Kötü ruhlara ve fesat dedikodulara karşı koruma amaçlı olarak ülkede yaygın şekilde kullanılan fallik resimler ve heykeller Bhutan'la özdeşleşen bir özellik.
Gezegenin geriye kalan kısmına epeyce kapalı olan Himalayalar'ın doğu ucundaki masalsı diyarı ziyaret etmek ekonomik ve bürokratik sebeplerle az kişiye nasip oluyor.
Ülkede düşük sayıda üretilen sinema eserlerinden Tashi Gyeltshen'in yönettiği The Red Phallus (Kırmızı Fallus) adlı kurmaca film gizemli ülkenin kültürüne estetik bir bakış atmamızı sağlıyor. Güney Kore'de 4-13 Ekim tarihleri arasında düzenlenmiş olan Busan Uluslararası Film Festivalinde dünya prömiyerini gerçekleştirmiş olan 85 dakikalık yapım etkinlikte Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) ödülüne layık görüldü.
Geleneksel festivallerde maskesini takıp atsara (soytarı) rolüne bürünen babasıyla yaşayan 16 yaşındaki genç kız Sangay ergenlikle artan farkındalığı yüzünden mutsuzdur. Dağların arasında, ulaşılması zor vadideki köyde Ap Atsara adıyla tanınan, sevilen ve sayılan babası, popüler bir fallus heykeltıraşıdır aynı zamanda.
Bir zamanlar coğrafyamızda zıbık adıyla bilinen ahşap falluslarla çevresi sarılı genç kadının onlardan nefret etmesi işten bile değildir.
Sangay'ın gizlice buluştuğu evli erkekle kaçma planları da bir türlü gerçekleşemez. Üstüne üstlük kendisine bir süre önce tecavüz eden kişinin taktığı maskenin sahibini teşhis etmesiyle dünyası tam anlamıyla allak bullak olur.
Kadın erkeğe göre kaç kat değersizdir?
Yönetmen Gyeltshen memleketinde birçok festivale katılıp atsaraların falluslarıyla defalarca kutsandığını belirtiyor; ülke çapında sevilen soytarılık müessesesinin temsilcileri atsaraların kırmızı maske ve kostümlerinin arkasındaki kişileri merak etmeye başlaması ondan.
Dışarıya yansıtılan sembolizm ve kutsallık acaba kostümün içindeki insanla ne kadar bağdaşıyor sorusu o zaman kafasında şekillenmeye başlamış.
"Kırmızı Fallus filmi ile kültürel kabuğumuzu soyup insanlığımıza bakıyoruz" diyor. "Hepimiz atsaralar gibi maskeler takıyoruz fakat kim olduğumuz hakkındaki bilgimiz ne kadar? Yoksa bazen maskemiz kimliğimize mi dönüşüyor?"
Film insan olmanın paradoksu hakkında: "Öldüren ve tecavüz eden, aynı zamanda aydınlanmak için uğraşan…"
Fallus yönetmene göre sessizliğin ve dinginliğin altındaki gaddarca şiddetin varlığını temsil ediyor. Fallus erkek şovenizminin ve insanlığın içine düştüğü dekadansın sembolü.
Filmin esas kadın karakteri Sangay zaten cinsiyeti yüzünden kendini zayıf, güçsüz ve edilgen bulmaktadır. Genelde ona iyi davrandığını düşündüğümüz babasının aksine sevgilisi onu bu özgüven eksikliğinden dolayı küçümseyip ezer. Hatta olay örgüsü çetrefilli hale gelince kadının değersizliğinden, erkek cinsinin bilmem kaç kat üstünlüğünden de dem vurur.
Neyse ki filmin sonunda inisiyatifi eline almış olarak gördüğümüz Sangay "Kim demiş benim yeterince güçlü olmadığımı!" cümlesini layıkıyla sarf edecek icraata imza atmıştır…
Görsel zenginlik
Mesajını mümkün olan en basit ve sade biçimde yansıtan Kırmızı Fallus gezegenin ücra bir köşesinden tedirgin edici tonda bize de sesleniyor. Bhutan coğrafyasının sunduğu olağanüstü imkanlar gayet yerinde bir ışık yönetimiyle, zevkine doyum olmaz bir seyirlik haline getirilmiş. Sık sık sabit kamerayla görüntülenen muhteşem manzaralara bakarken hipnotize olmak hiç de zor değil. Net kadrajlar, fotoğrafik hazlar…
Minimalist ve naif bir tavırla işlenmiş senaryo geleneksel bir toplumda kadının nasıl ezildiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Yönetmen kırmızının ona çocukluğundaki bir anısından, annesini içinde gördüğü kan gölü halindeki bir banyodan yadigar kaldığını belirtmiş. Neyle karşı karşıya kaldığını anlamak için o zamanlar fazla genç olduğunu anlatan hassas sinemacı Gyeltshen kıpkırmızı suyun içinde dua mırıldanan anne görüntüsünün hafızasında hüzünlü, ama aynı zamanda da güzel bir anı olarak sabitlendiğini söylüyor.
Yönetmen Gyeltshen için kırmızı hem hayatı, hem de ölümü temsil ediyormuş. Zaten Kırmızı Fallus yönetmenin, ortak noktası kırmızı olan üçlemesinin son halkası. Üç eserinde de ölüm bir son değil, tam tersine hayatın başlangıcı.
Fakat Ap Atsara'nın ürettiği ve filmin bitmesine yakın Sangay'ın hiddetle parçaladığı tahta fallusların akıbeti hazin!
Buralara dönersek, Osmanlı'nın zıbık dediği, teknolojiyle evrim geçirip vibratör halinde saltanatını günümüzde de devam ettiriyor… (RL/BK)