Evet bu bir devlet operasyonu.
Kobani, Selahattin Demirtaş ve HDP'de somutlanan halk muhalefetini tırpanlamak için bahane bir temcit güncelleme. Başladığından beri süren bir operasyon.
Devletin kırmızı hedeflerinden biri olduğu için devlet içi muhalefetin de onayında olan bir operasyon.
Sanmamalı ki saf AK Parti icraası. İktidar mücadelesi sonucunda yürütme kazanırsa yürütmenin sermayesi daha çok, devlet içi muhalefet kazanırsa daha az, ama her durumda devlete/egemenlere kazandıran bir mutabakat bu. Yani yürütme de muhalefet de devlet, devlete egemen olan sınıflar. Emekçiler/halk nerede?
Bir kısmı devletle bütünleşmiş, tükenmiş her şeyi devletten bekliyor. Kapitalizm çıkarı öğretti, halkın çoğunluğu kendiliğinden bir halde, ama canı burnunda bir beklemede.
Bir tek HDP halkı dikkatli, doğal talepleriyle organik muhalif. Aa bir de HDP halkı mı çıktı diye sol sosyolojik literatür kesmenin alemi yok, bal gibi kaç kez kanıtlı her halktan ama yüzde 90’ı Kürt olan bir HDP halkı var.
Her koşulda, HDP yönetiminin aldığı kararın, beğeniye göre firesi olsa da, yanında olan 7 milyon HDP halkı, devletin bu icraatı devam ederse, birkaç katı daha geride izleyen bir HDP halkı adayı var.
Hepsinin beklentisi analarından doğduğu gün sahibi oldukları hakkın tesliminde. Yetmez, demokrasinin uçurumun kenarına geldiğinin farkında olan, tutarlı politik merkez arayan CHP ve AK Parti'ye destek vermiş halk da yaşadıkları sistemi beğenmiyor.
Bu kesin.
Ama devlet, dayandığı sınıfların amacı için kararlı, kırmızı çizgi saydığı herhangi bir halk seçeneğinin oluşmasına göz açtırmıyor.
Anti-Kürt politika
Bunun için alternatifleşen bir halk muhalefetini, HDP'yi, iki devlet ittifakı da doğrudan muhatap almıyor, doğrudan ve tevil yollu suçlu göstermeye çalışıyor.
İcraa zaten Ortadoğu'da Kürtleri yedeğine alamayınca aldığı ölümüne anti-Kürt politikasını sürdürüyor.
O yüzden de HDP'yi ittifakına dahil etmeyi düşünmediği gibi etmemeyi bir devlet politikası disiplini sayıyor, dışına çıkılmasın istiyor, düşünce ve örgütlenme hakkını alenen çiğniyor, ama bunu yaparken HDP'yi halklardan izole etmeye çalışarak asimilasyon propagandası da yapıyor.
Devlet bunu halk nezdinde başaramıyor, ama CHP, İP, küçük kimi partileri ve devletten doğrudan beslenenleri "cıss"da tutuyor.
Devlet içi ve icraanın asıl korkusu halkın muhalefet olması ki bu yüzden ne hukuk, kanun ve vicdan tanıyor, HDP'ye sürekli fütursuzca tırpan çekiyor.
Devlet politikası böyle ama halk için politik mücadele verenler de panik ve acz içinde, bu net uzlaşmaz çelişkiyi ortaya koyamıyor, bir "iyi devlet" seçeneği oluşturmaya çalışıyor.
İlkeli mücadele gerekli
"İyi devlet" seçeneği oluşmaz mı, elbette oluşur ama bu halk ile devletin uzlaşılır bir yerde ittifakıyla sağlanabilir. Ancak solun yıllardır geleneksel bir ittifaklar politikası bulunmuyor. Aksine egemen sol devletin bir kanadına hep yama ve kuyrukçu.
Kimi sol gruplar devlet partilerine, onlardanmış gibi, ikiyüzlüce üye oluyor, bir de bunu kitle çalışması diye sunuyor. Eski kitlesel sol gruplardan TKP, UDC (Ulusal Demokratik Cephe), Dev-Yol, DHKPC kurdum dedi, ama yaptıkları tamamen kendi bünyelerinde kitlesel örgütlenmelerdi, asla cephe filan değildi.
Solun büyük kısmı, Kürtler dahil ittifaklar politikasının bir sınıflar ortaklaşması olduğunu bilmiyor. Kimi ilkesiz sol kısa vadeli soluksuz bahanelerle devletin bir tonuna koşulsuz takılıyor ve doğal, tabanda fiili ittifak kurulduğunu iddia ediyor. Üzülsen ne fayda, halk da bundan olumsuz etkileniyor!
Yürütmede resmen özne olmayınca, bu kişiliksiz fiiliyatın sermayenin bir kanadının cirosunu artırmaktan başka bir işlevi olmuyor.
Şu anda sol ve demokrasi güçleri yine yeni bir ittifak sınavında. Demokratik halk güçlerinin devlet güçlerinin hiçbirine ortak ilkelerde mutabakata varmadan yani ittifaksız destek vermemesi gerekiyor.
82 gözaltı kararı, süren istibdatı/rejimi yerleştirme icraatının bir devamı, istibdata karşı olan tüm demokrasi güçlerini ilkeli mücadele bekliyor.
(NÖ)