Kolombiya hükümeti ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri- Halk Ordusu (FARC-EP) arasında imzalanan ve dün halk oylamasına sunulan barış anlaşması, yüzde 50.2 oyla reddedildi. Katılımın yüzde 37’de kaldı. “Hayır” diyenlere “evet” yaklaşık 63 bin kişi fazla oldu.
Kısaca bu olanlara ilişkin düşüncelerim şöyle:
İlki barış gibi toplumsal önemde bir durum hiç bir zaman oylama, referandum vb. tarzda tartışmaya sunulmamalı.
Bu konuda olmaması gereken bir örnek de dün Macaristan'da sergilendi. Savaşlar nedeniyle Avrupa'ya göç etmek zorunda kalan insanların hayatı, Macaristan Başbakanı Viktor Orban tarafından demagojik bir tarza oylamaya sunuldu.
Halka "Avrupa Birliği'nin, Ulusal Meclisin bile onayı alınmadan Macaristan vatandaşı olmayan kişileri Macaristan'a yerleştirmesine karar vermesini istiyor musunuz?" sorusu sorulmuştu. Katılımın yüzde 43'te kaldı ama ırkçı zihniyet oylama sonrası zafer ilan etmeyi ihmal etmedi
Bu yanlış önemli ölçüde Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos’a ait. Çünkü referandum meselesini dile getirdiği dönemde başta FARC müzakere heyeti olmak üzere, meseleye taraf olan kesimlerden referandum olmaması, bunun siyasi sorumluluk almaktan kaçmak, barış için verilen emeklerin bir anda heba edilme riskiyle karşı karşıya kalabileceği dile getirilmişti.
Daha sonra sürecin artık bir hayli ilerlemesi nihai ateşkes gibi gelişmeler sonrası FARC bu itirazını çok da gündeme getirmedi. Muhtemelen artık oylamanın barış için çok da riskli olmadığını düşünüyorlardı. Yapılan anketler “evet”i gösteriyordu. Sonuç ama öyle olmadı.
Bu durumda süreci devam ettirmek istediğini söyleyen Santos bir biçimde sorumluluk alarak, nasıl referanduma karar verdiyse sonucu da iptal etmeli. Birleşmiş Milletler (BM), garantör ve gözlemci ülkelerin de inisiyatif almasını sağlayarak, daha önce üzerinde mutabakata varılan anlaşmanın uygulanması için süreci zorlamalı.
Tabii bu söylediğim şey Santos’un aslında mevcut durumu baştan beri tezgahlama, kendi lehine “bir lütuf”(malum şahıs da olduğu gibi) kullanma olasılığı bir kenara bırakılarak söylenen bir söz.
Barış istemeyenler ne istiyor?
Bu konuda eski Başkan Yardımcısı Francisco Santos* ipuçlarını vermiş.
Santos referandum sonucu hakkında, özetle "bu daha kapsayıcı ve istikrarlı bir barış için kazanılmış bir zafer, yapılan barış anlaması yeniden kontrol edilmeli, FARC’ın legal parti olmasını ise pazarlık unsuru yapamayız," diyor.
Sonuçta karşımıza çıkan, gerillalara daha kötü koşullarda örneğin belki de affı ve siyaset yapma haklarını da kapsamayan yeni bir “barış” anlaşmasının dayatılacağını gösteriyor.
Kolombiyalı devrimcileri adil bir barışı kazanmak için çok daha zorlu bir mücadele süreci bekliyor.
Kolombiya oligarşisinin muhafazakar ya da neo-liberal kanatlarının nihai gayelerinin kendi egemenliklerini şöyle ya da böyle sürdürmek olduğunu; gelişecek barış sürecinin ülkede “güvenlik” sektöründe çalışan yaklaşık bir milyon kişiyi rahatsız ettiğini, narko trafikten beslenen çetelerin bu durumdan fazlasıyla rahatsız olduğunu unutmadan.
FARC lideri Rodrigo Londoño'nun barış anlaşması sonrası konuşma yaparken tepesinden uçurulan uçak belki de bu "rahatsızlık"ın bir göstergesiydi.
Solun önünde her şeye rağmen barış anlaşması yürürlükteymişçesine bütün toplumsal kesimleri yeniden ve yeniden barış için bir araya getirerek, aynı zamanda mücadele programının kapsamını genişleterek, Kolombiya oligarşisini iktidarından etmek gibi bir görevi hep var. (AS/BA)
* Francisco Santos, mevcut başkanın yeğeni. Kolombiya oligarşisinin son iki yüzyıldır "sen ben bizim oğlan/bizim kız" nasıl yönettiklerini göstermesi açısından önemli. Barışın en büyük karşıtlarından eski Başkan Alvaro Uribe’nin yeğenlerinin de paramiliter örgüt yöneticisi olmaları tesadüf olmasa gerek.
* Fotoğraf: Tuğrul Çam - Bogota-Kolombiya/AA