Bu imzayla, ilk defa bir Türkiye şirketi "içinde yaşadığı topluma karşı sorumluluklarını uluslararası düzeyde kabul ettiğini" ilan eylemiş oldu. Birleşmiş Milletler tarafından "bölgesel öncü" olarak da ilan edilen Koç Holding, böylece bundan sonraki faaliyetlerinde "insan haklarına saygılı" davranacağını da taahhüt etti. (Milliyet, Cumhuriyet, 1.4.2006)
Küresel İşbirliği Anlaşması, şirketlere, şöyle ilke ve görevler yüklüyor:
* İnsan haklarının korunması konusunda gerekli desteğin sağlanması,
* İnsan hakları ihlallerinde suç ortaklığı yapılmaması,
* Örgütlenme özgürlüğü ve toplu sözleşme haklarının tanınması,
* Zorunlu çalışmanın (angarya) engellenmesi,
* Bağlı işyerlerinde çocuk çalıştırılmasının engellenmesi,
* İş ve meslek alanlarında ayrımcılığın önlenmesi,
* Çevre sorunlarına karşı gerekli önlemlerin alınması,
* Çevre koruma konusunda daha fazla sorumluluk alınması,
* Çevreye saygılı teknolojilerin geliştirilmesinin desteklenmesi,
* Rüşvet ve yolsuzluğun her türünün engellenmesi.
Sözleşmenin 10 temel ilkesi uzun yıllar devam eden hak ihlallerinin ürünü. Uluslararası şirketler bu ilkelerde dile getirilen insan haklarını on yıllardır kaba şekilde ihlal ediyorlar.
BP petrol şirketi, Kolombiya'da yıllarca devam eden ve yüz binlerce insanın öldürüldüğü "kirli savaş"ta hükümeti finanse etti. Arjantin'de "kirli savaş" olarak bilinen cunta döneminde, Ford motor ve Mercedes-Benz gibi şirketler, fabrikalarının içinde kurdukları gözaltı merkezlerinde işçilere aylarca işkence yaptırdı. Dünyanın en büyük petrol tekellerinden Shell'in Nijerya'daki insan haklarına aykırı uygulamaları da uzun zamandan beri iyi biliniyor. Coca Cola, işe çocuk emeğini sömürerek başlamıştır. Afrika'daki De Beers elmas şirketi, elmas ticaretinin önemli merkezlerinden Antwrep'te sağcı UNITA gerillalarını destekleyerek kâr uğruna binlerce insanın ölümüne yol açtı. Eurogold maden şirketi, Bergama'da çevreyi ve insan sağlığını tehdit eden çalışmalar yürütüyor. Örnekleri çoğaltmaya gerek yok.
Şirketlerin insan haklarını ortadan kaldıran söz konusu uygulamaları, büyük tepkilere yol açtı ve uluslararası çabalar yoğunlaştı.
Bugün uluslararası şirketlerin dünya ölçeğindeki çalışmalarını düzenleyen bir ulus ötesi yasal çerçeve yok. Şirketler, çalışma yürüttükleri ülkelerin mevzuatına tabi durumdalar.
Çok uluslu şirketlerin uluslararası sendikal örgütleri tanıma ve onlarla toplu ilişkilere girme uygulamaları da yok denecek kadar az. Hatta, Coca Cola örneğindeki gibi, sendikacılara yönelik saldırılar da cabası.
20. yüzyılın ikinci yarısında çok uluslu şirketlere karşı önlemler alınması çabaları genişledi. Şili'de seçimle işbaşına gelen Allende hükümetinin askeri darbe sonucu devrilmesi ve bu darbede ABD'li ITT şirketinin oynadığı rol, tepki ve arayışları daha da yoğunlaştırdı.
Yaptırımsız kurallar
1975 yılında BM bünyesinde Ulusötesi Şirketler Komisyonu ve Merkezi kuruldu. Bu kapsamda şirketler için BM Davranış Kodu Taslağı hazırlanmıştır. Taslakta, diğer amaçların yanı sıra, şirketlerin "insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstermesi" ilkesi de yer aldı. Ne var ki, taslak, şirketlere yönelik kabul ettiği kurallara hiçbir yaptırım bağlamadı.
Aynı dönemde OECD bünyesinde de Uluslararası Yatırım ve Çokuluslu İşletmeler Bildirgesi ve Çokuluslu İşletmeler için Rehber kabul edildi. Ne yazık ki, bu rehberin de bir bağlayıcılığı ve yaptırımı bulunmadığından, hiçbir ilerleme sağlanamadı.
Küreselleşme döneminde ise, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren, çok uluslu şirketler için "gönüllü davranış ilkeleri" kabul edilmeye başlandı. Bu ilkeler, zorlayıcılığı olmayan etik kurallardan ibaret.
ABD'de www.bianet.org/php/genelara.php?TGenelAra=enron skandalından sonra Sarbanes-Oxley Yasası çıkarıldı; Türkiye'de Sermaye Piyasası Kurulu'nun 2003'te açıkladığı Kurumsal Yönetim İlkeleri, şirketleri etik ilkeler benimsemeye zorladı..
1999 yılında şirket faaliyetlerini denetlemek amacıyla BM tarafından "Küresel Sözleşme" açıklandı.
Koç Holding'in de imzaladığı bu sözleşmeye göre, BM, küresel sendikalar, çok uluslu şirketler ve sivil toplum örgütleri, diyalog yoluyla sorunları çözmeye çalışacak. Küresel sözleşmeye bugüne kadar 90 ülkeden 3 bine yakın katılım oldu. Ancak katılımcı şirketler söz konusu ilkelere uymadı ve bugüne dek "gerçekçi bir rapor" dahi hazırlamamış durumda.
Küresel Sözleşme'ye katılanlar arasında Nike, BP, Daimler Chrysler, Amoco gibi çok uluslu şirketler de bulunuyor. Bu şirketlerin sözleşme hükümlerine uymak bir tarafa, insan hakları ihlallerinden sorumlu olduğu yukarıda birkaç örnekle açıklanmıştı.
Şirketlerin denetlenmesine yönelik çabaların hiçbir yaptırımının olmaması en büyük açmaz. Bugüne kadar hiçbir şirket, "azami kâr" dışında bir ilkeye bağlı kalmadı.
Koç Holding'e ve Sayın Mustafa Koç'a kolay gelsin! (HA/TK)