Narcos dizisinden aşina olduğumuz Pablo Escobar’ın başlattığı güçlü kokain kartelleri, ülkede sadece sosyal düzeni değil, politikayı ve medyayı da kontrol altına alma konusunda çok yol katetti.
Yasadışı dünyada hep olduğu gibi, Escobar’ın kurduğu düzen de çabuk yıkıldı, artık Kolombiya kartelleri “esas yönetici” değil, Meksikalı karteller, kıtanın uyuşturucu patronu…
Bu durum önce Kolombiya’nın sonra da Meksika’nın tüm dinamiklerini etkiledi, toplumu değiştirdi.
Bugünlerde Türkiye’de mafya etkisiyle artan şiddet sebebiyle, üç ülke arasında benzerlik kurulsa da bu konudaki işleyişleri kıyas kabul etmez. Kolombiya ve Meksika’daki şiddetin boyutu ile kartellerin/mafyanın ekonomik ve siyasi gücü de öyle. Biz bu konularda hala epeyce “şanslı” durumdayız.
Ancak tüm dünyada “koka tarımının” merkezi olan Kolombiya ile Türkiye arasında, tonlarca uyuşturucu taşıyan yük gemileriyle kurulan bağlantı, bu ülkelere daha yakından bakmamızı sağladı.
Her ne kadar muhalefet liderleri dahil memlekette “metamfetamin” konusu mercek altına alınmış ve konuyla ilgili bir duyarlılık oluşmuş olsa da, en yüksek bağımlılık yapıcı maddeler sıralamasında kokain, eroin ile birlikte yerini koruyor. (Kaynaklar: Bright View Health, American Addiction Centers)
Kokain, en pahalı uyuşturucu madde sıralamasında ise her zamanki gibi birinci sırada. Dolayısıyla kokain ticaretindeki şiddetin büyüklüğü ve kartellerin gücü de buna bağlı olarak yüksek.
Meksika’da “hayaletler” dolaşıyor
Kolombiya’da kokain ticaretinin astronomik şekilde büyümesiyle paralel olarak, 1980’lerde ülkedeki şiddet de daha önce olmadığı kadar yükselmişti. "1985-1991 yılları arasında sokaklara taşan şiddetin kaynağı, hiç şüphesiz ki, uyuşturucu kartelleri kaynaklıydı." (Kaynak: The Drug Trade, Politics and The Economy: The Colombian Experience)
Meşhur dizinin adını aldığı “Narcos”, yani uyuşturucu tacirlerinden şimdilik en güçlüsü olan Meksika kartellerinin Kolombiya’daki adı “görünmezler/hayaletler”.
Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro Urrego, 2019 yılında, senatör olduğu dönemde yaptığı açıklamada, “Meksika kartelleri, koka yaprağı üretiminden New York sokaklarındaki kokain satışına dek her şeyi kontrol ediyor. Bu gruplar Escobar ya da (Cali kartelinin eski lideri) Rodriguez Orejuela kardeşlerin eskiden olduğundan çok daha güçlü” demişti.
FARC gitti, yerine kim geçti?
Uzmanlar, Meksikalı kartellerin Kolombiya’da yeni anlaşmayla silahsızlandırılan FARC’ın önceden kontrol ettiği bölgeleri ele geçirmek için bazı silahlı grupları da kontrol ettiğini düşünüyor.
Yani FARC'ın kırsal alandaki boşluğunu, kartelin silahlı güçleri doldurdu. Hollywood’un popülerleştirdiği Escobar ya da Rodriguez Orejuela kardeşlerin çöküşünün ardından da boşluğu Meksikalılar doldurmuştu. Şu anda Kolombiya’daki uyuşturucu tacirleri atomize gruplar halinde, bu da büyük bir güce hükmetmelerini engelliyor.
Kargo gemileriyle taşınıyor
Günümüzde kokainin ABD’ye taşınmasını da Meksikalılar yönetiyor. Kolombiyalı grupların yeni “ticaret mekanı” da Avrupa oldu. (Kaynak: Kalkine Media)
BM’nin Kolombiya’daki Uyuşturucu ve Suç Ofisi Koordinatörü Esteban Melo, son üç yılda Güney Amerika ülkesinden İspanya, Belçika ve Hollanda’ya yük gemileriyle büyük miktarlarda uyuşturucu taşındığını açıkladı.
Bir kilo kokain Kolombiya’da 1000 ABD Dolarının altında satılıyor, bu miktar ABD’de 28 bin, Avrupa’da 40 bin Dolar.
- Mersin Limanında 2021 yılında, Liberya bandıralı gemideki muz yüklü 2 konteynerde 1 ton 300 kilogram kokain ele geçirilmişti. Açılan davada şirket sahibi 30 yıl, oğlu ise 27 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
- Bu ay da yine Mersin Limanında kokain yakalandı. Ticaret Bakanlığı Gümrük Muhafaza ekiplerince limana Ekvador’dan gelen gemide 56 kilo kokain ele geçirildi. Geminin yükünün varış noktası İran’dı.
Tehdit, rüşvet, şiddet ve cezasızlık
Peki, Meksika ve Kolombiya devletleri ne yapıyor?
Kolombiya’nın yasal sisteminin, uyuşturucu ticaretiyle baş etmeye yetmediği birçok kaynakta yer alıyor. Ancak bu sistemin neden değiştirilmediği daha karmaşık bir soruna işaret ediyor.
“Yasal sistemin yetersizliğinin uyuşturucu ticaretine direkt ve dolaylı etkileri var. Tehdit, rüşvet, saldırı ve şiddet, 1975’ten bu yana yasal sistemi kuşatmış durumda. Tabii suçun bu denli artışı sebebiyle biriken dosyalar da savcıların baş edebileceğinin çok ötesine geçti. Yıllarca tek duruşması görülmeden bekleyen davalar var. Bugüne kadarki tüm reformlar sonucunda gelinen noktada, ülkedeki cinayetlerin yüzde 2’sinden azı yargılanıyor. Yargı mensuplarının kartellerle ilişkileri ve yasal sistemin yetersizliği birleşince, suç işleyenler için cezalandırılma riski sıfıra yakın.” (Kaynak: Latin America and the Multinational Drug Trade)
Mahkemeye, valilere, kongreye rüşvet
Yozlaşmaya bir örnek: Kolombiya’da Yüksek Mahkeme Başkanı Francisco Ricaurte, 2021 yılında verilen kararla, “de la Toga/Robe” karteliyle savcı ve hakimler arasında rüşvet ağı kurmaktan suçlu bulundu.
Yargı mensupları, rüşvet karşılığında kartel liderleriyle yaptıkları anlaşma uyarınca, siyasi elitlerin isteklerini de yerine getiriyordu. İddianameye göre, aralarında valiler ve kongre üyelerinin de olduğu siyasetçiler de kartelden, yüzbinlerce dolar rüşvet almıştı. (Kaynak: In Sight Crime)
Mafyanın “mahalleye” ve siyasete müdahalesi
Bu denli “yüksekleri” etkisi altına alan kartellerin, doğal olarak toplum üzerinde de büyük etkisi var:
“Kolombiya ve Meksika'daki uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin vaka çalışmaları, mafyaların siyasi iktidar ile toplumsal düzen arasındaki ilişkiye dair etkisini aydınlatıyor. Mafyanın amacı - para kazanmanın yanı sıra - toplumun periferisindeki alanları kontrol altına almaktır. Bu amacı gerçekleştirmek ve üyelerine yargısal dokunulmazlık sağlamak için siyasete de “müdahale ederler”. Bu durum sadece devleti yozlaştırmakla kalmaz, mafyayı devletin bir rakibi haline getirir. Bugün Kolombiya ve Meksika'da gördüğümüz şey, toplumun yapısını zorla kontrol altında tutmak ve toplumsal sistemi kendi amaçları doğrultusunda düzenlemek üzere işleyen baskı oligopolileri...” (Kaynak: Drug Trafficking and Political Power: Oligopolies of Coercion in Colombia and Mexico)
Yani, mafya hem "mahalleleri" hem de siyasileri kontrol altında tutan kompleks bir yapı.
En yaygın ikinci “uluslararası ticaret”
Türkiye’de mafya, eskiden beri Balkan “meslektaşlarıyla” iç içeydi ancak Meksikalı kartel üyelerinin “Ölürüm Türkiyem” şarkısı eşliğinde kurt işareti yaparak selam göndermesi ilk kez oluyor. Bu selamlaşmalara son üç yıldır şahit oluyoruz. (İsmini yine bir Netflix dizisindenve belgeselinden hatırlayacağınız El Chapo’un kurduğu kartel olan Sinaloa’nın üyeleri, uzun namlulu silahlarla çektikleri videolarda sık sık deniz aşırı selam çakıyor, videolarına kolayca ulaşabilirsiniz.)
Aynı dönemde, silah ticaretinden sonra dünyadaki en yaygın “yasadışı uluslararası ticaret” olan uyuşturucu ticareti konusunda da Türkiye’nin adı daha sık geçmeye başladı.
Hakeza Balkan mafyası üyelerinin burada gözaltına alınması beklendik bir icraat iken, Avustralya/Yeni Zelanda’nın en büyük uyuşturucu mafyasının “Yüce Lideri”nin İstanbul’da yakalanması, bizler için ayrı bir seviye oldu: Uyuşturucu kartelinin yöneticisi olduğu iddiasıyla hakkında yakalama kararı bulunan Yeni Zelandalı, Avustralya vatandaşı “Dax” [dağ] lakaplı Duax Hohepa Ngakuru, İstanbul'da gözaltına alındı, sınırdışı edilecek. Yeni Zelanda’da hakkında uyuşturucu ticareti ve kara para aklama suçlamaları bulunuyor.
Uluslararası ticaretin bu yönüyle adımız daha fazla anılmadan, umarım önüne geçmek üzere adımlar atılır… (AS)