Deniz Borucu, Leyla Hazal Vardal, Meral Saylar, Nil Devletoğlu, Nilüfer Birdal, Nilüfer Çeken Özbay, Seçil Erginler, Senem Selvi, Vildan Ertürk, Yeşim Başaran, Zeynep Ebla Ceylan… Her birinin yaşı, işi, gücü, kısaca “onları, onlar yapmayan” gelip geçici şeyleri farklı 11 kadın.
Bu 11 kadını aynı çatı altında buluşturan bir dertleri var: “Kadın olmak”. Onlar da ellerini taşın altına koymuşlar ve bir yazarlık atölyesine katılmışlar.
Buradan kaptıklarıyla da dertlerini dile getirmek için dertlerini konu edinen öyküler yazmışlar. Bu öyküleri de hayli manidar olan “Var mıydık?” başlığı altında bir kitapta toplamışlar. Kitaptan elde edilecek geliri, kız çocuklarının okuması için harcayacaklar.
Hâl böyleyken bize çok fazla söz düşmüyor. Gerisini onlar anlatsın…
Katıldığınız bir yazarlık atölyesi sonrasında “Var mıydık?” kitabı ortaya çıktı. Bu süreç içerisinde nasıl bir deneyim yaşadığınızı düşünüyorsunuz?
Atölyeye katılımın sürekliliği elbette öykülerin içinde olabilmeyi ve yazmayı tetikleyen ve geliştiren bir süreç oldu. Öykülerimizin olduğu bir kitabı elimize alma fikri bizim için hep vardı ve nihayetinde birlikte var olduk. Biz bu süreçte en çok da birbirimizden beslendik. Sahip olduğumuz farklı yazım tarzlarını yaşadıklarımızla harmanlayıp kağıda döktük. Öykü incelemelerinde gördüğümüz farklı tekniklerle yazdıklarımızı zenginleştirdik.
Kitap fikri nasıl ortaya çıktı? Öykülerinizi kitaba dönüşme fikrinden sonra mı yazmaya başladınız yoksa önceden yazılmış olup da kitaba dahil olanlar var mıydı?
Belli bir disiplinde yazdığımız için mevcut öykülerimizle de çalıştık yeni öyküler de yazdık. Yazdığımız öykülerin edebiyat sayfalarında, dergilerde yayınlanması bizi çok motive etti, cesaretlendirdi. Kitap fikri elbette her zaman vardı, aslında hayalimizdi. Çok titiz çalışarak tam hazır olduğumuzda adım attık.
“Var mıydık?” kadınların maruz kaldığı her türlü şiddete, uğradıkları haksızlıklara, yaşamlarının kısıtlanmasına dair öykülerden oluşuyor. Kendi yaşantılarınızdan da izler var mı öykülerde?
Yaşantılarımızdan, yaşanmışlıklarımızdan, yaşarken hissettiklerimizden hem bağımsız hem de izler taşıyan öykülerimiz var. Hepsi bir bütün olarak, bir yeni hayat olarak sayfaya dökülüyor ve aslında kadınlara dair yazmanın en anlamlı yanı da bu.
Kitaptaki öyküleri okurken hiç “yabancılık” çekmemiş olmam sizin kalemlerinizin kıymetinde ve kitabın temasının bütünlüğünün sağlanmış olmasında yatıyor ancak diğer yandan da anlattıklarınıza karşı hissettiğim “kanıksamışlık” duygusu da kadınlara reva görülen yaşamın ne kadar da içinde olduğumu hatırlattı bana. Bunu, kitabın amacına ulaşması olarak yorumlayabilir miyiz?
Öykülerimizi okurken gerçek yaşanmışlıklarla örüldüğünü hissetmiş olmanız duyguları samimi yansıttığımızı anlatıyor. Sahici olan iz bırakır. Kanıksananların değişmesi için yazıyoruz ve gelirini de kız çocuklarımızın eğitimine aktarmayı amaçlamamız umudun bir eylem olduğuna inanmamızdandır.
Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak; bir okurunuza vermek istediğiniz duyguyu, düşünceyi -adına ne derseniz- her neyse veriyorsunuz. Mesaj yerine ulaşıyor. Ancak ele aldığınız konu maalesef hiç de iç açıcı şeyler içermiyor. Ben edebiyatın okuru “rahatsız etmesinden” yanayım. Bazı konularda karşı tarafı “dürtmek” gerektiğini düşünüyorum. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Biz atölyelerde öykülerimizi bağımsız yazıyor olsak da öyküyü pişirirken hep birlikte çalıştık, yorumladık. Hem yazar hem de okur olduk. Bu yönde çalışmanın bize kazandırdığı gerçekten paha biçilemez. Sürekli çatışmanın ne olduğu üzerinden giderek ilerledik ki bu koşulda da okuyucuyu uyarma fırsatımız oldu.
Kitaptaki öykülerin zamanı, mekanı, kişileri sadece birer isimden ibaret. Yerlerine türlü çeşit isim koyabiliriz. Bu açıdan baktığınızda öykülerin evrensel olduğunu söylemek mümkün mü?
Ne güzel dediniz. Öykülerimizin kahramanları dünyanın her yerinde ve aslında sadece kadın değil insan yaşantılarında da çok benzer yaşanmışlıklar var. Acının da sevincin de yüz ölçümü yeryüzünden daha büyük.
Kitabın devamı gelecek mi?
Kitabın yayına çıkmasından sonra gördüğü ilgi bizi çok motive etti. Biz zaten yazmaya, okumaya ve üretmeye devam ediyoruz. Yeni kitaplar çıkarmak hiç uzak olduğumuz bir fikir değil. (BS/AS)