"...sen erkek adamsın/ gülen yüzünün ardında/ gizlice kanayansın.." (1)
adınların erkekler tarafından her türlü ezilme ve ikincilleştirilmeye maruz kaldıkları günümüzde ataerkil kapitalizmin ortadan kaldırılması kadınlar (ve erkekler) için hayati önem taşıyor. Ancak toplumsal değişme uzun ve sancılı bir süreç. Değişimin gerçekleştirilebilmesi için, her şeyden önce gerçekten içten bir biçimde değişmeyi istememiz gerek. İçtenlik, çuvaldızı kendine batırırken iğneyi başkalarına batırmayı gerektirir.
Bir yandan her sabah gazetelerde üçüncü sayfadan yirminci sayfaya değin kadınların ezilme ve ikincilleştirilmelerine ilişkin yeni vakalar okuyup televizyonlarda bunu kınayarak izlerken, diğer yandan kendi yaşamlarımızda karşımıza çıkan kadınları egemenlik altına almak için yapmadığını bırakmamak, en hafif ifadeyle samimiyetsizliğin daniskasıdır. Lakin gelişmiş kapitalizmin ürünü olan gösteri toplumu böyledir: medyada izlenen gerçek olaylara yabancılaşan izleyiciler, bunu bir kurguymuşçasına algılar ve asla özdeşim kurmazlar. Gerçekliğin bir kurgudan ibaretmişçesine yaşanması, bireylerin içtenlikli bir kişisel ve toplumsal eleştiri yapmalarını ve değişimi gerçekleştirmek için harekete geçmelerini engeller.
Öte yandan, son yıllarda yaygın bir biçimde vazedilenin aksine, değişim kargaların birer tavus kuşu tüyü takarak görüntüyü kurtarmalarıyla geçiştirilemeyecek kadar zorlu bir süreçtir. Medya, her ne kadar şıpınişi kozmetik müdahalelerle bir şeylerin değiştirilebileceğini iddia etse de, bunların hiçbiri kısa süreli iyileştirmelerden öteye geçemez. Nasıl Ortaçağ sonlarında aristokrat erkekler şıklık ve görgünün o dönemki standartlarını belirlerken diğer taraftan da anda klasik birer ataerkillik modeli oluşturdularsa, günümüzde de üst sınıf erkekler bu durumun bir benzerini hayata geçiriyorlar.
Artık her sınıftan ataerkil erkekler, toplumsal dayatmaların sonucunda bakımlı, şık, görgülü ve kibar olmaya başlasalar da kamusal ve özel alanda kadınları -ve transgenderları- ezmeye ve ikincilleştirmeye devam ettikleri sürece değiştiklerinden söz edilemez. Diğer bir deyişle erkekler ve erkekliklerin ataerkil olmayan bir doğrultuda değişmesi, kozmetik değişimle gerçekleştirilemeyecek kadar derinlikli ve yaşamsal önem taşıyan bir süreci barındırır.
Bir süredir Kanal D'de Kocam Size Emanet adlı bir yarışma programı yayımlanıyor. Beş evli çiftin katıldığı bu yarışmada, kısaca özetlemek gerekirse, karılarıyla yeterince mutlu ilişkiler sürdüremeyen kocalar, hem eğlenip hem de "karılarını mutlu etmenin" yollarını öğrenmeleri amaçlanan "Mutlu Evlilik Okulu"nda beş günlük bir kampa alınıyorlar. Burada spordan dansa, davranıştan dış görünüş ve giyim-kuşama bir dizi eğitim ve bakımdan geçiyorlar ve en sonunda da çaba göstermedeki "başarılarına" göre eğitmenler ve karılarından puan alıyorlar. Diğer bir deyişle yarışma, erkekleri eşleriyle mutlu ilişkiler sürdürmeye başlama yoluna sokmayı amaçladığı iddiasında. Yarışma kocaları tarafından her daim mutsuz edilen kadınların kocalarının onları biraz olsun mutlu olmalarını sağlamaya çalışması nedeniyle ilk bakışta olumlu gözükse de, baştan sona sorunlarla dolu.
Kocam Size Emanet, 2001'de Biri Bizi Gözetliyor'la başlayan, gelin olma yarışmalarıyla devam eden ve son dönemdeki yemek yarışmalarıyla süren reality showların hâlihazırdaki sonuncu örneği. Bilindiği üzere, bu tip yarışma programları sıradan insanların kısa süreliğine de olsa meşhur olmak için kendi özel yaşamlarını teşhir etmelerine dayanıyor. Durum her ne kadar trajik olsa ve her ne kadar insanın insanlığından yoksunlaşmasından ibaret olsa da buraya kadar artık iyice kanıksadığımız bir hikâye ve maalesef fazla şaşırılacak bir şey yok.
Bu daha önce küresel ölçekte defalarca farklı televizyon programlarında denenmiş -ve muhtemelen bir süre daha devam edilecek- olan bir formül. Kapitalizmin gelinen aşamasında uygulanan sömürü yöntemlerinden biri bu: en başta bundan çıkar sağlayanlar olmak üzere, alan da razı, kendi ruhunu satan da razı. Ancak Kocam Size Emanet'i öncekilerden ayıran oldukça kritik bir fark var. Salt eğlence ve kişisel başarı kazanma amacı taşıyan önceki yarışmaların aksine, bu yarışma evli erkeklerin eşleriyle ilişkilerinde değişim yaratma gibi kadınların (ve dolayısıyla da toplumun) yararına gözüken bir misyon taşıma iddiasına sahip.
Adından da anlaşılacağı üzere, yarışma ikili bir "eti senin kemiği benim" söylemi barındırıyor. Bir yönüyle kocalar değişsinler diye yarışmayı düzenleyen kişilere "emanet ediliyor", diğer yönden de bu bir "mutlu evlilik okulunda" gerçekleştiriliyor. Kocam Size Emanet yarışmasında kocalar değişsin diye görünürde akıllara durgunluk verecek bir seferberlik hali var. İşte bu mutlu evlilik okulunda erkekler, her konunun uzmanları tarafından gayet elitist bir halkla ilişkiler uzmanından "görgü ve davranış bilgisi" dersi alıyor, zoraki de olsa dans dersi görüyor, uygulamalı giyim kuşam eğitimi alıyor, her daim erkekliklerin yarıştırılma platformu olan fiziksel güç gerektiren spor hareketleri yaparak kendilerini kanıtlamaya ve forma girmeye çalışıyor (bu dersin eğitmenlerinden birinin askeri giyimli olması çok manidar) ve diğer yandan da kuaför, diyetisyen ve estetik hekiminin yardımıyla dış görünüşlerini düzeltmeye çalışıyorlar.
Bunlara bazı bölümlerde yemek pişirme, bazılarında kişisel gelişim gibi her bölümde yarışmacılara göre belirlenen eğitimler eklenebiliyor. Elbette, geleneksellik tarafından şekillendirilen ataerkil ve kapitalist bir toplumda rating söz konusu olunca yarışma sürdükçe hiç kuşkusuz bu eğitimlere her zaman yenileri eklenecektir.
Yarışma, "evli barklı, çoluk çocuk sahibi abiler sırf karıları mutlu olsun diye şekilden şekle girmesi ve binbir eziyet çekmesi" gibi bir alt-metin barındırıyor. Sözünü ettiğim "eziyetler", yukarıda andığım eğitimlerden başka, karıların kocalarına verdikleri "cezalara", erkeklerin ilişkilerinin en mahrem anılarını "itiraf etmelerine" ve özür dilemelerine değin geniş bir yelpazede yer alıyor. Tüm bu süreçte de kocalarının yapıp ettiklerini toplu bir biçimde çekiştirerek izleyen kadınlar, bu iflah olmaz adamların "acılar içerisinde" de olsa dört-beş günde "nasıl değiştiklerini" güle-eğlene izliyorlar. Fakat dış görünüş haricinde gerçekte erkeklerde bir değişim olmuyor.
Bilakis, karılarının verdikleri "kahvaltı hazırlama", "şiir yazma", "bulaşık yıkama", "balık kızartma", "ütü yapma", "çocuklarla oyun oynama" gibi işler, hepsi birbirinden ataerkil olan erkek yarışmacılarımızın son derece zoruna gidiyor ve bunları zalim karılarının kendilerine yaptıkları eziyetler olarak algılıyorlar. Öyle ki her biri farklı bir izleyici grubunu temsil etmesi amaçlanan bu erkekler, örneğin modern dans yapmayı, bir kadına onu sevdiğini ifade etmeyi ve hatta yemek hazırlamayı erkek olmaya aykırı görüyorlar. Mesele yemek yapmak veya dans etmekten ibaret değil.
Çocukluğumdan aklımda yer eden bir anıyı aktaracak olursam, tanıdığım geleneksel anlamda en ataerkil erkeklerden biri olan dedem, dans etmeyi bilmeyi erkek olmanın koşullarından biri olarak görmesine karşın asla maçoluğundan ödün vermezdi. Bu yarışmada da öyle oluyor. Bazı erkekler dans etmeye isyan ediyor, bazıları çocuklarını ve karılarını sevmek yerine onları katı bir disiplin altına almaya çalışıyor ve bazıları da ev işi yapmayı erkekliğe aykırı olarak görüyor; ama hepsi şu ya da bu biçimde kadınları eziyor ve ikincilleştiriyorlar.
Erkekler her ne kadar Kocam Size Emanet gibi bir yarışmaya katılarak değişmeye niyetli olduklarını iddia etseler de, eğitimler ve/ya cezalarda kendi (ataerkil) erkeklik kurgularına aykırı bir şey yapmaları istendiğinde hemen isyan ediyorlar. Elbette ödül kazanma beklentisiyle de olsa kadınların taleplerini yerine getirmeye çalışırken "yarışmadan sonra yaktım çıranı" imalarıyla örtülü tehditler savuran erkeklerin Mutlu Evlilik Okulu'ndan ayrıldıktan sonra karılarına neler yapacağı, nasıl evlilikler sürdürecekleri biz izleyiciler için meçhul.
Toplumun büyük çoğunu oluşturan bu erkekler her daim ezdikleri kadınlar olmasa ne yapar, nasıl hayatlarını sürdürür düşünmeden edemiyorum. Diğer bir deyişle de te fabula narratur, yani anlatılan senin hikâyendir -tersinden de olsa okumak gerekir. Yarışmayı ve yarışmanın erkekler ve aileleri için önerdiği değişim reçetesini anlamanın kilit noktası, katılımcı her erkeğin yarışmaya başlar başlamaz gittiği estetik hekiminde gizli.
Sanırım erkeklerin bütün sorununun açık bir biçimde yaşlanma ve örtük bir biçimde performans kaybı olduğu kanısında olan bu hekim, yarışmanın her bir bölümünün ilk gününde işe -erkeklerin tüm itirazlarına aldırış etmeksizin- her birinin yüzüne botoks tedavisi uygulayarak başlıyor.
Artık oldukça yaygınlaşan bir tıbbi estetik tedavi yöntemi olarak botoks, bilindiği üzere, bedenin daha genç ve dolayısıyla da daha yakışıklı görünmesi istenen bölgelerindeki kasların belirli bir süre için felç edilerek hareketsiz kalmalarını sağlayan bir zehir olan botulinium toksinin söz konusu bölgelere enjekte edilmesiyle gerçekleştiriliyor. Aslında Kocam Size Emanet'in genelinde yapılan, botokstaki estetik amaçlı kısa süreli felç etme pratiğinden çok da farklı değil. Yarışmanın ayrıntılarından biri olarak görünen bu botokslama işlemi aslında yarışmanın genel mantığını gözler önüne seren bir eylem.
Burada benzeşen iki nokta var. İlkin botoks bedende kalıcı olmayan bir müdahale ve yarattığı değişimin devam etmesi için yeniden uygulanmayı gerektiriyor. Örneğin, yüzdeki çizgilerin gözükmemeye devam etmesi için, bir süre sonra yeniden botoks yaptırmak gerekiyor. İkinci olarak, botoks yaşam izlerini donduruyor. Örneğin göz çevresinde kişiye özgü yaşanmışlıkların sonucu olarak oluşan çizgilerin botoksla bir süreliğine ortadan kaldırılması aslında yaşam izlerinin örtülmesini sağlıyor. Botokstaki bu iki nokta Kocam Size Emanet için de geçerli.
Hayatları boyunca ataerkil olan erkeklerin yarışmada beş gün içinde iddia edildiği üzere "fark yaratmaları" mümkün değil. Kocam Size Emanet erkeklerde kalıcı bir değişim yaratmadığı gibi, onlardaki ataerkil yaşam izleri yarışmadan sonra yeniden üretilmediğinde yeniden açığa çıkacaktır. Sözün kısası, kanının son damlasına kadar ataerkil nitelikler taşıyan ve bunu sürdürmeye niyetli olduğunu açıkça beyan eden erkeklikleri botoksta olduğu gibi izleyicilere ve karılarına iyi görünsünler diye bir süreliğine felce uğratarak "bakın beş günde nasıl da değiştiler" demek samimiyetsizliktir.
Bazı yarışmacı erkeklerin de ifade ettiği üzere, Kocam Size Emanet'in önerdiği reçete, son on yıldaki metroseksüel erkeklik modelinden başka bir şey değil. Değişen yalnızca, bunun eskiden olduğu gibi üst sınıflarla sınırlı kalmayarak artık orta -ve bir ölçüde alt sınıflar- arasında da yaygınlaştırılmaya çalışılması.
Zira geçen aylarda Rahmi Koç'un da net bir biçimde ifade ettiği üzere, küresel eğilimleri izleyen ülkemiz burjuvazisi artık erkek çalışanların bakımlı ve şık görünümlü olmasını istiyor. Diğer bir deyişle çalışanlar geçim sıkıntısı yaşasalar da modern ve "prezantabl" olmak zorundalar. Kocam Size Emanet'in katılımcı ve izleyicisi olan orta sınıf erkekliklere botoks uygulatarak önerdiği mutluluk reçetesi bundan ibaret.
Oysaki erkeklerin değişmeleri, Kocam Size Emanet'te önerilen metroseksüel erkeklik modelinde olduğu üzere sadece şık, bakımlı, yardımsever, kibar ve görgülü olmakla gerçekleştirilebilecek kadar basit bir şey değil. Zira başta da vurguladığım üzere, değişim ciddi bir emek isteyen sancılı bir süreçtir. Kadınların toplumsal yaşamın her alanında ezildiği ve ikincilleştirilmesinin trajik bir biçimde devam ettiği günümüzde, eğer değişim samimi bir biçimde isteniyorsa, erkekler kendi ataerkillikleriyle yüzleşmenin yollarını aramalı ve feminist kadınlara kulak vermeliler. Aksi halde kadınlar, çocuklar ve hatta erkeklerin gerçekten mutlu olması mümkün değil.(MB/EÜ)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(1) Seyyal Taner, Erkek Adamsın.
* Mehmet Bozok, <!-- /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin-top:0cm; margin-right:0cm; margin-bottom:12.0pt; margin-left:0cm; text-align:justify; text-indent:1.0cm; line-height:150%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; color:black; mso-ansi-language:EN-GB; mso-fareast-language:EN-US;} p.MsoFootnoteText, li.MsoFootnoteText, div.MsoFootnoteText {margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; text-align:justify; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; color:black; mso-ansi-language:EN-GB; mso-fareast-language:EN-US;} p.MsoFooter, li.MsoFooter, div.MsoFooter {margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; text-align:justify; mso-pagination:widow-orphan; tab-stops:center 8.0cm right 16.0cm; font-size:10.0pt; font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; color:black; mso-ansi-language:EN-GB; mso-fareast-language:EN-US;} span.MsoFootnoteReference {mso-ascii-font-family:Arial; mso-hansi-font-family:Arial; vertical-align:super;} span.MsoEndnoteReference {mso-ascii-font-family:Arial; mso-hansi-font-family:Arial; vertical-align:super;} p.MsoEndnoteText, li.MsoEndnoteText, div.MsoEndnoteText {mso-style-update:auto; margin-top:0cm; margin-right:0cm; margin-bottom:12.0pt; margin-left:0cm; text-align:justify; text-indent:1.0cm; line-height:150%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; color:black; mso-ansi-language:EN-GB; mso-fareast-language:EN-US;} span.DipnotMetniChar {mso-style-name:"Dipnot Metni Char"; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; mso-ascii-font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-hansi-font-family:Arial; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; color:black; mso-ansi-language:EN-GB;} p.Stil1, li.Stil1, div.Stil1 {mso-style-name:Stil1; margin-top:0cm; margin-right:0cm; margin-bottom:12.0pt; margin-left:0cm; text-align:justify; text-indent:1.0cm; line-height:150%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; color:black; mso-ansi-language:EN-GB; mso-fareast-language:EN-US;} span.SonnotMetniChar {mso-style-name:"Sonnot Metni Char"; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; mso-ascii-font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-hansi-font-family:Arial; color:black; mso-ansi-language:EN-GB; mso-bidi-language:EN-US;} span.AltbilgiChar {mso-style-name:"Altbilgi Char"; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; mso-ascii-font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-hansi-font-family:Arial; color:black; mso-ansi-language:EN-GB; mso-bidi-language:EN-US;} p.Kaynaka, li.Kaynaka, div.Kaynaka {mso-style-name:Kaynakça; margin-top:0cm; margin-right:0cm; margin-bottom:12.0pt; margin-left:1.0cm; text-align:justify; text-indent:-1.0cm; line-height:150%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:EN-GB; mso-fareast-language:EN-US;} p.AraBalk, li.AraBalk, div.AraBalk {mso-style-name:AraBaşlık; margin-top:0cm; margin-right:0cm; margin-bottom:12.0pt; margin-left:0cm; text-align:justify; line-height:150%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:black; mso-ansi-language:EN-GB; mso-fareast-language:EN-US; font-weight:bold; mso-bidi-font-weight:normal;} span.AraBalkChar {mso-style-name:"AraBaşlık Char"; mso-ascii-font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-hansi-font-family:Arial; mso-bidi-font-family:Arial; color:black; mso-ansi-language:EN-GB; mso-bidi-language:EN-US; font-weight:bold;} @page Section1 {size:612.0pt 792.0pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> Doktora Adayı, Sosyoloji Bölümü, ODTÜ