Geçtiğimiz hafta Kolombiya müzakere sürecinin bir parçası olarak gündeme gelen “barış eğitimi” başlıklı FARC görüşme heyetinin gerilla kamplarına yaptığı turun ilk etabı tamamlandı.
Buna karşın müzakere süreci ciddi aksaklıklarla karşı karşıya. Geçtiğimiz hafta sonu nihai barış anlaşmasının tarihinin ertelendiği açıklandı. Hatırlanacağı üzere imzalar için 23 Mart tarihi daha önceden tespit edilmişti. Ve hatta bu hafta sonu Obama “örnek barış süreci” diye nitelediği müzakereleri de bir anlamda kutsamak için Havana’da bulunacaktı.
Ama maalesef müzakerelerin nihai bir anlaşmaya bağlanmasına şimdilik, ne geniş uluslararası destek, ne açık bir plan, ne de üçüncü tarafların ve gözlemcilerin varlığı yetti.
Bu durum süreci yakından takip edenler için süpriz olmadı. Nitekim bunun işaretleri daha önce FARC lideri Timoleón Jiménez tarafından verilmişti. Jimenez’in Ocak ayında erteleme olasılığı için ileri sürdüğü gerekçeler FARC tarafından yeniden dile getirildi. Ana neden elbette paramiliter faaliyetler.
Son iki haftada kontralar tarafından 30 kişi öldürüldü. Bunların çoğu çiftçi, yerli toplulukları, sendika ve insan hakları mücadelesi veren kesimlerin liderinden oluşuyor. Bu kıyımdan şimdilik kurtulanlara ise kesik hayvan başları gönderilerek tehdit ediliyor. Ayrıca ülke genelinde “sosyal temizlikten” bahseden broşürler dolaşıyor.
Bu konuda FARC "baş eğmeyeceğiz” başlıklı bir açıklama yaptı. Açıklamada Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos’un müzakere sürecini emekçileri aleyhine kullandığı, 80’li yıllardaki barış girişimindeki, beş bin kişiye yakın insanın katledilmesi kastedilerek, ikinci bir siyasi soykırıma imza atmakla gelecekte itham edileceğini söylediler. Ayrıca Santos’u büyük toprak sahiplerinin çıkarlarını savunmakla suçladılar.
Paramiliter faaliyetlerin bu ülkede devletle özdeş bir yapıda olduğundan daha önceki yazılarda söz etmiştik. Kontraların tasfiyesinin ancak köklü reformlarla (belki!) sağlanabileceğini söylemek mümkün. Tabii en başta bunu isteyen politik liderlik şart. 1948’den bu yana devam eden iç savaş sürecinde Santos gibi ailesiyle birlikte önemli sorumluluklara imza atmış birisinden bunları beklemek bir hayli zor. İşin kötüsü barışın olmazsa olmazı diye defalarca gerillalar tarafından altı çizilmesine rağmen kontralaşmış yapıları tasfiye için henüz ciddi bir adım atılmış değil.
Toprak reformu ve referandum
Bir diğer konu toprak reformu. Bu neyi ne kadar çözer ayrı bir mesele olmakla birlikte neredeyse yetmiş yıldır süren savaşın ana teması ve üzerinde anlaşılan ilk madde olmasına rağmen bu konuda da yapılan bir şey yok.
Bir diğer sorun ise Santos’un siyasi sorumluluk almamak için anlaşmayı referanduma sunma isteği. Bu FARC tarafından kabul edilemez olarak niteleniyor.
Daha önce FARC’ın müzakere heyetinin başındaki Ivan Marquez, hükümete açık mektup yazıp özetle, "hükümet kendi aldığı bir kararı isterse referanduma sunabilir, ama müzakere masasının tarafları olan bizler, nihai anlaşmaların tasdik edebilecek yetkili kişileriz" demişti.
Adalet
Nihai barış anlaşması ve silah bırakma sonrası gündeme gelecek olan yargılamalara ilişkin belirsizlikler de devam ediyor. Bu konuda uluslararası yargıçların da bulunduğu özel mahkemeler kurulması kararlaştırıldı. İnsanlığa karşı ve uluslararası suçlar ayrı tutularak, yapılacak yargılamanın esasını “barışa yardımcı olma” karşılığında gerillalara sınırlı cezaların verilmesi oluşturuyor. Devlet tarafının işlediği suçlara ise yarım ağızla yaklaşılıyor.
Ortada zafer kazanan bir taraf olmamasına rağmen Santos kendince FARC’a karşı galiplerin hukukunu uygulamaya çalışıyor dersek yeridir. Bu arada altını çizmemiz gereken bir durum karşımıza çıkıyor; müzakere sürecinin de bir mücadelenin bir parçası olduğu ve egemenlerin aklının sorunları çözmek yerine, görünmez kılarak üzerinden atlamaya çalıştıkları, ama bunun hiçbir zaman yeniden başlayacak bir savaşın önüne geçemeyeceği. (1)
ELN ne yapıyor?
Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) son aylarda sabotaj faaliyetlerini artırdı. Şubat ve Mart ayı içerisinde yetmişe yakın eyleme imza attı. En son önemli bir petrol boru hattını bombaladı.
Buna karşın özellikle ülkenin Pasifik Okyanusu’na kıyı olan kesimlerinde giderek etkinlikleri artmaya başladı. Daha önce FARC’ın ağırlıkta olduğu Cauca bölgesi bunların başında geliyor. Bu etkinlik artışına FARC saflarında barış görüşmelerinden hoşlanmayan militanların ELN’ye katılımlarının etkili olduğu sanılıyor.
ELN’nin saldırılarını artırmasının arkasında, hükümetle daha önceden barış görüşmelerine başlanması konusunda anlaşılmasına rağmen Başkan Santos’un bu durumu öteleyen yaklaşımı yatıyor. ELN defalarca ateşkes ve açıktan müzakerelere başlama isteğini dile getirdi. Santos ise “ELN yanlış yapıyor” demenin ötesinde şu ana kadar bir adım atmış değil. Bu aldırmazlık halini arkasında acaba Santos’un başka planları mı var sorusu aklımıza geliyor. Mesela imzalanacak barış anlaşması sonrası FARC’la ELN’yi karşı karşıya getirmek gibi.
Kolombiya’nın başka dertleri
Kolombiya'nın başka dertlerinden biri giderek yoğunlaşan yoksullaşma. Bu nedenle uygulanan neoliberal ekonomik politikalar sık sık protesto ediliyor. Geçtiğimiz perşembe günü bu nedenle ülke çapında genel grev gündeme geldi.
Bir diğer sorun ise yoksullaşmanın paralelinde açığa çıkan açlıktan ölümler. Son yıllarda Kolombiya kaynaklı açlıkla bağlantılı ölüm haberleri sıklıkla gündeme geliyor. Son olarak petrol zengini doğu eyaletlerinde 11 yerli çocuk açlıktan hayatını kaybetti.
Kolombiya’da politikacılar sorunun kaynağını her ne kadar iklim değişikliği gibi nedenlere bağlasa da, öncelikle ırkçılıkla paralel sosyal adaletsizlik gibi bir sorunun hüküm sürdüğü gizlenemez bir gerçek. Nitekim son yapılan araştırmalara göre gelir eşitsizliği çerçevesinde Kolombiya Güney Amerika ülkeleri arasında en kötülerden biri. Gini katsayısı (bir ülkede milli gelirin dağılımının eşit olup olmadığını ölçmeye yarayan bir katsayı) 53.5’la Honduras’tan sonra ikinci sırada. Ayrıca ülkedeki arazilerin yüzde 78’i yüzde 13’lük bir azınlığa ait.
Özetle Kolombiya’nın derdi çok. Ve bunların hiçbiri barış sonrasına ertelenemeyecek kadar önemli. Bu konularda çözüm üretilmesi aynı zamanda barışın sağlanmasına da pekala katkıda bulunabilir. (AS/NV)
(1) Doğrudan konumuzla ilgili olmamakla birlikte, İmralı Notları’na biraz da bu gözle baktığımızda özellikle görüşmelere devlet adına daha sonradan katılan yetkilinin, görüşmeleri bir tür İslam ve Anadolu şovenizmi çerçevesinde maniple etme çabaları bir hayli dikkat çekici. Uygulanan taktik özetle, pohpohlama ve yönlendirme diye nitelenebilir. Hele bir de bu kişinin daha önce hazırlanan “çökertme planı”ndan haberdar olduğu düşünülürse, bu yaklaşımın ne denli barış çabasından uzak olduğu anlaşılır.