Kolombiya'da gerilla mücadelesinin geçmişi 60'lı yıllara uzanıyor. Daha öncesinde Kolombiya politik sahnesine hakim olan şiddet dolu yıllar yaşandı. 1946'da liberal politikacı Jorge Gaitan'ın öldürülmesi bu süreç için ateşleyici bir rol oynadı. Asıl olarak 1958’e kadar süren muhafazakar ve liberal kesimlerin çatışması sırasında 300 bin kişinin hayatını kaybettiği varsayılıyor. Çatışmalar seyrelse de 1966 yılına kadar sürer.
“La Violencia” diye adlandırılan bu yıllar boyunca köylü toplulukları büyük zarar görür. Ve bu durumun önüne geçmek için zamanla silahlanırlar. Köylerde öz-savunma birlikleri oluşturarak kendilerini korumaya çalışırlar.
Ülke solu ise bir taraftan bu kendiliğinden silahlanma durumunun ve aynı zamanda Küba Devrimi’nin (1959) etkisiyle sosyalizmi kurmak için gerilla savaşını örgütlemeye yönelir. Aynı yıllarda ABD, kontrgerilla faaliyetlerini Güney Amerika'nın genelinde yoğunlaşacaktır. 1964'te devrimci gruplardan ilki olan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) kurulur. Bunu 1965’te kurulan Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN)* izler. 1967'de ise Maocu Halk Kurtuluş Ordusu (EPL) mücadelede yerini alır. Bunlardan görece ayrıksı özelliklerle 1970'te de bir şehir gerillası grubu olan M-19 doğar.
Uzun yıllardır süren savaş çeşitli kereler barış görüşmeleriyle yer yer duraklar. 1982 yılında başlayan ilk barış görüşmeleri 1984’te bir antlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanır. Bu barış görüşmelerine FARC'ın yanında M-19 hareketi de katılır. FARC ana gövdesini koruyarak sivilleşir. Fakat bu durumu fırsat bilen devlet, barış anlaşmasına rağmen FARC'ın desteklediği Yurtsever Cephe'nin (UP) 5 bine yakın üyesini katleder. Katledilenlerin içinde Yurtsever Cephe'nin iki devlet başkanı adayı ve aynı cephenin üyesi dokuz milletvekili de vardır. 1987 başından itibarense ateşkes fiilen ortadan kalkar.
1990 yılında gelindiğinde ise şehir gerillası yöntemlerini temel alan M-19 hareketi ve Maocu Halk Kurtuluş Ordusu (EPL) silahlarını teslim ederek başkanlık seçimlerine katılmayı kabul eder. Seçimlerden hemen önce M-19 hareketi önderi ve devlet başkanı adayı Carlos Pizarro Leongómez, 26 Nisan 1990’da katledilir.
Devlet yine bir fırsat yakalamıştır, yasal siyasete katılmak üzere silah bırakan bu hareketlerin önde gelen üyeleri zamanla yok edilir. Hatta bazı Halk Kurtuluş Ordusu üyelerini kontra olarak FARC'a karşı kullanırlar. Bu süreç barış yapan hareketlerin tasfiyesiyle sonuçlanır. Bu gün bu gruplar başka adlar altında Kolombiya siyasetinde etkisiz de olsa varlıklarını sürdürüyorlar.
Yine 1991’de başlatılan barış görüşmeleri de Kolombiya devletinin saldırılarıyla sonuçlanır. 1998’de Kolombiya devleti ayrı ayrı FARC ve ELN ile barış görüşmelerine yeniden başlar. Bu dönem ateşkes anlaşması ile sonuçlanır fakat ömrü uzun olmaz. Çünkü seçim öncesi atılmış bir adımdır ve iktidar açısından bunun zaaflarını barındırır. Yine de barışa en çok yaklaşılan girişim bu olur. 2002 de Alvaro Uribe başkanlığında halka karşı topyekûn bir savaş başlatır. Paramiliter güçler bu dönemde yoğun olarak kullanılır.
Son yılların dikkat çekici bir durumu ise Kolombiya ordusunun operasyonlarıyla FARC liderleri Raul Reyes, Mono Jojoy ve Alfonso Cano'nun öldürülmesi oldu.
Venezuela da yürütülen gizli görüşmelerin sonucunu Devlet Başkanı Santos, 4 Eylül 2012’de, Venezuela, Küba ve Şili'nin garantör olarak katılacakları barış görüşmelerinin resmen başlayacağını ilan etti. Görüşmeler, FARC genel sekreteri Ivan Marquez ve sekreterlik kurumu üyelerinin de katılımıyla Havana'da devam etmekte.
Barış görüşmelerine rağmen askeri operasyonlarını sürdüren Kolombiya hükümetinin tutumuna cevap olarak Ivan Marquez, 20 Ocak 2013 tarihinde karşılıksız ve süresiz olarak ilan ettikleri ateşkes sürecine son verdiklerini duyurdu.
FARC'ın barış sürecinde elde etmek istedikleri arasında şunlar yer alıyor:
Sayıları dokuz bini bulan tüm tutsakların serbest bırakılması, karşılığında ise FARC elindeki esirleri bırakacak.
Toprakların yüzde 85 inin nüfusun yüzde 2’sinden az olan büyük toprak sahiplerine ait olduğu Kolombiya'da toprak reformunun gerçekleştirilmesi. (Bu konu geçen ay yapılan görüşmelerde anlaşmayla sonuçlandı.)
Her vatandaşın sağlık ve eğitim sisteminden devlet tarafından garanti altına alınarak bedava olarak yararlanmasının sağlanması,
Gerçekleri araştırma komisyonu kurularak, tarihte karşılıklı işlenen suç ve hataların ortaya çıkarılması,
FARC ve diğer gerilla güçlerinin silahsızlandırılması yerine bu gerilla güçlerinin asayiş, halkı savunma güçlerine dönüşümü,
Tüm toplumsal kesimlerin katılımıyla yeni bir geniş anayasa kurucu meclisi oluşturularak temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan yeni bir anayasanın oluşturulması.
Kolombiya'da barış görüşmelerinin başlamasında gerillanın yenilmezliğinin yanısıra Kolombiya'nın bölgesel güç olma sevdasının da önemli bir payı var. Öteden beri Güney Amerika'da egemenlik kavgası güden güçler açısındansa Kolombiya'nın kilit bir rolü var. Bunu sahip olduğu doğal zenginliklerin yanısıra Orta ve Güney Amerika arasındaki “köprü” konumuna borçlu. Son yıllarda ABD bölgedeki sarsılan otoritesini tesis peşinde. Honduras'ta askeri darbe, Paraguay'da sivil darbe ve buna Şili* ve kısmen de Peru'nun tutumunu ekleyince ABD'nin bölgede yeniden atağa kalktığını söylemek yanıltıcı olmaz.
Barış görüşmelerinin yeni turu şu an Havana'da devam ediyor. Yapılan anketler ve gösteriler “barış”ın ülke genelinde büyük bir desteği olduğunu gösteriyor. Halk barış kongreleri örgütlerken geçtiğimiz günlerde kadınlar da bir kongre düzenleyerek bu süreçten ne beklediklerini taraflara duyurdular.
Hükümet kanadında ise cinayetlere adı karışmış bazı faşist politikacıların yargılanması için düğmeye basıldığı görülüyor. Başkan Santos sık sık barışı destekler demeç veriyor. Buna karşı çıkan sağcı kesimleri etkisizleştirmeye çalışıyor. Fakat yine de 1 Mayıs'ta İstanbul kadar olmasa da en yakın görüntüler Bogota'da yaşandı. Polis saldırdı, herşeye rağmen halk 1 Mayıs'ı kutladı.
Burada bir açmaz dikkatimizi çekiyor anketlerde en popüler olan talep ELN'nin barış görüşmelerine katılması, hükümet tarafından dikkate alınmıyor. Şu an 10 bin civarı gerillası olduğu varsayılan Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) sürecin başında bir videoyla barış görüşmelerine katılmak istediğini duyurmuştu. Bu durum akla Kolombiya devletinin geçmiş deneyimlerinden hareketle, tek tek görüşmeler yapıp zamanla FARC'ı tasfiyeye yönelmek gibi bir niyet taşıdığı kuşkusu doğuruyor.
Yine de bir anlaşma ve bir plan dahilinde, açık, uluslararası garantörlerin denetiminde, toplumun sürece katılım açısından aktive olduğu, hükümetin yetersizde olsa bazı olumlu adımlar attığı kimsenin “sorunu çaktırmadan “çözmeye” çalışıyorlar” gibi kaygılar duymadığı bir barış süreci Kolombiya'da yaşanıyor.
Tüm bunları göz önünde bulundurarak memlekete baktığımızda ise barış ve barışın getireceği her şeyin egemenlerin iki dudağı arasında olmayıp halkın mücadelesiyle elde edileceği görülüyor. (AS/HK)
* ELN'nin en önemli özelliği özgürlük teolojisini kuran geliştiren Camilo Torres gibi din adamlarının bu hareketin önder kadroları arasında yeralmasıdır.
** Şili'de önümüzdeki 2014 yılı seçimlerinde eğer olağan üstü bir durum oluşmazsa başta öğrenciler olmak üzere, işçiler ve Mapuchelerin mücadelesiyle başkan Piñera'ya güle güle deneceğini şimdiden müjdeleyelim. Memleketteki Camila Valejo hayranlarına gelince onlarda bu öğrenci liderini Komünist Partisi'nin bir vekili olarak mecliste görürlerse şaşırmasınlar.