Neredeyse Donald’dan önce Donald’dan sonra diyeceğimiz günlere yaklaştık. Bu yüzden Kolombiya basınında da bir süre “acaba Trump müzakere sürecini destekler mi, köstekler mi” üstünden Trump’ın müstakbel kabinesinde kimleri yer alacağını tartışıldı.
Cumhuriyetçi Parti içinde öteden beri müzakere sürecine karşı olanların varlığı bilinen bir durum. Bundan da öte, ta geçen yüzyılın başında, ABD’nin Panama’yı bu ülkeden kopararak attığı adımdan bu yana, Yanki’nin “yakın ilgisine” maruz kalan Kolombiya’nın kaderi ister istemez böylesi tartışmaların doğal zemini.
Belki de birazda böylesi risklere yer bırakmamak için, FARC-EP ile Santos hükümeti arasında meş’um referandum sonrası tekrardan başlatılan müzakerelerde, gözden geçirilmiş yeni bir barış anlaşması gündeme geldi. Fakat bu anlaşmanın kapsamı neredeyse dünyadaki tek barışçıl gelişme diyebileceğimiz sürecin seyrinin de “umut” olmaktan yavaş yavaş uzaklaştığını gösteriyor. Bir öncekine göre daha fazla halkın aleyhine hükümler içerdiği aşikar olan yeni anlaşmanın “zenginleştirilmiş”, öne çıkan bazı başlıklarına kısaca bir göz atalım.
Barış mahkemeleri
İlki Özel Yetkili Barış Mahkemeleri’nin işleyişi ile ilgili. 10 yıl boyunca çalışacak olan bu mahkemelerde yabancı yargıçlar olmayacak. Yabancılar Kolombiyalı yargıçlara yargı hükmü olmayan bir tarzda asistanlık yapabilecekler. Daha önceden yabancıların yargılama süreçlerinde doğrudan varlığı kabul edilmişken böyle bir “millici” adımın atılıyor oluşu, pekala bir şeyleri denetimden kaçırmanın aracı olabilir. Barış yeni adaletsizlikler üretmenin zeminine dönüştürülebilir. Nitekim Kolombiya hükümeti neredeyse 1 milyar dolara varan “barış yardımı” karşısında hiç de millicilik oynamıyor. Demokratik olmayan bir ülkede yargının “adil” olacağını düşünmemiz için sanırım pek bir neden yok.
Hapis cezası
En önemli konu ise savaş suçu işlemiş kişilerin, yargıya yardımcı olma, tam işbirliği durumunda hapis cezası almayacakları. Bu madde insanlığa karşı suç işlemiş ve yargılanması gereken yaklaşık 37 bin kişinin (bunların 24 bini asker, polis vb. geri kalanları paramiliterlerden oluşuyor) fiilen affedilmesi anlamına geliyor. Bunun Álvaro Uribe’nin isteklerinden biri olduğuna daha önce işaret etmiştik.
Ayrıca Santos son çıkan haberlere göre paramiliter grupları doğrudan barış sürecine dahil etmeye çalışıyor. Kısaca bu durumun anlamı Kolombiya’da toplumsal hesaplaşmaya dönüşmemiş, göstermelik, eksik bir barışın var olacağı. Her an şiddetin yeniden boy verebileceği, bu yeni zeminin bizzat “barış” tarafından temin edileceği. Barışın mevcut haliyle oligarşiyi aklama operasyonuna dönüştüğü.
ICC
Hafta içinde yukarıdaki her iki maddeye de açıktan olmasa da itiraz kabilinde bir müdahale Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden (ICC) geldi. ICC askerler tarafından gerçekleştirilen binlerce yargısız infaz, kadınlara karşı işlenen suçlar ve zorla yerinden etmelerle ilgili barış mahkemeleriyle birlikte çalışacaklarını açıkladı.
"Toprak reformu"
Bir diğer dikkate değer başlıksa “büyük toprak sahiplerinin endişelerinin giderilmesi” yani basitçe toprak reformu diye adlandırılan göz boyama sonucunda kanlı oligarşik iktidarın temellerini teşkil eden bu kesimin topraklarına dokunulmayacak! Bunun yerine, küçük üreticilere, sürülmüş, topraksız kişilere toprak dağıtma adı altında, bakir ormanlar büyük toprak sahipleri ve uluslararası kapitalizmin yağmasına açılacak.
İş bunlar da bitmiyor maalesef iş çevrelerine vergi muafiyetleri, paramiliterlerin finansı gibi meselelerin üzerine gidilmemesi gibi olasılıklar da var.
TIKLAYIN - KOLOMBİYA BARIŞI ÇIKMAZDA
Politik bir tercih
FARC başmüzakerecisi Luciano Marín Arango (Iván Márquez) yeni barış anlaşması üzerine konuşurken “referanduma gerek yoktu, barış bir haktır” demiş. Bu itirazı kuvvetle referandum öncesi dile getirip, barışın oylanmasını neden engellemedikleri/engelleyemedikleri halen (en azından benim açımdan) meçhul.
Şimdi bir öncekine göre de daha az adil olan bir anlaşmaya imza atmak zorunda kaldılar. Halbuki aynı Luciano Marín bundan yaklaşık üç yıl önce “kötü bir barış anlaşması savaştan beterdir” demişti. Şimdi bu gelinen durumu nasıl tanımlayacağız? Hiç bitmeyen paramiliter şiddet ve devlet terörünü, hadi diyelim bir an unuttuk, peki bu hafta içinde ordu tarafından öldürülen iki FARC gerillasının sorumluluğunu kim alacak?
Barışın bazı maliyetleri olur diyebilirsiniz. Peki düzen ne ödedi, ne fedakarlıkta bulundu? Hemen hemen hiç. Sonuçta barış şöyle olur böyle olur diye bir kural yok. Bu bir politik tercih meselesidir, daha doğrusu sizin politik mücadele ufkunuzla ilgilidir. FARC bu son imza ile birlikte adeta yenilmiş bir hareket görüntüsü veriyor. Bu durum karşısında birtakım köklü tedbirler almaz ve adım atmazsa gelecekteki siyasal hayatında halkın nezdinde iddiasız bir konuma sürüklenmesi kaçınılmaz olur.
Niyet ne?
Santos’un partisine gelince, onlar ustaca “suya götürüp susuz getirme” oyununu, istediklerini almanın rahatlığı içinde sürdürüyorlar. Geçtiğimiz haftasonu yeni anlaşmanın duyurulması ile birlikte muhalefetle, halkla bunu tartışacaklarını açıklamışlardı. Ama hafta ortası laflar değişti. Onlarla yeterince önceden konuştuklarını ve referandum öncesi programa uymak için bir an evvel silahsızlanmanın başlaması gerekiyor deyip ellerini çabuk tutacaklarını söylediler.
Ayrıca dersini aldığını açıklayan Santos yeni bir referanduma gerek yok dedi. Peki yeni bir onaya ihtiyaç duymayan bu beyzadeler, neden daha önce referanduma giderek böyle bir arayışa girmişti, o zaman takvime uymak gibi bir zaruret yok muydu? Sizi referanduma gitmeye zorlayan bir güç mü vardı? Sonuçta Kolombiya egemenleri kendi oyunlarını sahneliyorlar. Onlar için dert, karşı tarafa silah bıraktırmaktan ibaret. Demokratik, eşit, özgür bir ülke vaatleri hiçbir zaman olmadı. Burada mesele solun perspektif sorununda ve güçsüzlüğünde düğümleniyor. Tabii bir son değil, sonuçta insanlar mutlu olmadıkları sürece düzeni değiştirmenin yolunu hep arayacaklar. Kolombiya’da ya da dünyanın başka yerlerinde yeni bir dünya yaratma mücadelesi yeni ellerde yükselecek.
Bu soruya verilecek dürüst bir yanıt FARC’la olan süreçte de düzenin niyetini rahatlıkla görünür kılıyor. Normalde bundan üç hafta kadar önce Ulusal Kurtuluş Ordusu-ELN ile Ekvador’da barış görüşmelerinin başlaması gerekiyordu. Fakat Santos hükümeti bir rehine krizi icat etti. İcat etti dememin nedeni barış görüşmelerine başlamak için daha önceden yapılan anlaşmaya bağlı olarak ELN iki rehineyi bıraktı. Bu kişiler Leon Fabio Ardila ve Alejandro Alarcon. Fakat Santos 27 Ekim’de barış görüşmelerinin ilk toplantısına 3 saat kala toplantıya katılamayacaklarını açıkladı. Barış görüşmelerine katılmak için eski parlamenter Odin Sanchez’in de bırakılmasını şart koştu. Bu daha önceden karar altına alınmamış yeni bir talepti. Buna karşılık ELN de iki gerillanın bırakılmasını istedi. Karşılıklı ek talepler sonrası müzakerelere başlanamamış oldu. Arabulucular nezdinde durum çözülmeye çalışılıyor.
Sürecin sorumluları
Şu an gelinen halden çok bugünlere nasıl gelindiği asıl önemli olan. Çünkü pekala FARC’la yaşanan süreç ELN ile de birlikte ya da paralel yürütülebilir ve bugün başka bir Kolombiya ile karşı karşıya olabilirdik. Ama bu yapılmadı. Bu konuda mesuliyetin önemli kısmı hükümete ve FARC’a ait.
Santos hükümeti ELN ile ateşkes yapmadığı için giderek çatışmalar tırmanıyor. İnsanlar hayatını kaybediyor, yaralanıyor, petrol boru hatları uçuruluyor. Ayrıca kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen eylemler de gündeme geliyor. Normalde barışı isteyen bir insan, bir hükümet ateşkes ilan edip, bir an önce akan kanın durmasını sağlamaya çalışır. Ama ne gam, onun Nobel Barış Ödülü var nasıl olsa! Yoksa ordu kan dökmek için fırsat arıyormuş, zemin provokasyonlara müsaitmiş, insanlar öldürülüyor, işkenceye uğruyormuş, bunlar saraylarda oturanlar için uzak diyarlarda geçen bir öcü masalından ibaret olsa gerek. (AS/YY)