İllüstrasyon: Kati Szilagyi Bu yazı ilk olarka kaos.GL'de yayınlandı.
Erken menopoz teşhisi aldım. Reglin bile yeni yeni konuşulduğu bir ülkede menopoz pek rağbet gören bir konu değilse de ben deneyimlerimi aktarmak istiyorum.
2020’nin son aylarında regl düzenim bozulmaya başladı. Yeni yılla birlikte ayda iki defa regl olmaya başladım. Strestendir, ülke gündemindendir, COVID-19 karantinalarının bitmemesinden, hareketsizliktendir derken daha önce hiç yaşamadığım bir ruh haliyle karşılaştım. Depresyona benziyordu, regl düzensizliği de olduğu için rutin jinekoloji muayenemi beklemeden evime yakın bir hastanenin ilgili polikliniğine başvurdum: Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği…
“Korunmayı hemen bırak!”
Ultrason sırasında yumurtalık rezervimin (evet rezerv deniyor, kelime anlamı: ilerde kullanılmak üzere artırılmış, biriktirilmiş, saklanmış şey) tükenmek üzere olduğunu öğrendim.
Doktorun “Evli misin?” sorusuna “Cinsel aktifim” yanıtını verdim. Ardından doktor, partnerimin natrans erkek olduğundan hareketle ve doğum yapmak isteyeceğime dair bir kanaatle "Hemen korunmayı bırakman gerekiyor" dedi.
Doktorla aramızda geçen diyoloğu detaylıca anlatmayacağım ancak çocuk istemediğimi ultrason öncesinde de açıkça belirtmeme rağmen ultrason sonrasında da tekrarladığımı söyleyeyim.
Aynı gün AMH isimli bir hormon testi yaptırdım, bu “rezervlerimiz”i net bir şekilde ölçen bir tahlil. Erken menopoza girdiğimi tescilleyen tahlil sonucumu bana açıklarken doktor yeniden bir an evvel “anne” olmam gerektiğini söyledi.
Bitmedi… Bir ay sonra reglin üçüncü gününde yapılması gereken FSH hormon testini de yaptırdım. Tahlili vermeye gittiğimde ve sonucu öğrendiğimde yine korunmayı bırakmam, tüp bebek tedavisine başlamam gerektiği söylendi, "Acaba eşin mi istemiyor?" diye soruldu. Sonra aynı soru şöyle tekrarlandı: "Ya eşin istiyorsa". (Kendi doğursun o zaman dedim, merak etmeyin.)
Batan geminin yumurtalıklarına ‘doğum paketi’!
Doktorun ısrarı bende son bir ay boyunca, daha önce hiç istemediğim bir şeyi kaybettiğim hissine yol açtı. Yani erken menopozla gelen ağır ruhsal sorunlara ek yeni bir derdim olmuştu: Acaba ben çocuk istiyor muydum? Acaba pişman olur muydum? Acaba neden çocuk istemiyordum? Doktorun her seferinde “pişman olursun” sözleri nasıl olurdu da bu konuda uzun süredir düşünen, mesele üzerine okuyan, hatta akranlarına ahkâm kesen beni bile böyle düşündürebiliyordu?
Uzatmayayım… Planlamadığım ve istemediğim bir gebelikle ilgili sürekli manipüle edildim ancak erken menopozla kaybettiğim hormonlarımı yerine koyacak tedavi hakkında hiç bilgi edinemedim… Olmayan ve olmayacak bir çocuğun doğum paketi hakkında bile bilgilendirdim ancak kendi sağlığım hakkında hiçbir şey öğrenemedim. Günlerce uyuyamadığım için çalışamadığım, kişisel bakımımı yerine getiremediğim, kaygı havuzunda boğulduğum, ateş basmalarımla bir başıma kaldığım ve hazırlıksız ve oldukça erken girdiğim bu menopoz girdabında tedaviye dair hiçbir bilgilendirmeye kavuşamadım… Bu yazıyı yazarken dahi süreç nasıl ilerleyecek bilemiyorum.
Erken menopozda hormon tedavisinin risklerine, bizden önceki kuşağa uygulanan deneysel “tedavilere” hiç girmiyorum…
Gülümseyin çekiyorum!
Poliklinikten çıkarken yeni doğum yapanlar için bir platformun olduğunu gördüm, platform ikiye ayrılmış pembe kısmında kocaman “KIZ” yazıyor, mavideyse “ERKEK” (evet, oğlan değil…). Bir çift, platformun arkasına geçip gülümsüyor, fotoğraflarını çektiriyor.
Ne HPV ne regl ne de sağlıklı cinselliğe dair hiçbir bilgilendirici afişin asılmadığı hastane koridorlarında kucağında yavrusuyla mutlu annelerin fotoğraflarının olduğu tüp bebek reklamını görüyorum.
İlk jinekoloji muayenemden bugüne defalarca yüzüme çarpan o gerçekler menopozda da neden beni tokatlamasındı… “Kadın” hastalıkları ve doğum polikliniklerinin rahmi olan ancak kadın olmayan kişileri kapsamadığı; cinsiyetçi, heteronormatif ve ikili cinsiyetli sağlık sisteminin bir de ticarileşmesiyle doğum yapmayacak bir kadının zerre kadar değeri olmadığını yeniden öğretti bana…
Feminist jinekologlar var biliyorum, etik ilkeleri başının üstünde tutan doktorlar var biliyorum ama sistem arkadaşlar, bu sistem bizi hasta eden, yalnız bırakan… Çok büyük…
Hayatımın çocukluk, ergenlik dönemlerinde olduğu gibi bu dönemi de başta zor gelse de kabul edeceğimi, sonra seveceğimi ve nihayet birbirimize uyacağımızı, yine hayatın bütün tadını emikleyeceğimi tahmin ediyorum. Bu sistemi mi? Onu da değiştireceğimizi biliyorum. Gülümseyin, çekiyorum!
*Anneciğime bir not, yazıyı okuyup ‘özelini bu kadar açmasaydın’ demeyeceğini biliyorum, çünkü özel olan aşırı politik, bunu biliyorsun. Öpüyorum.
(AA/EMK)