Gazeteci Ahmet Şık, dün cezaevinde eşi Yonca'yla görüşürken, meslekdaşlarına da bir çağrıda bulunmuş: "Dosyaları okuyup haber yapsınlar. Gerçek öyle ortaya çıkar", demiş. Dosyaları iyi okumak gerek gerçekten. Eğer kendimize gazeteci diyorsak ve sürmekte olan çok önemli meselelere ilişkin, mesela Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) soruşturmasına gibi konularda haber yazıyorsak, yanlış yapmaktan, okuru/izleyiciyi yanıltmaktan, ölümden korkar gibi korkmamız lâzım. Halbuki, bizde bazı gazeteciler habere dönüştürdükleri olayları, durumları, açıklamaları doğru düzgün okumadan, incelemeden, farklı kaynaklardan doğrulatmadan yazıp yayımlıyorlar. Profesyonellikten uzak, çoğunlukla ideolojik yanlılık içeren metinler, eksik/yanlış bilgiler yüzünden, insanlar ve kurumlar zarar görüyor. Kimileri buna gazetecilik diyor, ama biz gazetecilik akademisyenleri, bu tür faaliyetlere bilgi çarpıtma veya manipülasyon diyoruz. Bu işi bilinçli ve sistematik şekilde yapana da gazeteci değil, propagandist diyoruz.
Eksik/yanlış habere güncel bir örnek, 9 Mart tarihli Zaman Gazetesi'nin "Yalan Rüzgârı" başlıklı manşet haberi. Haber, gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener'i sorgulayan savcıların ve emniyet yetkililerinin Zaman'a verdikleri "özel" bilgilerle yazılmış. Temelde, başka gazetelerde yayımlanan son Ergenekon tutuklamalarına ilişkin bazı haberlerin "doğru olmadığını" anlatıyor. Bu nedenle de, haber başlığında "yalan" vurgusu var. Haber içeriğindeki olgusal tutarsızlıklar bir yana, sadece son paragrafı bile başlı başına bir çarpıtma örneği. Bu son paragraftaki bilgiler, kimliği gizli kaynakların gazeteye yaptığı açıklamalara dayanıyor.
Şöyle deniyor haberin son paragrafında: "Şener, savcılık sorgusunda eşinin ameliyatı hakkında da bilgi sorulduğunu iddia etti. Ancak Şener'e kesinlikle eşinin hastalığı ve ameliyatı ile ilgili soru sorulmadığı öğrenildi. Milliyet gazetesi Nedim Şener'in 2 yıl dinlendiğine dair haber yayımladı. Ancak savcılık ve emniyet bilgilerine göre mahkeme kararıyla yapılan dinleme süresi sadece 6 ay 8 gün." Nereden öğrenildi? Kim doğruladı? Haber kaynağı kim? Dinlemenin 6 ay 8 gündür yapıldığına dair bu kesin bilgiyi Zaman Gazetesi'ne gerçekten savcılık ve emniyet yetkilileri mi verdi? Bunları bimiyoruz. Lakin, haberin başlığından da belli ki (Yalan Rüzgârı), Zaman Gazetesi'nin muhabir ve editörleri yalan söylemiyorlar. Yalan söyleyeni de sevmiyorlar. Bu nedenle, kendilerine inanmamızı bekliyorlar.
Yine de, Ahmet Şık'ın dediği gibi, önce dosyaları iyi okumak lazım. Nedim Şener'in telefonunun gerçekten Zaman Gazetesi'nin haberindeki gibi sadece 6 ay 8 gündür teknik takibe alınıp alınmadığını bir de Şener'in basına sızdırılan sorgu tutanaklarından kontrol edelim bakalım. Sorgu tutanağını dikkatle okuyorum. Bir de ne göreyim? Nedim Şener'in savcılıktaki sorgu tutanağında şu satırlar var: "Soruldu: 16.09.2009 günü, saat:12.00'da, Barış TERKOĞLU ile yaptığınız telefon görüşmesinde özetle; Barış'ın 'Nedim bey merhabalar ben oad.tv.com sitesini bilir misiniz bilmiyorum' ' adım BARIŞ TERKOĞLU nasılsınız...'" (devamını alıntılamama gerek yok sanırım)
Hemen bir hesap yapıyorum. 2009 Eylül'ünden 2011 Mart'ına ne kadar zaman geçmiş? En az 1.5 sene. Eh, o halde Nedim Şener, en azından 2 senedir polisler tarafından dinleniyormuş. Peki ama, Nedim Şener'in telefonlarının teknik takibe alınış tarihinin en azından 2009 yılının Şubat ayına kadar gittiğini, biz bu kamuya açık sorgu tutanaklarından öğrenebiliyoruz da, Zaman Gazetesi nasıl öğrenemiyor? Acaba, sürmekte olan bu önemli ve kritik davaya ilişkin haberler yazılırken, sorgu tutanakları okunmuyor mu? Yoksa, haberi yazanlar ve yayımlayanlar, bilerek veya isteyerek mi bize yanlış ve eksik bilgi veriyorlar?
Kimileri Ahmet Şık'ın gazeteci olmadığını iddia ediyor. Neymiş efendim, gazeteci olan kişi adı sanı belli bir medya kurumunda çalışırmış. İlle de maaşını büyük medya patronlarından alırmış. Haberleri düzenli olarak bir gazete veya televizyon kanalında yayınlanırmış... Bu da büyük bir yalan. Gazeteci olmak için, öncelikle gazeteciliğin profesyonel, teknik ve etik ilkelerine bağlı haber üretmeniz, bu ürettiğiniz haberleri de o ya da bu şekilde okura/izleyiciye aktarabilmeniz gerekir. Gazeteci olmak için maaşınızı illa Aydın Doğan'dan ya da Ali Akbulut'tan almanız gerekmez. Türkiye'de pek yaygın olmasa da, ABD'de ve Avrupa'da çok sayıda free-lance (bağımsız) gazeteci, Ahmet Şık gibi, yaygın medya kanallarında kadrolu çalışmadan, dışarıdan ürettikleri haberler veya kitaplarla gazetecilik faaliyetini sürdürürler. Önemli olan, bir haber, kitap ya da belgeseli üretirken gerçek gazetecilik yöntemlerini kullanıp kullanmadığınız, profesyonel, teknik ve etik ilkelere bağlı kalıp kalmadığınızdır. Buna mukabil, bugün yaygın medya kanallarında maaşlı çalışıp, gerçeği çok kaba bir şekilde çarpıtan haberlerle kamuyu yanlış yönde etkilemeye çalışan ve kendilerini gazeteci zannedenler de var.
Ahmet Şık gazetecidir. Haber yapmadan önce dosyaları okur. Meslekdaşlarına da öğüdü budur. Önce dersinizi çalışın, sonra haberinizi yazın.(EA/SON)