Kolombiya’da FARC ile Santos hükümeti arasında ateşkes anlaşması imzalanması, Kolombiya’da olduğu gibi ülkemizde de bu meseleyle ilgilenenler tarafından (tabii daha çok ülkemizin içinde bulunduğu umutsuz halle karşılaştırılarak) sevinçle karşılandı. Hatta bunun bir ateşkes anlaşması olduğunu unutup, nihai barış anlaşması olduğunu sananlar da oldu. Bunlarda bir gariplik yok elbette. Hele ülkemizin içinde bulunduğu şiddet ortamını düşününce. Fakat ne kadar sevinçli olsak da Kolombiya’da barışın inşası uzun bir zaman alacak. Ve hali hazırda daha önce de değindiğim bazı kronikleşmiş sorunlar varken, bunun böyle olması kaçınılmaz. Şimdi bunların bazılarına yeniden göz atalım.
Nihai Ateşkes
Bu konuda ilk olarak ateşkesin olumlu, fakat gecikmiş, Santos hükümeti tarafından geciktirilmiş bir adım olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Çünkü FARC müzakerelerin başından beri ateşkes isteğini dile getirdi. Ayrıca defalarca hükümet tarafından tanınmasa da tek taraflı ateşkes ilan etti. Sonuncusunu geçtiğimiz yılın Ağustos ayında yürürlüğe koymuştu ve provokasyonlara rağmen şimdiye kadar da sürdürdü. FARC verilerine göre bu süreçte çatışmalarda 1500 kişi (asker, gerilla ve ordu saldırıları sonucu hayatını kaybeden siviller bu rakama dahildir) öldürüldü. Bu sayılara paramiliterler tarafından kaybedilen, her yıl ortalama 300-350’yi bulan sendikacı, çiftçi lideri, insan hakları savunucuları dahil değil elbette. Bu ölümlerin sorumluluğu kimde? Ateşkes çok daha önce ilan edilemez miydi?
Yine geçtiğimiz hafta ülkedeki ikinci büyük gerilla grubu ELN (daha önce birçok kere olduğu gibi) nihai ateşkes istedi, yine hükümetten red yanıtı aldı. Halbuki bu grupla da geçtiğimiz aylar içinde resmi barış görüşmeleri başladı. Bundan sonraki ölümlerin sorumlusu kim olacak?
Bu tür meselelerde güvenlikçi aklın yaklaşımı, sonuna kadar savaşı zorlayarak gerillanın toparlanmasına izin vermeksizin, barışı sağlayabileceğini varsayma üzerine kurulu. Sonuçta gerçekten sorunları çözmek, barış sağlamak değil, hedeflenen tasfiye.
Toprak reformu
Müzakere sürecinin üzerine anlaşılan ilk maddesiydi. Bu konuda şu ana kadar henüz somut bir adım atılmış değil. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen çiftçi direnişinin de temel motiflerinden biri olan (aynı zamanda 1948’den bu yana devam eden iç savaşı tayin edici ögelerinden olan) bu mesele konusunda (artık ne düzeyde yaraya merhem olacağı tartışma konusu olsa da) Santos hükümeti bir an önce adım atmaya zorlanmalı. Çünkü nihai barış anlaşması sonrası (kendisi de büyük toprak sahibi bir aileye mensup olan) Santos’un bu meseleyi çözeceğini kimse garanti edemez. Müzakere sürecine refakat eden ülkeler dahil. Egemen sınıflar bazı şeyler yazılı da olsa, kolayca unutabilir. Bu da Kolombiya oligarşisini temsil eden politikacıların ne ilk ne de son kaypaklığı olarak tarihe geçer.
Paramilitarizm
bianet’te çevirisi yayınlanan nihai ateşkes anlaşması kapsamında bu sorunun çözümüne dönük bazı tedbirler sıralanmış. Fakat paramilitarizm Kolombiya toplumu açısından yapısal önemde bir sorun. İç savaş sürecinin başlamasıyla(1948) birlikte büyük toprak sahiplerinin silahşörü pozisyonundaki bu kişiler 1960’lı yılların başından itibaren daha başka bir anlam kazandı. ABD (bizim ülkemizde de olduğu gibi) gayri nizami harp teknikleri etrafında kontrgerilla organizasyonlarını Kolombiya’da devreye sokmaya, sistematikleştirmeye başladı. Ulusal Güvenlik Doktirini’ne dayalı bu anlayışa göre sol her türden “kirli” yöntem kullanılarak alt edilmeliydi. Nitekim yıllarca bunu yaptılar. Ve hala Ulusal Güvenlik doktrini yürürlükte. Paramiliter gruplarsa özel şirketler, kokain kartelleri, devlet bürokrasisi ve politikacılarla iç içe. Görece bağımsız, zaman zaman devlete meydan okuyan bir pozisyonundan da söz edilebilir. En büyükleri Urabeños yaklaşık 6 bin üyesi olduğu sanılıyor. Büyüklü küçüklü çok sayıda paramiliter grup bulunuyor, üye sayıları tam olarak bilinmiyor. Sadece Urabeños geçtiğimiz haftalarda ülkenin üçte birinde hayatı durdurabileceğini gösterdi.
Alınacak tedbirlerin sorunun yapısal boyutu olması nedeniyle yetersiz kalacağını söylemek kehanet olmasa gerek. Özetle Paramilitarizm, bir rejim sorunu ve bunun da alt edilmesi kolay olmayacaktır. Doğrudan bugün Kolombiya toplumuna egemen oligarşik yapı, yani 1948’den bu yana iç savaşı sürdüren(Başkan Santos ve ailesi de dahil) çevreler yaklaşık 600 bin kişinin ölümü, 7 milyon civarında insanın yerinden edilmesinden bizzat sorumludur. Barışın inşasında sırasında Kolombiya toplumunun geliştireceği bir irade tarafından bu kesimlerin yargılanması elzemdir. Yoksa adaletten uzak zeminin yeni silahlı hareketleri yeşertmesi zor olmaz.
Bunun dışında sorun olan, referandum, yargılama gibi başlıkların müzakereler kapsamında çözülüp bir uzlaşmanın sağlanabileceği şimdiden görülüyor. Sonuçta uzun yılların tahribatının onarılması da belki de on yıllarca zaman alacak ve hala her tür olasılığı barındırıyor.
Dünyalı kimliği
TIKLAYIN - KOLOMBİYA'DA 23 HAZİRAN MUTABAKATININ ANA HATLARI
Yazının başındaki “biz”e bir kez daha müracaat edeceğim. Kolombiya’daki sorunlar neden bizim de meselemizdir bunu anlatmayacağım. Nasıl bizim de yaşamsal sorumluluğumuzun bir parçası haline getiririz, bunun yolunu aramayı daha anlamlı buluyorum. Dünyalı kimliği oluşturmak gibi bir ödevimiz olmalı. Her ne kadar iktidarlar, düzenlerini kalın ve yüksek duvarlarla donatarak, insanları envai çeşit kölelik zincirleriyle bağlayarak rejimlerinin koşum atlarına dönüştürmeyi becerirlerse de; düşünce denilen uçucu, delici şey, o duvar ve zincirleri pekala berhava edebilir.
İşte burada bir dünyalı kimliğinin nasıl oluşturulacağı meselesinin anahtarını buluyoruz, ortak sorunları birlikte çözmek. Bunu başarabildiğimiz ölçüde yaratılan dünyanın, ne eski yerküre ne de insanlarının bugün ki kölelik ruhuyla sakatlanmış insanlar olmayacağı açık. (AS/EA)