* Fotoğraf: Tuğrul Çam - Bogota / AA
Dün sabaha, barışı büyük bir coşkuyla, aşkla oylamış bir Kolombiya’ya uyanmayı bekliyorduk, olmadı. Kolombiya hükümeti ile ülkenin en büyük silahlı örgütü FARC arasında varılan barış anlaşması halk oylamasından geçerli oyu alamadı. Oldukça düşük katılımlı oylamada yarıdan az fazlasının “hayır” oyları bir barış umudunu rehin aldı!
Kolombiya halkının Sadece yüzde 37.42’sinin katıldığı referandum da sonuç: yüzde 49.77 Evet, 50.22 Hayır oldu. Nüfusun yüzde 60’ından fazlasının katılmadığı referandum sonucu Kolombiya halkı aslında yüzde 18’lik bir hayır oyu nedeniyle barış antlaşmasına hayır demiş sayıldı.
Daha önce ilki 1985’te olmak üzere kimi anlaşmalarla da sonuçlanmış tam dört barış süreci yaşayan FARC ile Kolombiya hükümeti arasında imzalanan; tarafların yeterli tecrübeyi çıkardığı varsayılan ve son beş yılı oldukça netameli, dikkatli bir müzakereye sahne olan barış anlaşmasının halk oylamasından geçmemiş olması dünyada da hayal kırıklığı yarattı.
TIKLAYIN - KOLOMBİYA BARIŞ ANLAŞMASI REFERANDUMUNDAN “HAYIR” ÇIKTI
Haber yayılır yayılmaz neden başarısız olduğuna dair tartışmalarda başladı. Referandum sonucunu öğrendiğimde benim aklıma ise daha bir hafta önce Diyarbakır’da bir grup arkadaşımla beraber düzenlediğimiz kapalı toplantıya katılan Vicente Vallis’in söyledikleri geldi. 2012 yılından beri BM nezdinde Kolombiya barış sürecinde danışılan örgüt statüsü taşıyan bir sivil toplum sekretaryası olan OİDHACO'nun direktörü olan, Kolombiya barış sürecinde uluslararası insani hukuk ilkelerinin barış anlaşmasında yer alması için görev üstlenen Vallis o gün bize bu barış sürecinin niçin başarıya ulaştığını anlatıyordu. Şimdi ben onun anlattıklarından referandumun neden başarısız sonuçlandığının izlerini arıyorum.
O gün Vallis’e “anlatımlarınızdan barış anlaşmasının aslında henüz kimi riskler taşıdığını, sürdürülebilirliği için güçlendirilmesi ve kimi tedbirlerin alınması gerektiğini anlıyorum. Bu konuda ne dersiniz?” diye sorduğumda ne denli çok şaşırdığını anımsıyorum. Sürecin hiçbir biçimde sekteye uğramayacağına, referandumda Evet’in yüzde 60 bandının üzerinde olacağına, diğer silahlı örgüt ELN’nin de sürecin parçası olacağına öyle çok inanmıştı ki sorum anlamsız geldi ona. Ama şimdi önümde duran referandum sonuçlarına bakarken o günkü anlatımlarda böyle düşünmemi sağlayan paylaşımları bir daha düşündüm.
TIKLAYIN - KOLOMBİYA KALICI BARIŞ ANLAŞMASININ TAM METNİ
Neden yüzde 63 sandığa gitmedi?
Sürecin neden başarılı olduğunu Vallis sıralarken; 220 bin insanın hayatını kaybettiği, 6 milyon insanın evsiz kaldığı, 52 yıllık büyük acıya güçlü biçimde “yeter” diyen bir Kolombiya’nın varlığının barış sürecinin en büyük motivasyonu olduğunu söylemişti. Bugünkü referandum sonuçlarına baktığımdaysa yüzde 63 dolayında bir nüfusun referanduma katılmamış olmasının en çok irdelenmeyi hak eden veri olduğunu görüyorum.
Neden yüzde 60, barış hakkına sahip çıkmak için sandığa gitmedi? Aslında en fazla yanıt aranması gereken soru bu olmalı.
FARC’ın etkili olduğu alanlardaki halkın büyük kısmının kimliksiz yada referanduma katılma koşulundan mahrum olmasının sonuca etkisi olmuş olabilir. İkincisi; “ne de olsa referandumda evet çıkacak” diyen insan sayısının fazlalığının yarattığı rehavette etkili olmuş olabilir. Ancak Vallis’in anlattığı “halk sürece hazırlanırken tarafların üstlendiğini söylediği ‘rollerde” belli ki bir aksama olmuştu. Örneğin Santos liderliğinde ki hükümetin silahlı güçleri, paramiliter güçleri ve ekonomi çevresini ne kadar ikna ettiği, ya da bu çevrelere ne kadar hakim olduğu, referanduma katılımı kolaylaştıracak yasal düzenlemelere ne kadar gittiği konusu şaibe kazanmış durumda. Yine FARC’ın barış anlaşması yerine kurucu anayasanın inşasına gidilip, onun onaya sunulmasını arzulamasına karşın; referanduma giden yolda savaşta mağdur olan, bedel ödeyen halkın yaşadığı kuşkuyu, umutsuzluğu, güvensizliği ne denli gidermiş olduğu, katılımı ne denli teşvik ettiği de bu sonuca göre şaibeli. Açık ki Kolombiya halkının sandığa gitmeyen ezici çoğunluğu barışa giden yolda taraflara başka şeyler söylemekteler.
Yeniden inanmayı öğretmek
Kolombiya barış anlaşmasının sembolü "Kurşun-kalem" i anımsarsınız. “Kurşun geçmişi yazdı ama geleceği kalem yazacak” sloganıyla çoğumuzda bir aura yaratmıştı. İşte o yüzde 63’lük kesim, açık ki geçmişte yazılan bazı şeyler yüzünden sandığa gidemediler. Tarafların belki de en çok sorgulaması gereken şey, bu geçmişe yazılandan geleceğe nasıl çıkılacağına dair halka ne kadar inanç, umut ve başlangıçlar verdikleridir.
Vallis “Kolombiya barışı istiyor, intikamı değil. Çünkü kitlesel öyle büyük acılar yaşadılar ki, bu tekil acıların öğrettiği intikam yerine barış isteğine onları yöneltti” diyordu. Bu teori ne denli doğru bilmiyorum. Ancak bazen halklara kitlesel büyük acılar yaşatmak belli ki barışı da onaylatacak motivasyondan uzak kılmış Kolombiya’nın yarısını…
Türkiye açısından ders çıkarılmasını umduğum bir diğer hakikat; Bu tür çatışmalı ortamlarda yaratılan ve üretilen Kutuplaşmalar sanılandan çok daha fazla yaratıcılarının ayağına bağ olabilirler. Yaratıcıları o kutuplaşmalara hakim olamayabilirler. Zira Vallis’in Kolombiya’daki barışın başarısında etkili unsurlardan biri olarak Kolombiya’da yaratılan kutuplaşmadan duyulan bıkkınlığı da saymıştı. Ancak referandum sonucu üretilmiş kutuplaşmaları kırmada hükümetinde pek başarılı olamadığını gösteriyor.
Savaş rantının baronları
Tam da burada Kolombiya’da üretilen ve kurumlaşan ağırlıklı sınıf odaklı milliyetçilik, paramiliterlik ve savaş odaklı ekonominin toplumsal hayatı belirleme gücünü hatırlatmak farz oluyor. Anlaşmanın ağırlıklı olarak savaşın nispeten daha az yaşandığı ama siyasi, ekonomik açıdan savaş rantının en çok aktığı bölgelerde hayır oyuyla karşılaşmış olmasının; konfor fedakarlığına girmemiş bu kesimin çıkar hesaplarıyla yakından ilgili olmadığını kim düşünebilir?
Ne yazık ki, dünyanın her yerinde savaşlar rant ilişkileri kurma gücünü gösterirler ve kısa sürede sürdürülebilirliklerinin ölçüsünü bu rant kapasiteleri belirler. Kolombiya gibi uyuşturucu ve silah ticaretinin başat ekonomik kaynak haline getirildiği bir yerde bir barış anlaşmasının kolayca onaylanmasını beklemek saflık olur. Kolombiya’da olanın bir kısmı da galiba bu!
Kolombiya’daki hegemonyanın bir diğer güçlü olduğu alanı oluşturan paramiliterlik meselesi de bu sonuçta es geçilemeyecek türde! Anlaşmanın referanduma gittiği saatte bile gücünü koruyan paramilitarizm, güvensizliğin yöneldiği bir neden olarak duruyor. Ayrıca ülke de uzun bir tarihi olan paramiliter güçlere ilişkin Vallis’in şu sözleri kanımca önemli:
“Paramiliter güçlerin varlığı bir yandan devletin silahlı güç olmaktan vazgeçmesi anlamına gelirken diğer taraftan taşeronluk uygulaması silahlı güçleri de kapsamış oldu!”
Anlaşılıyor ki, devletin silahlı gücünü devrettiği bu yapılara hükümetlerin ihtiyaç duyduğunda hakim olması sanıldığı kadar kolay olmuyor.
Siyasi soykırım kaygısı
Kolombiya barış anlaşmasına katılım düşüklüğünün bir diğer önemli yanını kanımca güvensizlik oluşturdu. Özellikle anlaşmanın en güçlü yanını oluşturan hükümlerinden biri olan FARC’ın yasal-politik arenaya çıkmasına dönük vaatlere kuşkuyla bakılıyordu. Bu konuda 86-90 yılları arasında FARC’ın siyasal bir parti olarak varlık göstermeye çalıştığı deneyim insanların belleğinde hala canlılığını koruyor. Zira hükümetle yapılan bir anlaşma sonucu FARC’ın silahlı güçlerini çekip, siyasal arenaya çıkma çabası tam bir “siyasi soykırım”la karşılanmış. Eski FARC’lılardan, çiftçilerden ve işçilerden oluşan UP; seçime girdiğinde 24 belediye kazanmış, milletvekilleri çıkarmış. Ancak bu küçük başarı bile sürecin rantını yiyenleri korkutmaya yetmiş.
UP’nin gelişiminden ve etkisinden kaygı duyan devlet odakları bu siyasi kırım sürecine yönelmiş. Bu süreçte partinin 3 bin 500 üye ve yöneticisi öldürülmüş, UP’ye oy veren bölgeler değişik kategorilerde seyreden saldırılara maruz kalmışlar.
Sonuç: FARC yine silahlı bir hareket olarak yoluna devam etmiş.
UP’nin o yıllarda başına gelen FARC içinde hala bir kaygı olarak duruyordu. Santos, bu kaygıyı bertaraf etme gayesiyle FARC’lıların siyaset yapma hakkına yasal güvence sağlayan maddeler çıkarttırmış olsa da, anlaşmada hiç vekil çıkaramasa da en az 10 vekille bir süre parlamento da temsil edileceklerine dair taahhütler yer alsa da, anlaşılan o ki halk henüz ikna olmuş değil.
Barış hakkı temel haktır, oylanamaz
Son olarak; kanımca temel haklar referanduma sunulup oylanacak haklar kategorisinde bulunmuyor. Barış hakkı temel bir hak olarak refaranduma sunulmamalı. Öte yandan katılım sorunlarıyla gündeme gelen referandumların demokratik bir katılım biçimi olarak işlevlendiğini söylemek de güç. Ayrıca neredeyse yüzde 63’ün katılmadığı, Kolombiya halkı adına reel olarak sadece yüzde 18’e denk gelen hayır oylarının bağlayıcı ve geçerli olması hakkaniyetli değil.
Tüm bunlara rağmen Kolombiya için umudumuzu diri tutan söz yine FARC’dan geldi:
“Bu, derin kin ve nefret ekenlerin halkı ne kadar etkilediğini gösterdi ama bu bizi geleceğimizi barışla inşa etme hayalimizden vazgeçirmedi…. Kalbimizde taşıdığımız sevgi çok büyük; sözlerimiz, tavırlarımızla barış için çabaya devam… Yüreği barış için atanlar bize güvenebilir…" (YG/ÇT)