Siz bu yazıyı okuduğunuzda Kolombiya’da altı yıllık bir uğraşın karşılığı olan “barış”ın üçüncü günü başlamış olacak.
Kolombiya’nın zorlu barış mücadelesinde 24 Kasım’da yeni bir adım atılmıştı. Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ve FARC-EP (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri – Halk Ordusu/ Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia) lideri Rodrigo Londoño ikinci barış anlaşmasını bu kez Başkent Bogota’da yapılan bir törenle imzalamışlardı.
Bu hafta içinde ise “zenginleştirilmiş”/ “eksik barış” anlaşması önce senatonun önüne geldi. Buradan 75-0’la geçerken, temsilciler meclisi ise 130-0’la anlaşmayı onayladı. Eski Başkan Álvaro Uribe’nin partisi Demokratik Merkez her iki oylamayı da boykot etti. (1)
Bu boykot beklenmeyen bir durum değildi. Çünkü Uribe’nin yanlıları barış çabalarına karşı “sivil direniş” çağrısında bulunmuşlar ve anlaşmanın yeniden referanduma sunulmasını istiyorlardı.
Çağrıyı yapan isime kimdir necidir diye merak edip bakmıştım. Meğer José Obdulio Gaviria, ünlü mafya Pablo Escobar’ın kuzeniymiş, şimdi ise senatör. Dahası politik yaşamına Maocu Kolombiya Komünist Partisi-Marksist Leninist (PCC-ML) saflarında başlamış.
Sonrası ise faşistleşen solcu eskileri gibi “umut” olan ne varsa yok etme peşine düşmüş. Tıpkı bizimkilerin Castro’nun ölümüyle birlikte zuhur etmeleri gibi. Ne menem bir sivil direniş murad ettiklerinin daha fazla izahata ihtiyacı yok sanırım.
Silahsızlanma başlıyor
Yeni anlaşma kapsamında 1 Aralık’tan itibaren 180 günlük silah bırakma ve geçiş süreci başladı. Bu takvimin gelecek yıl 30 Nisan’da tamamlanması hedefleniyor. Bir hafta içerisinde geçiş kamplarına taşınmaların başlanması planlanıyor.
FARC süreç içerisinde silahların bir listesini sunarak onları Birleşmiş Milletler heyeti gözetiminde teslim edecek. Silahsızlanma sürecine bir hafta içinde milisler de dahil olacak. Nisan sonunda kimlerin af kapsamın alınacağı, kimlerin savaş suçu ile yargılanacağı açıklığa kavuşmuş olacak.
Referanduma gerek var mıydı?
Asıl meseleye gelecek olursak Santos’un ısrarıyla düzenlenen meş’um referandumun Kolombiya oligarşisinin bir tuzağı olduğu bir kez daha açıklığa kavuşuyor. Barışa dönük yaklaşım açısından senato ya da parlamento aritmetiği Ekim ayında düzenlenen referandum öncesi de böyleydi. Ortada yapılan ilk anlaşmayı halkoyuna sunacak bir zorlama yoktu.
Ama ikinci anlaşmayla karşılaştırınca görece daha “iyi”ydi. Fakat görünen o ki alternatif bir planı olmayan FARC yöneticileri, müzakere sürecinin de mücadelenin bir parçası olduğu gerçeğini bir kenara iterek Santos’un tuzağına düştüler.
Şimdi başta kendi taraftarlarından gelmek üzere eleştirilerle karşı karşıya kalıyorlar. Hatta yeni anlaşmayı “beyaz mendil içinde sunulmuş kanlı bir bıçak” diye niteleyen kesimler de var.
Kolombiya solu ise genelde “barış” ı olumlu bir adım olarak görse de, şiddetin toplumsal yaşamdan silineceğine dair beklentileri zayıf. Bunun aktüel nedenlerine kısaca göz atalım.
Siyasal soykırıma karşı uluslararası dayanışma şart!
Son iki hafta içerisinde kırsal alan Santa Rosa del Sur bölgesinde yakındaki geçiş kampına gitmek için yol alan dört erkek, iki kadın ve iki çocuktan oluşan gruba ordu birliklerince, keskin nişancı atışıyla yapılan saldırıda iki FARC gerillası hayatını kaybetti. Bir üçüncüsü ise esir alındı.(2)
Arkasından Caqueta, Meta ve Nariño bölgelerinde toplam beş saldırıda üç insan hakları savunucusu hayatını kaybetti. İki kişi ise yara almadan kurtuldu. Saldırıların paramiliter gruplar tarafından yapıldığı sanılıyor.
Barış anlaşmasının imzalandığı gün ise Marcha Patriótica liderlerinden Froidan Cortés öldürüldü. Ülkemizdeki Halkların Demokratik KOngresi'nin (HDK) muadili olan örgüt böylelikle müzakere sürecinde 124. üyesini kaybetti.
Sonuçta liste uzayıp gidiyor. Bu hafta başı yayınlanan bir rapora göre son birkaç ay içinde ülkede çeşitli alanlarda mücadele veren 71 sivil katledildi. 30 kişi saldırılardan sağ kurtuldu. 279 insan ise devlet ya da paramiliterler tarafından ölümle tehdit edildi.
Paramiliterler bununla da kalmıyorlar kendilerinin yerine, toplumsal mücadelede ön planda yer alan kişileri öldürebilecek katil adaylarına para teklif ediyorlar.
Durumun vahimliğini göstermesi açısından burada bir bilgiye daha yer verelim. Kolombiya’da 1970’ten bu yana her 36 dakikada bir kişi “kaybedilmiş”. 1970-2015 arasında kaybedilen kişilerin toplam sayısı 60 bin 630.
Özetle bir an önce barış koşullarına geçebilmek için başta paramiliter örgütler olmak üzere şiddetin kaynağı olan ordu-polis tasfiye edilmeli, edilemiyorsa en azından küçültülmeli. Yoksa bu gelişmeler zaten sıkıntılı olan barış çabalarını da kolayca boğabilir.
Burada Santos hükümetinin bu işe gönüllü olacağını düşünmek yanıltıcı olur. (3) Kolombiya solu ise yetersiz. Bu yüzden, Kolombiya barışı ile uluslararası dayanışma şart.
Ayrıca bölgedeki Amerikan siyasetiyle uzun yıllara dayalı uyumu bulunan Kolombiya eliti, pekala içeride “sükunet”i sağlamanın avantajıyla yarın birgün başta Venezuela olmak üzere çevre ülkelere çeşitli biçimlerde “terör” ihracına girişebilir.
Yargılamalar
Geçen hafta bir albay ve 20 asker, 5 sivilin kaçırılıp işkence ile öldürülmesi nedeniyle mahkum edildi. Kurbanlara öldürüldükten sonra “gerilla süsü” verilmişti.
Ayrıca eski istihbarat servisi şefi Miguel Márquez 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Emekli General Márquez, Devlet Başkanı adayı gazeteci Luis Carlos Galán'ın 18 Ağustos 1989'da suikast sonucu öldürülmesine karışmaktan suçlu bulundu.
Ekonomi tıkırında
Bundan kim yararlanır “bilinmez” ama en azından kağıt üzerinde öyle olacağına dair işaretler var. Barışın adı geçer geçmez ilk Lonely Planet atlamış ve Kolombiya’yı dünyada görülmesi gereken yerler arasında üst sıralara taşımıştı.
Olay bunla kalmadı ekonominin bu yıl yüzde 2.5 civarında büyüdüğü, gelecek yıl Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın yüzde 2 artacağını açıkladılar.
OECD ise 2018 yılında yüzde 2,9'a ulaşmadan önce 2016 ve 2017 yıllarında sırasıyla yüzde 2,1 ve yüzde 2,5 oranında bir büyüme öngördü. Bunlar elbette büyük rakamlar değil, ama üretimin kısıtlı olduğu bir ülke için önemli.
Durun bitmedi daha, devlet şirketi Ecopetrol'ün tarihinde bazı ilklere imza atacağı, Karayipler ve FARC’ın etkin olduğu güney eyaletlerinde petrol aramalarının başlanacağı “müjde”si verildi.
Tabii Santos’a göre de muhtemelen doğa falan “çevreci safsatası”, hem malum şahısla tokalaşmışlıkları da olduğu için muhtemelen bulaşmıştır, icabında o da çevrecinin daniskası olabilir.
Neyse bu konuda fazla çenemizi yormaya değmez. Fazlasıyla yozlaşmış olan bir toplumun köklü değişiklikler olmadan, musluklarından para da aksa iflah olmayacağı ortada. İnanmayan Suudilere bakabilir.
Bunu söylememin nedenlerinden biri barış projesi kapsamında yapılan bir yolsuzluk olayı. Geçen hafta Antioquia bölgesinde iç savaş mağdurlarının durumunu iyileştirmek için kurulmuş olan birimde, yolsuzluk tespit edilmiş ve yedi memur tutuklanmış. Bu ilk değil muhtemelen sonuncusu da olmayacak.
Çünkü Kolombiya’da işler önemli ölçüde rüşvetle dönüyor. Bu konuda devlet tarafından hazırlanan rapora göre, her yıl yaklaşık 7.5 milyar dolar yolsuzluk yapılıyor. Bu devlet bütçesinin yüzde 10’una tekabül ediyor. Gerçek rakamların bunun üzerinde olduğunu tahmin edebilirsiniz. Rapor aynı zamanda son yıllarda yolsuzluğun daha da arttığına işaret ediyor.
Bütün bu yozlaşmanın ortasında, şiddetle sindirilmiş ve siyasetten soğutulmuş halkı, “barış” ve devrimcilerin uğraşı ayağa kaldırabilecek mi, zamanla göreceğiz. (AS/AS)
(1) Uribe’nin yargılamaktan korktuğu rivayet ediliyor. Şimdilik görünür böyle bir olasılık yok. Uribe temsil ettiği oligarşinin muhafazakar kesimlerinin sesi. Özetle “işler eskisi gibi gitsin” diyenlerden. Yani alabildiğine kirli. Bunların da halen ülkede gücü yerinde. Kaldı ki Uribe’nin yargılaması gündeme gelirse ve eğer o mahkemeler adaletin, vicdanın zerresini taşıyorsa Santos’un da sanık sandalyesine oturtulması gerekir. Ama bizim fani gözlerimizin Nobel Barış Ödülü ile taltif edilmiş bir katili kelepçelenmiş olarak görmesi sanırım fazlasıyla uzak bir hayal.
(2) Bu konuda BM Ateşkes Gözlem Heyeti bir rapor yayımlayarak hem ordunun hem de FARC’ın bu olayda hatalarını kabul ettiklerini belirtti. Bu kabulleniş hayatını kaybedenleri geri getirmese de umarım benzer başka olayların bir daha olmamasının zemini olur. Çünkü ordunun açıklaması bir hayli zayıf “biz onları ELN’li zannetmiştik”. ELN’li olsa ölmeli mi bu ayrı mesele de, sizin niyetiniz öldürmekse, bırakın çoluk çocuk yol alan bir grubu, serçeyi bile ejderhaya benzetebilirsiniz.
(3) FARC Doğu Bloku komutanlarından Mauricio Jaramillo ile hafta içinde yapılan bir röportajda bu saldırıların ve her düzeyde toplumsal şiddetin ayağa kalkan insanların mücadelesi ile aşılacağını dile getiriyor. Yolsuzluğun, yalanın, yozlaşmanın olmadığı, herkesin kendini açıkça ifade edebildiği bir politik zeminin inşasıyla bu yaşanan olumsuzlukların aşılabileceğini söylüyor.