antonis Kafetzopoulos'un oynadığı Stavros karakteri kendisine sorar:"Adın nedir senin bakıyim?" "Niko" diye cevap alınca: "Onu değil, gerçek adını, Arnavutça olanını sordum gerzek" der ırkçılığına mani olamayarak.
Yıllar boyunca Yunanistan'ın başbelası olarak algılanan Arnavutlara nefretini: "Ne biçim adamlarsınız siz be? Adlarınızı nasıl değiştirisiniz?" diyerek dışa vurur.
Derken aynı kişiyi anne evinde görünce deliye döner, annesine: "Sana demedim mi yabancıları eve almayacaksın diye anamı .....in" diye bağırır. Ama gerçek acıdır, katlanamadığı o Arnavut kardeşidir, hatta yıllar sonra yapılan itiraf bununla bitmez, babaları da aynıdır.
Adaletsiz dünya
Her zamanki gibi mali krizin günah keçileri ilan edilen göçmenler bu günlerde Yunanistan'ı terk etmekle meşguller, fakat Filippos Tsitos son filminde tamamıyla toplumsal bir analize yönelmiş.
Kafetzopoulos'un oynadığı Sotiris karakteri kendi adalet duygusuyla davranan vicdanlı bir polistir. En ufak bir ipucunun kişinin suçlanması için yeterli olduğu tüm dünyanın güvenlik kuvvetleri zihniyetine aykırı olarak kanıt niteliğindeki olayları yok sayan, zanlıyı aklayan versiyonları doğru kabul eden idealist bir memur haline gelmiştir.
Bir süpermarketten çaldığı malla kaçmakta olan komşusu Dora'nın peşinden koşan güvenlik görevlisine çelme atmaya kadar vardırır işi.
Fakat kendisine kaba davranan birisini parmağının tetiğe istemeden değmesiyle öldürmesi işleri karıştırır. Üstelik komiserlikte odasını paylaştığı, Christos Stergioglu'nun oynadığı Minas'ın birikimlerini borç almıştır ama panik anında o parayı da kaybeder.
2009'da Giorgios Lanthimos'un dünya çapında ünlenen ve bir Yunan ailesi hakkında yapılmış en sapıkça filmlerden biri olarak kabul edilen "Kynodontas" (Köpek dişi) filminde babayı canlandırmış olan Stergioglu, "Adikos Kozmos"ta zaten sevmediği karısının tek hayali olan karavanı gözden çıkarmıştır, ama başı belada olan mesai arkadaşının gözünün yaşına bakmadan parayı ısrarla geri istemektedir.
Yunan toplumunun en belirgin özellikleri olarak bilhassa son dönemde ortaya çıkan düşene vurma, gammazlama, şantaj yapma veya kendi pisliği ortaya çıkacak diye suçu örtbas etme sanki resmi geçittedir.
Theodora Tzimou'nun canlandırdığı Dora karakteri, aynı zamanda cinayetin işlendiği ofiste gece temizliği yapan ve hayatını idame ettirmek için binbir türlü işte çalışan bir Helen dilberidir.
Kimsenin kimseye güvenmediği ve gerçek olanın tamamıyla sorgulandığı günümüz toplumunda Dora yine de Sotiris'e kendi çıkarları doğrultusunda inanmayı tercih eder, çünkü herkes art niyetlidir, kimse karşılıksız olarak kimseye iyilik yapmamaktadır.
Dora da zaten feleğin çemberinden geçmekte ve sırtını dayayabileceği bir durum peşindeyken kendi arkadaşlarına da kazık atabilmektedir, iş kapmak için cinsel kimliğini de kullanır.
Bulduğu parayı eski sevgilisiyle tüm bağlarını kesmek ve ona rest çekmek için kullanmıştır aslında, ama mevzubahis kişiden okkalı bir tokat yemekle kalmaz; "Niye bana böyle şeyler yapıyorsun, sevgilim?" lafını da duyar.
Yalnız kadın-erkek ilişkileri değil tüm toplum mutsuz, güvensiz ve ümitsizdir, hayvanların bile birbirine yardımcı olma içgüdüleri varken insanlar birbirine çelme takmak için adeta fırsat kollayan namussuzlardır.
Türkiye'ye dönüş
Yönetmene film boyunca sık sık gözümüze sokulan S&S şirketinin son zamanlarda Yunanistan halkının bir numaralı düşmanı olarak algılanan Almanya'ya atıf olup olmadığını sordum, kahkahayı basarak tesadüfi olduğunu söyledi, oysa nemrut suratlı gibi görünen Beyoğlu'lu Antonis'in dudaklarında bıyık altı bir gülümseme belirdi, "Vallahi ben düşünmeden edemedim" deyiverdi.
Filippos filmde insanın kendi mutsuzluğu yüzünden başkalarına haksızlık yapmaya meyilli olduğunu trajikomik bir dille anlattığını ifade etti.
"Bu zaaftan veya ihtiyaçtan kaynaklanabilir, ama bir şekilde tuzağa düşülüyor, tatmin edici olmayan bir varoluş içinde, başka bir hayatın peşinde, ama onun da ne olduğunu tam olarak bilmeden yolumuza devam ediyoruz. Birisi için adil olan başkası için haksızlıktır, bundan ortaya çıkan durum da herkesin aynı anda hem haklı hem haksız olduğudur."
İronik yapısıyla sempati kazanan yönetmeni "Böylesine şahane, üstelik Beyoğlulu bir oyuncuyu bulmuşken İstanbul'daki - affedersiniz - azınlıklarla ilgili bir film çekmeyi düşünmez misiniz?" diye provoke etmeden duramadım.
Zamanında Yunanistan'da milyonları sinema salonlarına çekip ödüllere boğulmuş olduğu halde, 64 zoraki göçünün romantize edilmiş versiyonu "Politiki kuzina" yani "Bir tutam baharat" ancak yıllar sonra Türk televizyonlarında oynayabilmiş olsa bile, aman onun gibi olmasın diye de ekledim.
Yunan sinema sektörünün de mali krizin pençesinde olduğunu, ikisinin de fazla konuşmamasından kaynaklanan, leb demeden leblebi misali bir uyumla çalışmaya devam edecekleri yeni projelerinin dış destekle gerçekleşebileceği ümidini taşıdıklarını belirttiler.
Kimbilir, belki "Adaletsiz dünya" önümüzdeki aylarda Türkiye'ye de gelir, yaşını kesinlikle göstermeyen Antonis de bu vesileyle vatanına kesin dönüş yapar, rockçı ruhunu ele veren Rolling Stones tişörtüyle eskiden olduğu gibi mutlu mesut yaşayıp gider. (MT/BA)
* Burgazada'da 21 Ocak 2012'de 100 yaşında ölen Şile'li Eleni Paleologou Elmasoğlu'nun anısına...