Yeni yayın dönemi -acaba yeni dizi dönemi demek daha mı doğru?- peşpeşe ekrana sürülen dizilerle Eylül ayında başladı. Size "merhaba" demekte bir ay geciktim, yeni başlayan diziler bir türlü yazma arzumu kışkırtmadı. İddialı yapımları da görelim bari, dedim. Esas da "Karadayı" ortaya çıksın istedim.
Ben Karadayı'yı büyük bir merakla bekledim, çünkü Ay Yapım bu sezon için Orhan Pamuk'un "Cevdet Bey ve Oğulları" kitabını dizi olarak hazırlıyordu, en azından haberler öyleydi.
Dizilerle ilgili forum sitelerinde bu dizinin kadrosunda Kenan İmirzalıoğlu, Çetin Tekindor ve Bergüzar Korel'in adı geçiyordu. Sonra birden Cevdet bey ve Oğulları dizisi bir yıl ertelendi, adı geçen kadronun Karadayı'da rol aldığını gördük.
Karadayı'nın hikayesinin çok sağlam olduğu da fısıltı olarak yayıldı. Bu gelişme beklentimizi yükseltti tabii ki., Cevdet ve Oğulları'nın öteleyecek yeni öykü neydi acaba?
Geçtiğimiz Pazartesi akşamı Karadayı'nın ilk bölümü ATV'de yayınlandı. "Keşke beklentimiz hiç yükselmeseymiş, hatta hiç beklemeseymişiz de, haberimiz olmadan zaplarken görseymişiz" dedirtti.
Dizi 70'li yıllarda bir mahallede Kara ailesinin etrafında geçiyor. Mafyayı bilip, tanıyıp da teslim olmamış, ayakkabıcılık yapan, ruhları saf kabadayı olan bir baba oğulun hikayesi diyelim özetle.
Oğul Kenan İmirzalıoğlu yine mert bir delikanlı, baba Çetin Tekindor yine Asi'deki, Bir Çocuk Sevdim'deki baba. Karanlık işler çeviren adamlar bir başsavcıyı öldürüyor, bir kurşunla da iki kuş vurmak istiyorlar, yiğitliğiyle başlarına bela olacak gibi görünen oğul Mahir Kara'ya bu suçu atmak istiyorlar, ama oğul berbere nişan tıraşına gittiği için suç babaya kalıyor.
Oğul da haksız yere idamla yargılanacak babasını kurtarabilmek için adliyede işe giriyor. Yeni başsavcı tabii ki Bergüzar Korel. Bakalım neler olacak bile dedirtmiyor öykü.
Baştan sona klişelerle dolu. Gözü yükselmekte sevilmeyen nişanlı mı istersiniz, öldürülmüş savcının göğsündeki bıçağı çekip çıkarıp bakarken sekretere yakalanan Çetin Tekindor mu, burnunun dibinde yaşananları göremeyen kocaman bir mafya babası mı, klişe olarak ne arasınız var bu dizide.
Merak edenler için söylemeliyim Ay Yapım'ın ruhumuza değen Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu gibi dizilerinin senaryolarını yazan Melek Gençoğlu ve Ece Yörenç yazmıyorlar Karadayı'yı. Lale Devri ve Yer Gök Aşk dizilerini de yazan Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat yazarlar.
Karadayı, kadrosunun hatırına bu sezon sürecek bir dizi olur, ama öyküsünde ve senaryosunda büyük bir devrim yapmazsa izleyicinin gönlünde yer alan dizilerden biri olamaz. İlk bölümde de tüm yaratılan beklentiye rağmen vasat bir izlenme oranı aldı, izleyicinin yüzde 12-14'ü ekran başındaydı.
Özgün ve gerçekçi öykü
Tabii Karadayı'yı da izledikten sonra sezonla ilgili ilk değerlendirmeyi yapmak mümkün oldu.
Yaz döneminde başlayan ve geçen yıldan kalan dizlere, Eylül ayında 13 yeni dizi daha eklendi. Hepsini tek tek sezon yolculuğumuz boyunca ele alabiliriz ama bir ay içinde izleyicinin dizilere verdiği reyting karnesine bakarak vardığım sonucu açıklıyorum, "kahrolsun klişe kullanan senaryolar, yaşasın özgün ve gerçekçi hikayeler".
Bu sonuca nasıl vardım? Erkan Petekkaya'lı Dila Hanım, Fatma Girik ve Serdar Gökhan'lı Babalar ve Evlatlar, Orhan Kemal'in eserinden uyarlanan Cansel Elçin'li Kötü Yol ve Özgür Çevik'li Evlerden Biri, Gülşen Bubikoğlu, Tarık Akan ve Cüneyt Arkın'ın oynadığı Alev Alev filminin dizi versiyonu ve tabii ki Karadayı öykülerini kurarken, karakter yaratırken ve senaryoların düğüm noktalarında bugüne dek sinemamızda ve diziciliğimizin ilk yıllarında kullanılmış pek çok klişeyle çıktılar ortaya.
Geçen sezonun dizisi İffet de öyleydi mesela. İkinci sezona yürüyemedi. Seyirci alıştığını, bildiğini, sevdiğini izler diye düşündüler ama yanıldılar. Bu diziler arasından Babalar ve Evlatları hemen yayından kalktı. Diğerleri yayından kalkar demeyeceğim ama içlerinde ikinci sezonu görecek, ses getirecek bir dizi olamayacak.
Kayıp Şehir, Ağır Roman, Huzur Sokağı
İzleyici, garantili diye yola çıkan mantığı, Kayıp Şehir, Ağır Roman ve Huzur Sokağı dizilerini beğenerek ters köşeye attı. Televizyonda farklılık yaratan projelere imza atan Tomris Giritlioğlu'nun proje koordinatörü olduğu Kayıp Şehir'in senaryosunu edebiyat dünyasından tanıdığımız Hakan Bıçakçı, Murat Uyurkulak, Yıldırım Türker yazıyor.
Kentin kıyısında varolma mücadelesi verenlerin öyküsünü "Bu şehirde ilk atışta kim vurmuş ki hedefi?" umuduyla ama sert bir dille aktarıyor dizi ve kendisi reyting hedefini vuruyor.
Metin Kaçan'ın Ağır Roman'ından yola çıkan dizi de özenli senaryosu ve rejisiyle güzel bir izlenme payı yakaladı.
Şule Yüksel Şenler'in çok satan romanı Huzur Sokağı'dan esinlenerek yapılan dizi ise ATV'nin büyük uğraşlar sonunda yakaladığı ilk doğru iş oldu.
Huzur Sokağı'nda senaryo, reji ve oyunculukların bir kısmı diğer iki dizi kadar başarılı değil, ama dindarlarla dindar olmayanların yakın teması yeterince ilgi çekici bir konu zaten.
Fox'da yayını başlayan Esir Şehrin İnsanları dizisini de "özgün ve gerçekçi hikaye" diye isimlendirdiğim bu kategoriye koyabiliriz.
Bu diziler öyle kafa dağıtıp insanı dinlendirmiyor, hatta pek eğlendirmiyor bile denilebilir, ama beğenildiler ve iyi izleniyorlar. Kısacası bu sezon izleyici sözleşti ve "eğlenmesek de klişeye geçit yok" dedi.
Dizilerimizin Balkanlardan Orta Doğu'ya oradan yakın Asya'ya uzanan etkisi gerçekten önemli bir başarı, bu başarıdan söz edilirken hep yapımcılar, oyuncular, televizyon yöneticileri ve bazen senaristlerin adı geçiyor, oysa bu başarıda izleyicinin payı da çok büyük.
Sektörün yenilikleri denemesini, daha büyük yapımlara cesaret etmesini izleyici tetiklemedi mi? Ben bu sezonun ilk mesajını da sevdim.
Diziyi terk edersen!
Yeni sezon üzerine daha çok yazıp çizip konuşacağız ama bir izlenimimi aktarmadan yazımı bitirmek istemiyorum.
Erkan Petekkaya geçen Yıl Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisindeydi, sezon sonu ayrıldı ve Dila Hanım'la ekrana geldi, Hazal Kaya Adını Feriha Koydum dizisinde Feriha rolünden ayrıldı, şimdi Son Yaz Balkanlar dizisinde oynuyor, Murat Ünalmış da diğer iki oyuncu gibi iki sezon rol aldığı ve reyting lstelerinde hep başa güreşen Yer Gök Aşk dizisinden ayrıldı ve Babalar ve Evlatları dizisinde rol aldı.
Bu üç başrol oyuncusu iyi reyting alan üç diziden ayrılıp hiç dinlenmeden yeni dizilerde rol aldılar ama üçünün de yeni işleri başarılı gitmiyor, hatta Murat Ünalmış'ın dizisi kaldırıldı bile.
Şimdi, bu hep birlikte oturup karar alan izleyici, bu kez ekmek teknesine ihanet eden oyuncuları affetmedi desek, çok mu yapımcıdan yani işverenden yana çıkmış oluruz?
Evet evet öyle demeyelim de, "uzun süreli dizilerde başrollerde oynayan dostlar, sıkılmak ve ayrılmak istemeniz en doğal hakkınız ama ayrıldığınızda en azından bir süre dinlenin, oradaki karakterinizi unutturun da öyle dönün ekrana" diyelim.
İyi seyirler! (DG/BA)