Son birkaç gündür Kıbrıs dondurucu soğuklara tanık oluyor. Hani dondurucu soğuk demişsek, Akdeniz ikliminde yaşayanlar için soğuk, yoksa kar ne yolları kapadı ne de karda-kışta mahzur kalanlar var. Gerçi orta dereceli okullar bir günlüğüne tatil edildi ama hepsi o kadar. Hayat yine de devam ediyor.
Barış ateşi Gönyeli'de
Dün gece barış ateşini yakma nöbetini Gönyeli halkı devraldı. Hava buz gibi ve karla karışık yağmur vardı. Ama, Kıbrıs Türkü öyle bir noktaya getirildi ki değil yağmur ve kar, başına füze yağsa çözüm ve Avrupa Birliği (AB) yolunda yürüttüğü mücadelesinden bir an bile geri durmayacak.
Gönyeli'deki barış ateşine destek verenlerin 2 bin -2 bin 500 civarında olduğunu söylersek, artık siz anlayın olayın görkemini. İstanbul'da, ayni hava koşullarında sayın Denktaş'a destek verenlerin sayısı 1500 idi. İzmir'de hava güzeldi ve Denktaş'a destek verenlerin sayısı, taşımalarla birlikte 2000 kişi.
Farkı gördünüz mü?
Evet, hava soğuk, gelişmeler sıcak.
Birleşmiş Milletler (B.M) Genel Sekreteri Kofi Annan Ankara'ya yaptığı temaslarda, yani Tayyip Erdoğan ve Başbakan Abdullah Gül'le yaptığı görüşmelerden memnun olduğunu belirtmiştir. Erdoğan'ın açıklamaları ise değiştirilmiş şekliyle planın çözüm yüklü olduğunu gösteriyor. Kofi Annan da zaten Türk tarafının itiraz ve endişeleri olan 5 konunun Türk lehine değiştirildiğini söylemiştir.
Papadapulos, "değişmedi" diyenleri bir kez daha düşünmeye davet edercesine "Denktaş isterse Kıbrıs sorununu bir günde çözeriz" diyor. Öte yandan İngiltere Başbakanı Tony Blair de devrede. Kıbrıs'ta temaslarda bulunan temsilcileri aracılığı ile sayın Denktaş'a yazılı bir mesaj gönderdi ve "çözüm için istekli" olmasını istedi. Bundan ayrı olarak İngiltere, bir çözüm halinde adadaki üs topraklarından bir bölümünü B.M'nin emrine, bir başka deyişle iki topluma devredebileceğini belirtmiştir.
Ya kabul ya da ret
Bu gelişmeler sıcak gelişmelerdir. Önemlidir ve çözümü zorlamaktadır.
Ama en önemlisi Kofi Annan'ın Kıbrıs'a gelmesi ve yanında değiştirilmiş 3. Planı taraflara sunmasıdır. Yerel basında yer alan haberlere göre Kofi Annan, sunacağı belge için "ya kabul ettiğinizi ya da reddettiğinizi açıklayın" diyecek.
Bundan sonra B.M belki de devrede olmayacak. Ya da şimdiki şekliyle plan hazırlayıp taraflar arasında mekik diplomasisine başvurmayacak.
Ama 16 Nisan öncesi ortada 30 Mart referandumu var. Bunu gözardı edemeyiz. Çünkü
16 Nisan'da Kıbrıs'ın statüsü değişecek ve Avrupa Birliğine üye olacaktır. Annan Planı imzalanmazsa, Kıbrıs Rum kesimi "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı altında ve tüm Kıbrıs'ı temsilen AB'ye üye olacaktır.
Bundan sonra nelerin olabileceğini zaten sayın Denktaş ve çevresindeki bir avuç statükocu hariç, herkes bilmektedir. Bu süreçte Rum tarafının Annan Planı'na imza atması ya da atmaması da birincil derecede önemli değildir. 12 Aralık'ta Kopenhang'ta Türk toplumuna ihanet edenler bu tarihi fırsatı kaçırmışlar ve Rum toplumuna AB'ye tek başına girme hakkını altın tepsi içinde sunmuşlardır.
Şimdi, uzun suskunluk sürecini atlatan Eroğlu "Rumların AB'ye tek yanlı katılması yasal değildir, bunu dünyaya anlatmamız gerekir" diyor.
Buyur anlat.
Aynı Eroğlu ve de Denktaş, "AB, Rumları almakla bizi dışlayamaz, biz de onlardan tanınma isteyeceğiz" diyor.
Buyur iste.
Bunca zamandır tanınma istendi, meram anlatıldı da destek veren mi oldu? Hatta her ağızlarını açtıklarında süreç daha da aleyhimize işlemedi mi? Öte yandan ayni çevreler "Kostas Simitis bile 28'inde, 7'sinde v.s çözüm beklemiyor diyor, o halde çözüm istemeyen sadece biz miyiz?" rahatlığına yatıyorlar.
Rum-Yunan ikilisinin rahatlığını unutup çözümsüzlüğe oynayanların nasıl bir oyuna gelecekleri ortada. Denktaş inat ettikçe ve çözümden kaçtıkça süreç ilerleyecek ve biz Rum-Yunan açıklamalarının derin tahlilini yaparken 16 Nisan'ın gelip çattığını hayretle göreceğiz. O nedenle biz kendimize bakalım. Çözüme ihtiyacı olan ve zorda olan biziz, Kıbrıs Türk toplumudur. Eşitlik istiyoruz ama müzakere masasındaki elimizin eşit olmadığını bizim gibi herkes de biliyor.
O nedenle Kofi Annan'ın koltuğu altında getireceği değiştirilmiş 3. Annan Planına dört elle sarılmaktan başka alternatif göremiyoruz. Hem de hemen ve tereddütsüz. Temaslar yoğunlaştı, baskılar arttı ama koşullar da iyice olgunlaştı. Bunu hala anlamak istemeyenlere yanıt 27 Şubat'ta meydanlarda ve bu kez 80 binlerinden gelecek daha büyük bir coşku ve daha kararlı bir şekilde verilecektir. Kofi Annan da Kıbrıs Türkünün çözüm ve AB kararlılığına tanıklık edecektir.(NK/BB)