Marksist teorinin üzerinde durduğu; endüstri toplumunun üretim-tüketim biçimlerinin toplumsal sınıflaşma içindeki iktisadi yöntemiydi.
İşçi bir babanın, köylü bir dedenin geleneğinden gelen emekçi Proudhon özgürlükçü bir kooperatif sosyalizmini savunur ve Marksizm’in devlet sosyalizmini sert bir biçimde eleştirir. Bakunin bir kolektivist düşünür olarak tümden toplumsallaşmadan yanaydı ve her işçinin üretilen mallardaki payının kendi üretkenliğine göre belirleneceğini düşünüyordu; bu düşünceyi reddeden Kropotkin adil bir düzen içinde herkesin yetenekleri ölçüsünde çalışacağını savunur. Emma Goldman ise bir anarşist pratisyen olarak iktidara karşı haklı muhalefet ve kolektifleşme çalışmalarında yerini almaktaydı.
Bakunin, Kropotkin, Proudhon, Goldman gibi önemli anarşist öncüler Marksist yaklaşımlara göre kolektivizme dair teorik ve pratik olarak daha çarpıcı ve halkçıydı. Teorik tartışmalar bir yandan devam ederken diğer yandan Avrupa ve Amerika başta olmak üzere dünyada birbirinden değişik sayısız komün ve kolektif üretim-tüketim ilişkileri denenmekteydi.
Komünizm ve anarşizmin tarihi iç içe olduğu gibi komün olma durumu anarşist tavır ve düşünce yapısından çok daha eskilere dayanır. İlkel komünal dönemlerde anaerkil ve ataerkil dönemin erken zamanlarında var olan komün yaşam örnekleri insanlık belleğinde mevcuttur. Sonrasında gelişen biçimsel olarak dinsel, sosyal reformcu ve 1960’lar sonrası komünler olarak yorumlanabilir.
Dinsel komünler; kimi bölgelerde tarikatlar, cemaatler ya da gönüllü inanç grupları şeklinde örgütlenmişlerdir. Manevi anlam ve maddi üretim-paylaşım ve yaşamına denk düşen bu birliklerin kimileri şöyle;
Avrupa’da; Fransisken ve Dominikenler, İsviçre’de Gri Birlikler (1524–1800), Fransa’da 1600’lerde Kazıcı Hareketi, İspanya’da 16.yy da Şehir komünleri, Baptistler, Herrahut Biraderler, Mennanitler, Diggers Topluluğu vs.,
Ortadoğu’da; 12 İmam geleneği ekolü, 800’lerde İsmaililer (Yeni Kurtuluş Tarihi), Bâtıniler (Gizli Örgüt), 900’lerde Tunus iktidarını devirip sonra Mısır’da iktidar olan Fatımiler, Abbasi imparatorluğuna direnen Karmatiler, Sufistler, Mevleviler, Hariciler, İsrail’de Kibutz komün köyleri vs.
Sosyal reformcu komünler; Feurierciler, Owenciler, İkarcılar vs. erken sosyalistler olarak bilinen 19.yüzyılın olgusuydu. Robert Owen gibi Avrupa’da önemli komün girişimcileri karşılaştıkları baskı ve başarısızlıklar sonucu Amerika’ya gidip benzer girişim ve çalışmalara devam etmişlerdi. Fransız devrimi, Paris komünleri, 1848 Alman devrimi gibi hareketler Amerika’daki halklar için de etkileyiciydi. 1805 John Humpry Oneida komünü, 1856 Aurora ve Bethel komünleri, 1850 komünist yerleşim İcaria, 1871 Codor Vale komünü gibi önemli birçok komün bunlardan bazılarıydı.
Kendini anarşist bir komün olarak tanımlayan ilk komün ise 1915’te New York yakınlarında kurulan Ferrer Colony oldu. Bakunin’in de bir dönem içinde yer aldığı Monte Verita komünü, Brakenhoff çalışma komünü, Bavyera’daki Starnberg Gölü yakınlarında komünist yerleşim alanı Blankenburg 1919 yılları komünleriydi. Bu komünler Almanya eksenli oluşmuş ve yaşamışlardı. Bunun dışında 1917’de başlayan komünist Rusya ve 1936’nın İspanya iç savaş döneminde özellikle anarşistlerce birçok fabrika, tarım, eğitim ve askeri alan gibi alanlarda önemli komünler örgütlenmişti.
1960’lar sonrası komünler; Amerika’daki bilinen örnekleri Wheelers Arnch, Lama Foundation, Twis Oaks, New Buffalo, Ananda Village, Springtree, The Farm vs., Avrupada ise Longo Mai, Friedrichshof, Findhorn, Starholm vs. olmuştu.
Anarşistlerce tüm bu komünleşme girişimlerinin hayata geçtiği başlangıç ve örgütlenme süreçlerinde dünya devrim ve komün girişimleri derinlikli tartışıldı. İsrail’deki Kibutzlar, Çin Halk devrimi, Hindistan’da Gandi önderlikli gelişen bağımsızlık mücadelesi, Afrika’daki halk hareketleri, Amerika’daki İndianlar, Vietnam’da Vietkonglar, Tanzanya, Polonya, Sovyetler ve Avrupa’da yaşam bulmuş devrim deneyimleri tartışılarak yol haritası haline getirilmişti.
Berlin’de cinsel setleri ortadan kaldırmak isteyen kimi ev komünleri kurulmuş, “ortak yatak odaları” fikri buradan doğmuştu. Wilhem Reich çok okunmuş ve tartışılmıştı. En tanınan Komün1’e (K1) Mart 1967 başında bir grup SDS (Sosyalist Alman Öğrenci Birliği) üyesi yerleşmişti. Bunlar “farklı bireysel hikayeleri, ortak başlayan bir tarihe kazandırmak”, yaşanan siyasal, üretmeye ve özel hayata ilişkin deneyimlerin tümünü kolektif olarak tartışmak ve gerçekleştirmek istiyordu.
Kesin sayıları hiçbir zaman bilinemeyen ve dünyanın sayısız yerinde sayısız komün ve kolektifleşme var olmuştur. 60’ların ikinci yarısında ABD’de birkaç bin komün yada benzeri hayata geçen proje bazılarıydı.
Anarşist eğilimin bugünkü komünlerde ne kadar güçlü olduğunu 1989’da Lutter’de düzenlenen ikinci Almanca konuşulan komün buluşması göstermişti. Bu buluşma hemen hemen tamamen organizasyonsuz –günlük otoriter biçimlenişten uzak- gerçekleşen, kelimenin tam manasıyla anarşist bir buluşmaydı. Ne raportörler, ne tartışmak üzere belirlenmiş konular, ne program, ne de sonuç bildirgeleri vardı. Bu sadece muhalif ve farklı grupların birbiriyle buluştuğu bir platformdu. Katılımcılar içeriği ve biçimi birlikte şekillendiriyordu. Bu yüzden olacak ki, bu buluşma toplantıları tarihin en verimli anarşist birlikteliğini açığa çıkardı.
Benzer bir durum Türkiye’de Gezi Parkı eylem birliklerinde açığa çıkmıştı. Ortak bir muhalefet üzerine bir araya gelmiş farklı fikirler ve grupların doğaçlama gelişen direnişine tanıklık etmiştik. Hızlı bir biçimde örgütlenmiş, gayet pratik uygulamalarıyla doğal bir yaşam platformu haline getirilmişti. Doğanın ve doğallığın yasaları iktidarın yasalarını tersyüz etmişti. Gezi parkındaki irade; muhalif anarşist iktidar karşıtı felsefe olmakla beraber vicdanıyla yaşama yüzünü çevirmiş insanlardı. Komün ve birliğiyle tarihe yakışır bir anlama kavuşmuştu.
Türkiye’de komün- kolektif yaşamın güncel olarak kimi girişim ve örneklemleri bilinmektedir. İstanbul’da kimi anarşist çevrelerin farklı girişimleri, Kazova Tekstil fabrikası işgal ve üretimi, Karadeniz ve Ege’de doğal yaşamın kolektif örgüsünü işleyen ekolojist gruplar, Kürdistan’da Hakkari komünleri, Viranşehir ev kolektifleri gibi çeşitli girişimler yaşayan deneyimlerdir.
Birey yalın ve yalnız değildir, içsel bir enerjiyle sürekli olarak komün olma eğilimindedir. Bunu en yakınındakiyle dost olmayla başlatır ve kolektif halkalarla büyütür. Daha adil ve yaşanabilir bir habitat yaratarak, kendi kararlarını alarak, öz kültürünü ve doğasını koruyarak, cinsiyet ve dilini kullanarak yaşamaya her insanın hakkı vardır. İktidar ve onun her türlü tahakküm biçimi olan kurum ve anlayışlara karşı anarşist kolektifler inşa etmemiz gerekmektedir. Bunu bize ezilen ve başkaldıran halkların örgütlü birlikleri olan komün yaşam örnekleri göstermektedir. (HA/ÇT)
Kaynak: Anarşizmin Bugünü [Tavırlar] (Der.:Hans-Jürgen Degen), Anarşizm Üzerine (Noam Chomsky), Komün Deneyimleri Üzerine Tartışmalar(İlkay Dalmış)Ekolojik Toplum (Fethi Süvari)