Yurtdışındaki ilk 1 Mayıs kutlamalarına katılma deneyimimden sonra, yurtdışındaki ilk Onur Yürüyüşü tecrübemi de Almanya’da yaşadım. 1 Mayıs’ta Berlin’de, Onur Yürüyüşü’nde ise Köln’deydim. Daha önce katılmış arkadaşlarım Berlin’de 1 Mayıs’ın çetin geçeceğini, her yıl öyle olduğunu söylemiş, özellikle Antifaların bulunduğu kortejden uzak yürümemizi salık vermişlerdi. Uzun süreli vizeye başvurduğum ve sürecin herhangi bir olumsuzluğa uğramaması için ‘olaylara karışmama’, ‘arkalardan yürüme’ işini biraz abartsam da benim için sakin ama genelde hayli coşkulu geçen bir 1 Mayıs’ı geride bıraktım.
Köln’ün ‘queer dostu’ bir şehir olduğunu zaten duymuştum. Hoş, Almanya’nın geneli için bunu söylemek artık pek yanlış olmaz. Öyle ki, kamusal alanda queer dostu söylemlere rastlamak mümkün (toplu taşımalarda, reklam panolarında queer çiftlerin fotoğraflarının kullanılması vs.). Almanya, tıpkı İskandinav ülkeleri gibi Avrupa’daki LGBTİ+ topluluğuyla ‘barışık’ ülke. O yüzden de Onur Yürüyüşü’ne gitme konusunda, 1 Mayıs’taki gibi bir endişe gütmüyorum bu sefer. Ama uyarılar başka yerden geliyor. 1978’te Köln’e göç eden dayımla yengem, Onur Yürüyüşü’nün eğlenceli geçeceğini söyleseler de, “Hoş çocuksun, dikkat et” diyerek şaka yollu da olsa beni ‘uyarmayı’ ihmal etmiyorlar.
Bu yıl yaklaşık 1 milyon katılımcının beklendiği Köln, Heumarkt’taki toplanma alanına varıyorum. Tramvaylar pazar günü olduğu için seyrek çalışsa da tam vaktinde oradayım. Zaten yürüyüşe gittiği her halinden belli olan insanlar da farklı duraklardan trene bindi, hep birlikte Heumarkt’ta indik. Polis önceki yıllarda Twitter’dan, Instagram’dan gördüğümüz güler yüzlüğüyle kalabalığı durması gereken yer hakkında bilgilendiriyor, korteje alan açmasını istiyor. Saat 11.30’da kortej hareket etmeye başlıyor.
İlkin üzerinde ‘Cologne Pride’ yazılı bir plaka olan, son model bir Mercedes giriş yapıyor. Onu takiben farklı STK’ler, siyasi partiler ve kolektifler kalabalığı selamlayarak U çiziyor ve yürüyüşün sonlanacağı noktaya kadar yürüyorlar. Aralarında genç, yaşlı, engellinin de olduğu yüzlerce queer, ya yayan veya araçlarla korteji oluştururken Alternative für Deutschland (AfD) karşıtı pankartlar da yol boyunca korteje eşlik ediyor. Hemen herkesi yürüyüş boyunca alkışlayan kalabalık, sıra Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin queer örgütü ile İsrail bayrağı altında yürüyen gruba gelince susuyor. Tam karşıdaki binaya bir bez asılmış, üstünde ‘Queer refugees welcome’ yazıyor.
Yer yer ‘pinkwashing’e kayan ama çoğu zaman da imrenerek takip ettiğim Köln Onur Yürüyüşü’nü, Türkiye’dekinden bağımsız ele alamıyorum elbette. Daha geçen hafta Depo’daki ‘Dön-Dün-Bak’ sergisini yasaklayanları, onur yürüyüşlerini yıllardır türlü yollarla yasaklayanları, LGBTİ+’ları hiçbir sebep olmaksızın gözaltına alanları, tutuklayanları, korkunç bir mülteci karşıtlığı yapanları görünce insan ister istemez imreniyor bu iki saatlik yürüyüşe.
Salt kimliklerini özgür, eşit taşıyabilmek ve yaşayabilmek için çokça bedel ödemiş ve halen ödeyen LGBTİ+ topluluğunun ‘kendi’ olabildiği belki de en büyük yer olan Onur Yürüyüşleri’nin Stokholm’de, Köln’de olduğu kadar İstanbul’da, Antalya’da da serbest olması için, Köln’deki Onur Yürüyüşü’nün bu yılki temasını hatırlamak ve hatırlatmakta fayda görüyorum: “İnsan hakları için. Birlikte, daha güçlü.”
(VE/VC)