Gezi Olayları'nın patlak vermesinden sonra birçok yabancı medya organı Türkiye yönetimini "diktatörlük" olarak nitelemiş ve gidişatı "sonun başlangıcı" olarak analiz etmiş olsa da, aynı ülkelerin devlet kademeleri biraz politik ve ekonomik ilişkileri bozmamak, biraz da defalarca çoğunluğun demokratik seçimiyle başa gelmiş bu hükümetin vatandaşlarını rencide etmemek adına, kültürlerini de tam olarak çözemedikleri ve 27 yıldır Avrupa Birliği'ne (AB) girmeye çalışan bu laik ama Müslüman ülkeyle olan ilişkilerini mesafeli bir şekilde sürdürme yoluna gitmişlerdi.
Basın toplantılarında Türkiyeli yetkililerle beraber gazetecilerin sorularını cevaplamak durumunda kalan bazı yabancı politikacılar, Türkiye'deki demokratik ortamla ilgili sorularda bazen ne diyeceklerini şaşırmış, ağır eleştirilerde bulunmasalar da yüzlerindeki şaşkınlık ya da küçümseme ifadelerini gizleyememişlerdi.
Suların durulmasıyla birçok ülke tekrar ikili görüşmelere aynı samimiyetle devam etmeye başladı. Hatta geçen Ekim ayında Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan, demokrasi ve insan hakları uygulamalarında örnek ülke olarak gösterilen Norveç'in Kral'ı Cumhurbaşkanı Gül ve eşine kendi elleriyle balık yemeği pişirdi. Belki bu jesti ülkesinin ithal edeceği somonların reklamı için yapmıştı ama muhtemelen ziyaret ettiği toprakların kültüründe bu davranışın karşıdakini yüceltme ve saygı duyma anlamı olduğunu bilmiyordu.
Gezi'den bu yana yaklaşık bir yıl geçmesine karşın, yalnız Türkiye'yi değil diğer ülkeleri de etkilemeye başlayan demokratik gidişatımıza yönelik uluslararası diplomatik seviyede ilk ciddi eleştiri nihayet geçen hafta Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'tan geldi. Telekulak operasyonları açığa çıktığında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hükümeti'ni diğer ülkelerin devlet yetkililerinden daha sert ve net eleştiren de gene Gauck olmuştu.
Topraklarında yaklaşık 4 milyon Türkiyelinin yaşadığı Almanya'nın yetkili mercileri aslında medya yoluyla uzun zamandır endişelerini dile getiriyordu ama Gauck'un Abdullah Gül ile yaptığı basın toplantısında söyledikleri, Almanya'nın Türkiye hakkındaki görüşlerini ilk kez net ve doğrudan dile getirişiydi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel de son bir yıl içinde Türkiyeli yetkililerle görüşmüş, ama politikacı olduğu için temkinli ve mesafeli konuşmuştu.
Gauck böyle konuşma "cüretini" nereden alıyor?
1940 doğumlu Gauck ailesinin anti-komünist görüş ve faaliyetleri yüzünden üniversite eğitimi olarak teoloji yani ilahiyat bilimi okumak zorunda kalmış, aslında gazeteci olmak istiyormuş. Üniversiteyi bitirdikten sonra 1990’a kadar devlet baskısı altında toplam 25 yıl Protestan Kilisesi'nde papazlık yapmış ama alışılagelmiş din insanlarından olmamış. Haftalık vaazlarında komünist rejime karşı sürdürülen protesto gösterilerini destekleyen, hatta teşvik eden söylemleri hala hatırlanıyor. Ayrıca kadınları mesleğinden daha çok sevdiğini de medya önünde dile getirmiş bir papaz Gauck.
Angela Merkel gibi Gauck da komünist rejim altında Protestan kültürüyle yetişmiş. İkisi de Doğu Almanya'daki rejime karşı gelebilme cesareti gösterebilmiş ender insanlardan ve bu özelliklerinden dolayı Almanya'nın birleşmesinden sonra politik kariyerinde hızla ilerlemişler.
Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonraki 10 yıl Doğu Almanya'nın bir nevi KGB'si sayılan Stasi'nin arşivinin tasfiyesine başkanlık eden Gauck (bu daire bugün bile “Gauck Makamı” olarak anılır) 2001-2004 yılları arasında da Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı Avrupa İzleme Merkezi Yönetim Kurulu'nda görev yapmış.
Din adamlığı ve politikacılığından ziyade insan hakları aktivisti ve yazar olarak bilinen Almanya'nın son Cumhurbaşkanı, bazı çevre ve barış organizasyonlarındaki öncü faaliyetlerinin yanında 2001’de ders vermeye başlayan, "Jugend Debattiert" isimli, gençleri politikaya teşvik eden ve politika eğitimi veren bir programının da kurucusu.
Gauck, 2010’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Yeşiller ve Sosyal Demokratların (SDP) adayı olarak girip Muhafazakar Hıristiyan Parti'nin (CDU) adayı Christian Wulff’a yenilmişti. 2012’de Wulff'un 700 Avro'luk bir yolsuzluk yaptığı iddiaları üzerine istifa etmesi sonucu, Sol Parti (Die Linke) hariç bütün partilerin desteğiyle, ilk turda 1228 oyun 991'ini alarak Almanya'nın 11. Cumhurbaşkanı seçildi.
Ordnung muss sein! (Düzen bozulmamalı!)
Ailesi de diktatoryal uygulamalarından büyük yaralar almış, 50 yaşına kadar totaliter bir rejim altında yaşamış olan Gauck, Almanya'nın sancılı geçmişini tarih kitaplarından değil, bizzat içinde yaşayarak öğrenmiş, dolayısıyla özgürlüğün ve demokrasinin ne kadar değerli olduğunu gayet iyi biliyor.
Birçok tipik Almanyalı gibi demokratik yolla konulmuş kuralların uygulanması ve düzenin korunmasının bir çok şeyden önce geldiğini düşünen Almanya Cumhurbaşkanı, net ve yanlış yapmamaya özen gösteren kişiliği, konuşmadan önce iki kere düşünmesi, diplomatik dili çok iyi kullanması ve hitabet yeteneğiyle tanınıyor ülkesinde.
Kendisini sadece Almanyalıların değil, ülkede yaşayan yabancıların da Cumhurbaşkanı olarak gördüğünü söyleyen Gauck'u, ARD Televizyon kanalının yaptığı bir ankete göre de Almanya'nın yüzde sekseni "güvenilir" olarak tanımlamış. Gauck ayrıca parti üyesi olmadan politika yapmış ve bağımsız olarak Almanya Parlamentosu’na giren ilk politikacı.
55 yıllık evli Gauck son 23 yıldır eşinden ayrı ve başka kadınlarla hayatını paylaşıyor. Ne var ki sevgililerini ne medyadan ne de halktan saklıyor. Uzun zamandır gazeteci Daniela Schadt ile beraber olan Gauck, resmi ziyaretlerini de sevgilisi ile yapıyor ve Berlin'deki Cumhurbaşkanlığı Konutu'nda beraber yaşıyorlar. Ne var ki gizli saklı olmadığı için evlilik dışı ilişkiler yaşayan ilahiyat kökenli cumhurbaşkanının özel hayatıyla pek ilgilenmiyor Almanya halkı.
Spor yapmayı ve şiir okumayı sevmesiyle de bilinen Cumhurbaşkanı, Beykoz'daki Türk-Alman Üniversitesi'nin açılışına Nazım Hikmet'in "En güzel deniz, henüz gidilmemiş olandır" dizesiyle başlamıştı.
Gauck, Ankara’daki o basın toplantısında biraz da "dost acı söyler" havasında konuşmuş olsa da, Erdoğan'ın çıkışına daha sert cevap verdi. Gauck o cevabında dediği gibi “bunların hiç birisini uydurmadı, hatta az bile söyledi.” (DAH/EKN)