Kasım başında idare Gözlem Kurulu'na başvurmuş, hakkımda uygulanmakta olan iki aylık disiplin cezasının kalan kısmının kaldırılmasını talep etmiştim.
Bu talebimi de, yönetmelikte yer alan "Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma ve kısıtlama" maddesinin sonunda yer alan: "Annen, baban, eşin, çocukların ve kardeşlerinin ölümü veya ağır hastalıkları ve doğal afet hallerinde yapman gereken haberleşmelerle resmi ve yetkili merciler ve avukatınla ilişkilerinde bu madde hükmü uygulanmaz." Paragrafına dayandırılmıştım.
Ameliyat olacaktım...
Üstelik bu basit bir operasyon da değildi!
Hastaneye yatmadan önce uygulanmakta olan cezanın kalan üç haftalık kısmının kaldırılmasını talep ettim.
Çok yaşlı ve ciddi sağlık sorunları olduğu için görüşüme gelemeyen annemle, kayınvalidemle ve kayınpederimle...
Yurtdışında okuduğu için görüşüme gelme koşulu olmayan oğlumla ameliyat öncesi telefonla görüşmek istemiştim.
İdare Gözlem Kurulu bu yasayı dışarıdaki yakınların ölümü veya ağır hastalıkları, doğal afet hallerinde geçerlidir diye yorumlayıp; talebimi reddetti.
Bu bakış açısına göre içerideki tutsağın ciddi bir sağlık sorunu yaşamasının hiçbir önemi yoktur.
Ciddi bir sağlık sorununu yaşayan tutsağın duygularının, birinci dereceden yakınlarıyla görüşmesinin insani bakımdan da bir anlamı yoktur!
Dışarıdaki yakınların yaşadığı kaygı, üzüntü v.b. duyguların da yasa koyucular ve uygulayıcıları bakımından hiçbir hükmü yoktur!
İdare Gözlem Kurulu'nun talebime verdiği red yanıtına hem infaz Hâkimliği'ne hem de Adalet Bakanlığına başvurarak itiraz ettim.
Tabi bu arada hastanede ameliyat için gün alınmış, iletişim cezamın bitmesine de on gün kadar bir süre kalmıştı.
Hastaneye yatmadan birkaç gün önce Adalet Bakanlığı'nın ameliyat sonrasında da İnfaz Hâkimliği'nin yanıtı geldi.
Aklın yolu birmiş derler ya!
Hakikaten öyleymiş...
Doğrularda da, yanlışlarda da, iyide de, kötüde de bireysel ya da kurumsal olarak durulan yere göre aklın yolu da bir oluyor.
Zihniyet ve yasalar zindancı olunca!
İlgili bütün akıllar da o doğrultuda çalışıyor normal olarak.
Bu meselede de İnfaz Hâkimliği de, bir üstü olan ACM'den Adalet Bakanlığı da hapishane Gözlem Kurulu'nun verdiği kararda birleşti!
İçerideki tutsak ölüm döşeğinde de olsa, bu yasadan yararlanıp, iletişim cezasının kaldırılmasını isteyemez.
İstese de alacağı yanıt baştan belli.
Memlekette adaletin mantığı böyle işliyor.
Prosedür gereği bu davayı Anayasa Mahkemesi'ne taşımam gerekiyordu.
Artık AİHM yerine Anayasa Mahkemesi'ne başvuruluyor ya!
Fakat bunun için 172.05 TL. başvuru ücreti istiyorlar.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi de dörtlünün yanında yer alıp, başvuruya olumsuz yanıt verirse İki bin lira da başvuru sahibine para cezası kesiyor.
Yani haksızlığa uğradığın yetmezmiş gibi, bir de hakkını aradığın için cezalandırılıyorsun...
Gelinen aşamada bizlere öyle bir sistem dayatılmış ki; paran varsa adalet arayabilir, hukuk mücadelesi yürütebilirsin diyorlar!
Bir birinin onama merci gibi sıralanmış İnfaz Hâkimliği, ACM' ye bir de Anayasa Mahkemesi'ni eklediler.
O da parasız iş yapmam diyor.
Davayı kaybedersen de 2 bin lira ödemeyi göze almak zorundasın.
Ne ala memleket!
Öyle değil mi?
Bu durumda bu yasanın iptali için Danıştay'a başvurmaktan başka bir yol kalmadı.
Sonucu bekleyip, göreceğiz!
İnsanlık mı kazanacak, yoksa devlet aklı ve zindancı zihniyet mi? (FE/HK)
* Füsun Erdoğan, 29 Aralık 2012, Gebze, Kadın Kapalı Hapishane