Kolombiya barış süreci, geçtiğimiz ay Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-Halk Ordusu(FARC-EP) ile Santos Hükümeti arasında gündeme gelen barış anlaşmasından sonra daha da hız kazanarak sürüyor.
Son gerilla konferansı
24 Eylül’de 10. ve sonuncu FARC Gerilla Konferansı için 200 kadar delege artı bir kısım gözlemci Caqueta eyaletindeki Yari’de biraraya geldi. Henüz bu yazıyı hazırladığım saatlerde konferans sonuçlanmamıştı. Basına duyurulduğu kadarıyla ilk günler yapılan anlaşmanın içeriği üzerine yürütülen tartışmalar sonucu delegelerin anlaşmayı onayladığını biliyoruz. Daha sonra ise geçiş süreci ve komisyonlar oluşturarak legal siyasette alınacak pozisyonun kapsamı çerçevesinde program tartışmaları yapıldığı yine açıklamalar içinde yeraldı. Konferansın bitiminde bir deklarasyonla son alınan kararların duyurulması bekleniyor.
FARC-EP’nin “son”unu ilan edecek olan bu konferansın açılış konuşmasında FARC lideri Rodrigo Londoño-Echeverry(Timochenko)’nin söylediği bazı şeylere dikkatini çekmek istiyorum. Londoño barış görüşmelerinde yeralan garantör/ gözlemci ülkelerin halklarına ve yönetimlerine teşekkür ederken Venezuela eski Devlet Başkanı Chavez’i özel olarak anmayı unutmadı. Buna neden öncelikle elbette Chavez’in esin kaynağı olması ve barış görüşmelerinin başlaması için verdiği destekti. Bu kendini 80’li yıllardan itibaren barışı arayan bir siyasal hareket olarak tanımlayan FARC’ın neden son dönemeçte(bir sürü aksaklığa rağmen) barış için daha da kararlı durduğunu göstermesi açısından önemli. Elbette bir çok yanıyla eleştirebileceğimiz Chavez bugün yok. O günlerdeki Güney Amerika’nın da yerinde yeller esiyor. Varlığı, gerillalar için öyle ya da böyle legal siyaset alanında bir şeyler yapabileceklerini simgeleme açısından önemliydi. Aynı zamanda mevcut siyasal daralmışlığının farkında olan gerillaya bir çıkış olanağı da gösteriyordu.(1)
Bundan sonra ne olacağı doğrudan devrimcilerin toplumu birleştirme, dönüştürme, değiştirme doğrultusunda geliştirecekleri mücadele azmine ve karşılık bulmalarına bağlı, yoksa Kolombiya’da hakim siyaset yapma biçimi olan şiddet cangılının onları da (sözcüğün gerçek anlamıyla da) birer “siyasal kadavra”ya dönüştürmesi zor olmaz.
Barışa ABD ilgisi
26 Eylül’de Kolombiya’nın Cartagena kentinde barış anlaşması FARC lideri Londoño ve Kolombiya Devlet Başkanı Santos tarafından imzalanacak. Santos BM Genel Kurulu için New York’ta bulunduğu sırada ABD Dışişleri Bakanı Kerry ve Başkan Obama ile ayrı ayrı görüştü. Kerry bu görüşmede desteklerinin süreceği ve barış anlaşmasının imza töreninde bazı kongre üyeleriyle birlikte bulunacağını söyledi. Mayın temizliği için de, daha önce açıklanan 450 milyon dolar yardıma(bu paranın 352 milyon doları gönderildi) ilaveten, 36 milyon dolar daha ekleyeceklerini söyledi.
Obama ise BM Genel Kurulu’na hitabında Kolombiya barış görüşmelerine değinirken Latin Amerika’daki en uzun savaşın bitmesine yardımcı olduklarını ve bunun 8 yıllık başkanlığının en önemli olaylarından biri olduğunu söyledi. Santos’la görüşmede ise karşılıklı övgü ve teşekkürler sahnedeydi.
Obama geçen yıl barış görüşmelerini izlemesi için üst düzey diplomat Bernie Aronson’ı Havana’ya atamıştı.
Kolombiya barışının Obama’nın Demokratlar’ın başkanlık seçimlerinde başarısı için kullanacağı motiflerden biri olması kaçınılmaz. Ayrıca Kolombiya ve Küba ile son dönem geliştirilen ilişkiler bölgedeki hegemonyasını sağlama almaya çalışan ABD için her koşulda önemli.
Referandum
2 Ekim’de “barış” referanduma sunuluyor. Son yapılan anketler barışa evet diyen oyların %70’ler civarında ağırlık kazanacağı yönünde. Yine de barış için çalışanlar tempoyu düşürmeden neredeyse kıta çapında kampanya yürütüyor. İçinde türkçe bir mesajın da yeraldığı videoyu buradan izleyebilirsiniz.
Daha önceden FARC resmi barış anlaşması sonrası silah bırakma ve uyum kamplarına geçişi başlatacağını açıklamıştı ama bu kez bir değişiklik yaparak referandum sonrasına erteledi.
FARC referandum sonrası, eğer referandumdan “evet” çıkarsa, af yasası ve barış yasalarının çıkarılmasıyla, uyum kamplarına geçişin daha kolay olacağını söylüyor.
Katliamlar sürüyor
Son bir ayda 16’sı barış mücadelesi veren çoğu Unión Patriótica(HDP benzeri oluşum) üyesi kişiler, köylüler ve yerlilerden oluşan otuzun üzerinde insan, ordu ve paramiliter güçlerce katledildi.(2) Bunlardan sonuncusu bir yerli ve Komünist Partisi militanı aynı zamanda Unión Patriótica üyesi Ramiro Culma Capera oldu. Kolombiya egemenlerinin geleneksel eğlencelerinden olan faillerin hiç bir zaman “yakalanmaması” oyunu da sürüyor.
Son dönemde barışın verdiği huzurla paramiliter güçler ülkede iyice görünür olmaya başladılar. Bunlardan biri tanesi bakın kendine bir klip bile yapmış.
İşleri bugüne kadar “kestirmeden” halletmeye alışmış sermaye erbabının da kolay kolay paramiliterlerden vazgeçmesi beklenmemeli. Örneğin geçen hafta Kanada menşeli Gran Colombia Gold şirketi Segovia ve Remedios kasabaları civarında altın arama alanını genişletmek istemiş. Halkın protestolarıyla karşılaşmış, grevler başlamış, şirketimiz zarar edesiymiş, hem de günde 2 milyon dolar.
Olacak iş mi?
Hemen direnişi durdurun çağrısı yapmış. Ama daha anonsu yapmadan olaydan vazife çıkaran bir kısım “cengaver” geçtiğimiz hafta sonu protestocu bazı yöre sakinlerini biletini kesmiş bile. Çağrı sonrası ise bölgedeki paramiliterler bir “tesadüf sonucu” bildiri yayınlayarak direnişçi işçiler namlumuzun ucundan kaçamayacaklar” demişler.
Hükümet mi ne yapıyor? 450 Yıldır oralarda yaşayan ve geçimini madencilikten sağlayan yöre halkına izin kağıdı vermeyerek onları “illegal” ilan etme meşgul.
Geçtiğimiz haftalarda Coca Cola dahil elli yedi şirkete paramiliterleri finanse etmekten dava açıldı. Ama ne gam. İnsan hayatı ne de olsa sudan ucuz. Parası neyse öderiz havasındalar.
Daha önce de defalarca değindim. Kolombiya’ya hakim olan şiddet rejimi bir yapısal mesele olarak algılanmayıp ve o yönde köklü hamleler yapılmadığı sürece şu ya da bu biçimde hep kalıcı olacak. Umarım FARC’la atılan adımlar şiddetten uzak bir toplumun yaratılması doğrultusunda gelişmeleri besler.
Eksik barış
Yazının başlığına dönecek olursak FARC’la yapılan barışı yetersiz, eksik bulan kesimler de var. Bunun gerekçesi ise kısaca barışın Kolombiya’nın hiç bir yapısal sorununu çözemeyişi.(3) Bu sorunlar kısaca şöyle sıralanabilir: siyasal yaşama hakim olan militarizm ve şiddet, ekonomik ve sosyal adaletsizlik ve siyasal dışlanma. Ekonomik ve sosyal eşitsizlik elbette geleceğin, mücadelenin konusu olabilir, fakat şiddet ve adil olmayan seçim sistemi ile birlikte nasıl legal alanda mücadele verilebileceği ve başarılı olunacağı kocaman bir soru olarak duruyor. (AS/HK)
(1) Türkiye’yi düşündüğümüzde güven veren ikincil faktörlerin varlığı bir yana her iki ülkenin iktidarlarının da ciddi farklılıkları olduğunu söyleyebiliriz. Kolombiya’da Santos iktidarı iki yüz küsur yıllık şiddete dayalı Kolombiya oligarşisinin yönetme pratiği ve tecrübesini temsil ederken, Erdoğan’la simgelenen iktidarsa kanlı tecrübeler silsilesini yanı sıra, yeniden şekillenmekte olan bir rejim ve fazlasıyla kaygan Ortadoğu konjonktürünün üzerinde oturuyor. Bu onun özgüven yoksunu ve sürgit şiddete başvuran yanının ön plana çıkmasını kaçınılmazlaştırıyor.
(2) Maalesef her gün onlarca insanın öldürüldüğü ülkelerden birisi Kolombiya ve konu uluslararası basına yeterince yansımıyor. Aynı zamanda gerçekleşen ölümlerin kaydı yeterince tutulmuyor. Bu yüzden rakamlar hep “aşağı-yukarı”oluyor.
(3) Bu konudaki tartışmaları daha önce bianet'teki "kolombiya'daki Barış toplumsal Hesaplaşmaya Dönüşebilecek mi? başlıklı yazıda da ele almaya çalışmıştım.