Fotoğraf: Anadolu Ajansı
4 Temmuz 2020’de sosyal medyada Türkiye’de kız çocukların ilkokulda brüt okullulaşma oranını gösteren bir grafik paylaşıldı. Grafikle ilgili yapılan bazı yorumlar, grafiğin yorumlarken bazı hataların yapıldığına, alandaki çalışmalara ilişkin bilgi eksikliği olduğuna işaret ediyordu.
Türkiye’de kız çocukların okullulaşma oranı, yapılan çalışmalara karşın hiçbir kademede yüzde 100’e ulaşamadı. Benzer bir durum oğlan çocuklar için de geçerlidir. Tek bir çocuk, eğitimin dışında kalmayıncaya kadar bu konu, Türkiye’de eğitim politikalarının en önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam edecek. Öte yandan, bu alandaki çalışmaların izleme ve değerlendirilmesi için, göstergeleri objektif bir şekilde yorumlamak ve alandaki çalışmaları izlemek önemlidir.
Okullulaşma incelenirken üç farklı gösterge kullanılır. Bunlar: Brüt okullulaşma oranı, net okullulaşma oranı ve yaşa göre okullulaşma oranıdır. Brüt okullulaşma oranı ilgili öğrenim türündeki tüm öğrencilerin, ait olduğu öğrenim türündeki teorik yaş grubunda bulunan toplam nüfusa bölünmesi ile elde edilir. Örneğin, ilkokulda brüt okullulaşma oranını hesaplamak için ilkokuldaki toplam öğrenci sayısının, 6-9 yaş çağ nüfusuna bölünmesi ve çıkan sayının 100 ile çarpılması gerekir.
Net okullulaşma oranı ise ilgili öğrenim türündeki teorik yaş grubunda bulunan öğrencilerin, ait olduğu öğrenim türündeki teorik yaş grubunda bulunan toplam nüfusa bölünmesi ile elde edilir. Yine ilkokul üzerinden örnek vermek gerekirse, ilkokulda net okullulaşma oranını hesaplamak için ilkokulda ve 6-9 yaş grubundan bulunan öğrencilerin, 6-9 yaş çağ nüfusuna bölünmesi ve çıkan sayının 100 ile çarpılması gerekir.
Yaşa göre okullulaşma oranı ise öğrencinin bulunduğu eğitim kademesine bakılmaksızın, ilgili yaş grubunda bulunan toplam öğrencilerin, ilgili yaş grubunda bulunan toplam nüfusa bölünmesi ile hesaplanır. Bu oran öğrencinin hangi kademede olduğunu değil, eğitimde olup olmadığını gösterir.
Brüt okullulaşma ve net okullulaşma oranları üzerinden, okul çağında olup eğitimde olmayan çocuklarla ilgili çıkarım yapmak yetersiz kalır. Bu yorumu yapabilmek için yaşa göre okullulaşma verisini kullanmak daha doğru olacak. 2019 verilerine göre, ilkokulda brüt okullulaşma oranı yüzde 98,4, net okullulaşma oranı yüzde 91,9’dur. Bu oranlar, geri kalan çocukların okulda olmadığı anlamına gelmiyor. Öte yandan, 6-9 yaş okullulaşma oranının yüzde 98,3 olması 6-9 yaş grubundaki her 100 çocuktan 2’sinin eğitimde olmadığını gösteriyor. Bu orana cinsiyete göre bakıldığında 6-9 yaş grubundaki oğlan çocuklar için oran yüzde 98,2, kız çocuklar içinse yüzde 98,4’tür.
Grafik 1’de yaşa göre eğitimde ve eğitim dışında olan çocukların oranı gösteriliyor. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafından hazırlanan bu grafikte yaşa göre okullulaşma verisi kullanıldı. Grafiğe göre, eğitim dışındaki çocuk oranının en yüksek olduğu yaş grubu 3-5 yaştır. Okul öncesi eğitimin zorunlu ve ücretsiz olmaması bu kademede eğitimdeki çocuk oranının düşük olmasının ana sebebidir.
Grafikte bir diğer dikkat çeken nokta ise 14 yaştan sonra eğitim dışındaki çocuk oranının artmasıdır. 14-17 yaş okullulaşma oranı, oğlan çocuklarda yüzde 88,9, kız çocuklarda ise yüzde 87,5’dir. Bu oranlar, 14-17 yaş grubundaki her 100 oğlan çocuktan 11’inin, her 100 kız çocuktan ise 13’ünün eğitimin dışında olduğunu gösteriyor. 2019 verilerine göre Türkiye’de örgün eğitim çağında olan 6-17 yaş grubundaki 743 bin 932 çocuk eğitim dışındadır.
GRAFİK 1: Yaşa göre eğitimde ve eğitim dışında olan öğrencilerin oranı, 2019
Kaynak: Millî eğitim istatistikleri: Örgün eğitim 2018-2019 verileri kullanılarak ERG tarafından hesaplandı. “Eğitimdeki öğrenci” oranı yaşa göre net okullulaşma oranıdır. Eğitim dışındaki öğrenci oranı ise yaşa göre net okullulaşma oranının 100’den çıkarılmasıyla hesaplandı.
Bu kapsamda açıköğretime ilişkin verilerin de değerlendirilmesi önemlidir. Açıköğretim lisesi çeşitli nedenlerle eğitimlerine ara vermek zorunda olan yetişkinler için önemli bir fırsat sunsa da örgün eğitime devam edebilecek yaşta olmasına karşın açıköğretim lisesinde okuyanların durumuna dikkat çekmek gerekiyor. Eğitim İzleme Raporu 2019: Öğrenciler ve Eğitime Erişim dosyasında yer alan verilere göre, açıköğretim lisesine devam eden 14-17 yaş aralığındaki öğrenci sayısı 2017-18 eğitim-öğretim yılına göre yüzde 23,6 azalarak 254 bin 476 oldu.
Bu öğrenciler, açıköğretim liselerindeki öğrencilerin yüzde 23’ünü oluşturuyor. Bu oran 2016-17’de yüzde 29,5, 2017-18’de yüzde 23,9’du. Açıköğretim lisesinde öğrenim gören 14-17 yaş öğrencilerin tüm ortaöğretim öğrencilerine oranı da giderek azalıyor. 14-17 yaş aralığında olup açıköğretim lisesinde öğrenim gören öğrencilerin cinsiyet dağılımına bakıldığında öğrencilerin yüzde 58,1’inin oğlan olduğu görülüyor.
Sosyal medyada paylaşılan grafik Dünya Bankası’nın veri sitesinden. Grafiğin veri kaynağı olarak, UNESCO İstatistik Enstitüsü (UNESCO Institute for Statistics, UIS) gösteriliyor. Bu grafikte, ilkokulda kız çocukların brüt okullulaşma oranları gösteriyor. Bu yazıda daha önce belirtildiği gibi, brüt okullulaşma eğitim dışındaki nüfusa dair bir değerlendirme yapmak için yetersizdir. Benzer şekilde, bu veri ülkeler arası karşılaştırma yapmak için de yeterli bilgi sağlamıyor. Böyle bir karşılaştırma için kullanılması gereken veri yaşa göre okullulaşmadır. Bu şekilde, tüm dünyada hangi yaşta kaç çocuğun eğitim dışında olduğu görülebilir ve ülkeler arası karşılaştırma yapılabilir.
2017 verilerini gösteren sosyal medyada paylaşılan grafik, aynı yıla ait MEB tarafından paylaşılan verilerle karşılaştırıldığında iki gösterge arasında önemli farklılıkların olduğu görülüyor. Her iki kurum brüt okullulaşma için aynı yöntemi kullanıyor; yani ilkokuldaki toplam öğrenci sayısını 6-9 yaş çağ nüfusuna bölüyor. İki kurum arasındaki farklılık, kurumların farklı çağ ya da öğrenci nüfusu verisi kullanmalarından kaynaklı olabilir.
UIS’e göre 2017 yılında Türkiye’de 5 milyon 427 bin 71 ilkokul öğrencisi bulunuyor. MEB’de ise bu sayı 4 milyon 972 bin 430’dur. UIS, Türkiye özelinde veri kaynağını paylaşmasa da, brüt okullulaşma verisi kaynakları olarak “eğitim seviyesine göre kayıt verileri için okul kaydı, okul anketi veya nüfus sayımı; nüfus sayımı veya okul çağındaki nüfus tahminleri”nin kullanıldığı belirtiliyor. Bu kaynaklar karşılaştırılarak iki oran arasındaki farkın ne olduğunu anlamak mümkün değildir.
Burada değinilmesi gereken en önemli konu açık verinin önemidir. İlgili veri kaynakları kamuoyuyla paylaşılmadığı ve isteyen herkes bu kaynakları kullanarak kendi hesaplamalarını yapamadığı için iki kaynak arasındaki farklılığın sebebi anlaşılamıyor. UIS özelinde grafikle ilgili açıklamalar da yeterli değil. MEB ise öğrenci sayısını okullardan topladığı veri ile hesaplıyor, çağ nüfusu içinse Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) kullanılıyor. ADNKS verilerinde toplam nüfus için vatandaş olma ölçütü gözetilmiyor. MEB, 2016-17 eğitim-öğretim yılının okullulaşma oranları hesaplanırken, sadece vatandaşlarla ilgili sayıların kullanıldığını açıklamıştı.
2019 verilerine göre net okullulaşma oranları Tablo 1’de görülüyor. Zorunlu eğitimde kız çocukların okullulaşma oranının en düşük olduğu kademe ortaöğretimdir. Ortaöğretimde net okullulaşma oranlarındaki cinsiyet farkı bölgeler ayrımında incelendiğinde, Türkiye genelinde 0,6 yüzde puan olan fark, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 3,7 yüzde puan kadar açılıyor.
TABLO 1: Kademeler ve cinsiyet ayrımında net okullaşma oranları, 2018-19 (%)
Türkiye’de kız çocukların okullulaşmasını artırmaya yönelik çalışmalar 1990’lı yılların ortalarına dayanıyor. ERG’nin yayımladığı Eğitim İzleme Raporu 2019: Eğitimin İçeriği dosyasında eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için gerçekleştirilen çalışmalara yer veriliyor. 1997 yılında 4306 sayılı kanunda yapılan değişiklikle 8 yıllık zorunlu ve kesintisiz eğitime geçildi.
1997-98 eğitim-öğretim yılında ilköğretim düzeyinde kız çocukların net okullulaşma oranı yüzde 78,97 idi. Bu oran 1998-99, 1999-2000 ve 2000-2001 eğitim-öğretim yılları için sırasıyla yüzde 83,8, yüzde 88,5 ve yüzde 90,8’e yükseldi. 2012 yılında 6287 sayılı kanunla 12 yıllık zorunlu ve kesintili (“4+4+4”) eğitim uygulaması başladı.
2012-13 eğitim-öğretim yılında ortaöğretim düzeyinde kız çocukların net okullulaşma oranı yüzde 69,3 idi. Bu oran 2016-17, 2017-18 ve 2018-19 eğitim-öğretim yılları için sırasıyla yüzde 82,4, yüzde 83,4 ve yüzde 83,9’a yükseldi. Kız çocukların net okullulaşma oranının ilköğretim düzeyinde oğlanlarla benzer seviyeye gelmesi 2007-08 eğitim-öğretim yılını bulurken, ortaöğretim düzeyinde artmasına karşın eşitsizlik halen kırılmadı.
Tablo 2’de 2012-13 eğitim-öğretim yılından itibaren net okullulaşma oranları veriliyor. MEB, ilkokul ve ortaokul okullulaşma oranlarındaki düşüşün nedenini, 2014-15 eğitim öğretim yılından itibaren sistem üzerinde pasif duruma düşen öğrencilerin (yurt dışına çıkan, vefat eden, açık öğretime geçiş yapan öğrenciler) okullaşma oranlarının hesabında kullanılan öğrenci sayılarına dahil edilmemesinden kaynaklandığını belirtiyor. Önceki yıllarda ise “pasif durumda” olarak tanımlanan öğrenciler de okullulaşma oranlarına dahil ediliyordu.
TABLO 2: Türkiye'de net okullulaşma oranı eğilimi (%)
Kız çocukların okullulaşması için hem yasal değişiklikler yapıldı hem de çeşitli projeler gerçekleşti. Bu projelere detaylı olarak Eğitim İzleme Raporu 2019: Eğitimin İçeriği dosyasında yer veriliyor, aşağıda ise kısaca özetleniyor:
- Haydi Kızla Okula Kampanyası: 2003 yılında okula başlayan kampanya ilköğretimde kız çocukların okullulaşma oranlarının en düşük olduğu illerde, 6-14 yaş arasında, okula hiç kayıt olmamış veya kayıt olup devamsızlık yapan kiz çocukların okula kayıt olması ve devamının sağlanması amacıyla başladı. Proje kapsamında gerçekleştirilen çalışmalarla 2003’te 40 bin (10 ilde), 2004’te 73 bin 200 (33 ilde), 2005’te 62 bin 251 (53 ilde), 2006’da 47 bin 349 (Türkiye genelinde) olmak üzere toplamda 222 bin 800 kız çocuk okullulaştı.
- Özellikle Kız Çocuklarının Okullulaşma Oranının Artırılması Projesi (KEP I): 2011-2013 yılları arasında yürütülen proje kız çocukların okullulaşmasını ve eğitimin niteliğini sektörle yapılacak işbirlikleri ve insan kaynağı yatırımı yoluyla artırmayı amaçladı. Proje kapsamında gerçekleşen çalışmalar sonucu 2 bin çocuk okullulaştı.
- Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi (ETCEP I): 2014-2016 yılları arasında gerçekleşen proje, toplumsal cinsiyet eşitliğinin eğitim politikalarında ve eğitimin içeriğinde anaakımlaştırılmasını amaçladı. 10 ilde uygulanan proje kapsamında gerçekleşen etkinliklere yaklaşık 12 bin öğrenci katıldı. Ayrıca, eğitim mevzuatı ve ders kitapları toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından incelendi.
- Özellikle Kız Çocuklarının Okula Devam Oranlarının Artırılması Projesi (KEP II): KEP I’in devamı niteliğinde olup 2016 yılında başladı. Proje sonunda 5 bin 22 kız öğrenci okullulaştı.
- Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul Standartlarının Yaygınlaştırılması Projesi: ETCEP’in kazanımlarının devam ettirilmesi ve “toplumsal cinsiyete duyarlı okul standartlarının geliştirilmesi ve uygulamaların ülke genelinde yaygınlaştırılması” amacıyla 2018’de başladı. Proje kapsamında belirlenen 12 ders için Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Etkinlik Kitabı hazırlanması, öğretmen ve okul yöneticilerine hizmetiçi eğitim verilmesi ve projenin 2 yıl sürmesi planlanıyordu. Ancak, 2019 yılında çeşitli kesimlerden gelen tepkiler sonucu proje tamamlanmadan sonlandırıldı.
Okullulaşma oranı, tüm çocukların eğitime erişimini izlemek için önemli göstergelerden biridir. Her gösterge gibi okullulaşma oranı göstergesinin de ne amaçla kullanacağı değerlendirilmelidir. Bu açıdan, eğitim dışındaki çocuklara ilişkin bir değerlendirme yapmak için yaşa göre okullulaşma oranını kullanmak amaca daha uygun olacaktır. Öte yandan, eğitime erişimle ilgili değerlendirmelerde, sadece okullulaşma oranı değil, devamsızlık, sınıf tekrarı, eğitimden erken ayrılma, açıköğretim lisesine devam eden 14-17 yaş aralığındaki öğrenci oranları gibi göstergelerin de kullanılması daha bütüncül bir değerlendirme imkânı sağlayacaktır.
Bu göstergeleri kullanan farklı kurumların, farklı oranlar paylaşmasının önüne geçilmesi için veri kaynaklarının açık bir şekilde paylaşılması önemlidir. Kız çocukların okullulaşması için 1990’lı yılların ortalarından itibaren önemli adımlar atıldı. Bu çalışmalarla kız çocukların okullulaşma oranı artmış olsa da hala eğitimin dışında olan kız çocukları var.
Kadın ve erkeklerin eğitim hakkından eşit bir biçimde yararlanmasını sağlamak devletin anayasal yükümlülüğüdür. Bununla birlikte, bu yükümlülük kadın ve erkeklerin okullulaşma oranlarının eşit olmasının ötesinde, eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını gerektirir.
MEB’in yayımladığı Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Dayalı Okul Standartları Kılavuzu’nda eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği “Eğitimde eşit muamele ve eşit fırsatların sunulması; kadınlar ve erkekler için inşa edilen ve eşitsizliklerin temelini oluşturan sosyal normlardan, kalıp yargılardan arınılması; her çocuğun kişisel becerilerini geliştirmesine, kalıplaşmış yargılarla çizilmiş sınırlamalar olmaksızın seçimler yapmasına fırsat verilmesi” olarak açıklanıyor.
Eğitime erişim, eğitimin içeriği, eğitim paydaşlarının tutum ve davranışları ve eğitim sisteminin yapısının kız ve oğlan çocukların potansiyellerini eşit bir biçimde gerçekleşmesine ne derece olanak sağladığının bütüncül olarak değerlendirilmesi eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından önemlidir. (ÖK/MM/RT)