Suriye’nin Kobanê şehrinde yaşayan insanlar, yani biz, 15 Eylül’den beri IŞİD olarak da bilinen İslam Devleti’nin sayıca ve silah üstünlüğüyle, var gücüyle sürdürdüğü saldırıya karşı savaşıyoruz.
Dahası, İslam Devleti, geçtiğimiz aylarda Birleşik Devletler yapımı tank ve zırhlı araçların konuşlandırılmasını da kapsayan yoğun saldırılarına rağmen Kobanê savaşçılarının direnişini kıramadı.
Bizler, olası bir katliamın hedefinde yer alan Kürtler, Araplar, Müslümanlar ve Hristiyanlardan müteşekkil, demokratik ve seküler bir toplumu savunuyoruz.
Kobanê direnişi bütün toplumumuzu harekete geçirdi. Benim gibi pek çok kadın direnişe liderlik ediyor. Ön saflarda direnen bizler, İslam Devleti’nin kadınlara yönelik tehdidinin gayet farkındayız. Dünyanın her yerindeki kadınların desteğini bekliyoruz, zira savaşımız farklı coğrafyalarda yaşayan tüm kadınların haklarının savaşı. Kadınların, Kobanê’ye gelip savaş saflarında yer alması bizi gururlandıracak olsa da, onlardan bunu beklemiyoruz. Beklentimiz, yaşadıkları ülkelerde mücadelemizi tanıtarak ve içinde bulunduğumuz duruma dair bir farkındalık uyandırarak, hükümetler üzerinde bize yardımcı olmaları konusunda kamusal bir baskı oluşturmaları.
İslam Devleti’ne yönelik yoğunlaştırılmış hava saldırıları sebebiyle koalisyona minnettarız, zira bu sayede düşmanımızın tank ve benzeri ağır silahları kullanımı sınırlandırılmış oldu. Ancak havadan sınırlı miktarda silah ve insani yardımın ulaştırıldığı 20 Ekim tarihine kadar, dünyanın herhangi bir yerinden lojistik bir destek almaksızın savaştık. Askeri mühimmat yoksunluğu ile karşı karşıya kalmamamız için bu yardımların sürmesi gerekiyor.
Söz konusu desteklere rağmen, hâlihazırda, elimizdeki silahların İslam Devleti’nin askeri donanımı ile kıyaslanamayacağı gerçeği ile yüz yüzeyiz.
Asla pes etmeyeceğiz. Ancak sorumluluklarımızı yerine getirebilmek ve koalisyonun cihat güçlerine karşı savaşına yardımcı olabilmek için, sınırlı miktardaki tüfek ve el bombası yardımından daha fazlasına ihtiyacımız var. Mevcut durum dâhilinde Türkiye, Kuzey Suriye’deki diğer Kürt bölgelerinden askeri birliklerin zırhlı araç ve tanksavar füze yardımını ulaştırması için gerekli izinleri vermemiştir.
NATO üyesi olan Türkiye, mevcut çatışma hali içerisinde bir müttefik gibi davranmalıdır. Suriye’nin çeşitli Kürt bölgeleri arasında geçişe izin vererek, bize kolaylıkla yardım etmesi mümkündür. Böylelikle savaşçıların ve yardımların Türkiye toprakları üzerinden ulaştırılması ve geri çekilmesi sağlanabilir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, kapsayıcı ve demokratik bir toplumu savunan bizleri, İslam Devleti ile özdeşleştirmekte beis görmemektedir. Bu tavrının açık sebebi ise Türkiyeli Kürt azınlığın dâhil olduğu ihtilaf durumudur.
Ulusal ve uluslararası kamuoyu baskılarının ardından, Türk liderler, geçtiğimiz hafta, en azından bir grup Iraklı peşmergenin ve Özgür Suriye Ordusu tugaylarının geçişi için koridoru açacaklarını söylediler. Ancak, Suriyeli diğer Kürt gruplarının Türkiye topraklarından geçerek bize ulaşması için gerekli izinler verilmiş değil. Dahası bu, bizimle görüşmeden verilmiş bir karardır.
Son kertede olan şey şu: İslam Devleti hiçbir kısıtlama olmaksızın istediği miktarda silah ve stok temin edebiliyorken bizler dört taraftan etkili bir ablukaya tabiiyiz. Üç cephede İslam Devleti güçlerince ve dördüncü cephede Türk tanklarınca... Türk güçlerinin, İslam Devleti mensuplarının ve mühimmatının sınırdan giriş çıkışına izin verdiğine dair kanıtlar var. Ancak Suriyeli Kürt savaşçılar için bu mümkün olamıyor.
Türkiye hükümeti, Suriye Kürtlerine karşı Kürt karşıtı bir siyasette ısrar ediyor. Öyle ki, öncelikleri Kuzey Suriye’deki Kürt Özgürlük Hareketi’ni bastırmakmış gibi görünüyor. Adeta Kobanê’nin düşmesini istiyorlar.
Biz hiçbir zaman Türkiye’ye düşmanlık beslemedik. Düşman olarak görmek istemiyoruz da, aksine ortak olarak görmek istiyoruz. Dahası, İslam Devleti’yle muhtemel bir sınır ortaklığındansa, demokratik özerklik yönetimindeki Batı Kürdistan ile sınır komşusu olmasının, Türkiye Hükümeti’nin menfaatine olacağını düşünüyoruz.
Batılı devletler, Suriyeli Kürt güçlerinin Kobanê’ye ağır silah ve savaşçı desteğini ulaştırabileceği bir koridorun açılması için Türkiye üzerindeki baskıyı arttırmalıdır. Ve bu koridor, yardımın Türkiye’nin uygun gördüğü savaşçıların geçişiyle sınırlı kalmasını engelleyecek şekilde, Birleşmiş Milletler’in gözetiminde olmalıdır.
Suriye’de İslam Devleti’ne karşı direnebilen yegâne askeri güç olarak kendimizi ispatladık. Eşit koşullarda karşı karşıya geldiğimiz her durumda yenildiler. Daha fazla silahımız olması ve Suriye’nin farklı yerlerinden savaşçıların bize katılması durumunda, İslam Devleti’ne ölümcül darbeyi indireceğimize dair inancımız tam. Dahası, nihai olarak bütün bölgeyi kat edecek bir zafere öncülük edeceğimize de!
Kobanê halkının dünyanın dikkatine ve yardımına ihtiyacı var. (HK)
* Narin Afrin adıyla bilinen Meysa Abdo, Kobanî Direnişi’nin komutanlarından birisi.
* Bu yazı The New York Times'ta yayınlandı.
* Çeviren: Meltem Karina