Tane tane anlatacağım kendi bildiğim haliyle. İstatistiklere girmeden, ukalalık taslamadan, güzel cümle kurmaya çalışmadan evimde arkadaşlarımla konuşur gibi. Dümdüz.
Konunun ana fikri; sandık.
Bildiğiniz seçim sandığı.
- Aslında çeyiz sandığı olsa konu, korkunç bir Türkçeyle reklam metni yazıp, “Evlilik planı yapanlar dikkat! Bu haber sizi çok ilgilendiriyorrr. Düğünlerin yeni trendi! Artık rengarenk sandıklar düğün salonlarına da gidecek” yazsam adını saymakla bitiremeyeceğim haber sitelerinin dikkatini çeker, evlenmek için yanıp tutuşan ve o düğünde kimsenin şimdiye kadar daha güzelini yapamadığı trendy bir acayiplik yapmak için Money Card olmadı Credit Cardında ne kadar limiti varsa o kadarını sokağa dökmeye meyilli Genşlerrr---- tarafından viral hale gelebilir. (yukarıdaki İngilizce kökenli kelimeleri bulunuz, please.)
Ama değil. Seçim sandığından bahsedeceğim. Üzgünüm.-
Bir T.C vatandaşı olarak dünyanın genellikle gelişmiş ülkelerinde bir hak, gelişmemiş ülkelerinde ise bir zorunluluk olan oy verme eylemi, mükemmel ekonomimiz ve duble yollarımız olmasına rağmen çeşitli lobilerin (bak yine İngilizce kelime-) “kirli oyunları” ve üzerimizdeki “nazar” (kedi gözü olacak bu) nedeniyle halen birinci gruba dahil olduğumuzdan dolayı bir zorunluluktur. “Vatandaşlık görevi” olarak ifade edilir. Gidip ifa ettiğinizde, iyi vatandaş olursunuz. Bir de gitmeyenler vardır ki bunlar çeşitli sebeplerle oy vermeye - sandığa gitmezler. Benim bildiğim sebepler arasında; sisteme karşı olma –genel olarak sistem karşıtlığı diyorum buna, detaylandırabiliriz ama gerek yok-, sisteme inancını kaybetme- seçimlere hile karıştırılıyor ifadesi-, kendini temsil edecek bir partinin olmaması, siyasetin kirli bir şey olması ifade edilen ve kesinlikle kulağa çok “cool” gelen sebeplerin başında gelirken, seçmen kaydının olduğu yerde ikamet etmeme, o sırada tatilde olma gibi sebepler de sandığa gitmeye engel teşkil eder. Siz siz olun asla bu ikinci gruptan bir sebep göstermeyin bahane olarak, çünkü ortamlarda politika üzerine ahkam kesme şansınızı düşürür. İlk grup süper, hep tutar.
Ben fikirsel olarak birinci grubun bir çok iddiasına katılmakla birlikte, ve itiraf edeyim her seçim sonucunu duyduğumda “bir daha da oy vermem” desem de, şimdiye kadar her seçim günü kuzu kuzu gidip vatandaşlık görevimi ifa etmişimdir. Böyle de sorumluluk sahibi bir insanım. Başkaları böyle de “severler yönetilmeyi” diyebilir, desin.
Peki bunca şeyi neden yazıyorum? Çünkü benim yukarıda bahsettiğim birinci gruba dahil kişilerle bir sürü ortak paydam var. Bazı konularda uzlaşamasak da birçok yerde kesişiriz. Ve sisteme karşı olma, sisteme inancını kaybetme gibi açıklamaların temelinde bu seçimler yatıyor. Şimdilik biz istesek de istemesek de bu seçim sonucu nasıl bir sistemle, nasıl bir kafa yapısına sahip kişilerle yönetileceğimizi belirlediğine göre oy kullanmamak hiçbir şeyi değiştirmiyor. Eninde sonunda yönetileceksek ya da birçoğunun ifadesiyle “güdüleceksek”, bari kimin bizi yönettiğini seçmeliyiz. Eğer verdiğimiz oyla, sonuçların tutmadığını düşünüyorsak, Oy ve Ötesi gibi çeşitli organizasyonlarla birlik olup oylarımızı da kontrol edebiliriz. Sistemin çarklarını döndürmeyeceğim diyerek “çarkı kırmayı” başaracağınızı umuyorsanız Khaleesi * gibi, bir sözüm yok size. Ancak oy vermeyerek sadece çarkı çevirmek için yarışanların en büyüğüne destek olursunuz.
Tamam, ben de seviyorum Emma Goldman’ı ve o muhteşem sözünü; “Eğer oy vermek bir şeyleri değiştirecek olsaydı, yasaklanırdı.” Ancak aynı Goldman artık hayal kuramadığımızda öleceğimizi de söylemişti. Eğer kendi hayalleriniz yoksa bile, hayalleri, gelecekten beklentisi olan hani şu içinde köşesinde kenarında ya da merkezinde bulunduğunuz Gezi’nin çocuklarını düşünmelisiniz. Elbette oy kullanmak hakkınız. Elbette sadece isterseniz kullanırsınız hakkınızı. Ve hatta “paşa gönlünüz bilir.” Ama yarın başka eylemlerde başka Ali İsmailler öldürülürken, başka Berkin’ler günlerce uyanmaz ve sonunda aramızdan ayrılırken, o hakkınız bir taş gibi vicdanınıza çarpabilir. Bunlara kötü senaryo, ajitasyon, ucuz laflar diyebilir ve bazılarının gittiği sandığı küçümseyebilirsiniz. Evde oturup sonuçlara bakarak “bu halk iflah olmaz”, “hak ediyorlar böyle yönetilmeyi” diyebilir, “gitseydim de bir şey değişmeyecekti. En azımdan içim rahat” diye düşünebilir ve seçimden sonraki Pazartesi “bu ülkede artık yaşanılmaz” diyerek daha “medeni” ülkelerde yaşama hayali de kurabilirsiniz.
Seçim sizin.
Seçim bizim.
Yine de bitirmeden sosyal medyada çokça paylaşılan bir listeyi –aynen- buraya ekleyeyim.
Oy kullanmaya giderken unutulmayacaklar**
1- Nüfus Cüzdanı
2- Seçmen Kağıdı
3- Gezi Parkı
4- Uludere
5- Reyhanlı
6- Ayakkabı Kutuları
7- Gezi Şehitleri
8- Sakat kalan, gözünü kaybedenler
9- İnternet yasakları
10- Suçsuz yere hapiste yatanlar
11- Tapelerdeki konuşmalar
12- Ve vicdanınız (SK/HK)
* Game of Thrones’un şahane bir kahramanı .
** Listeyi dil açısından düzenleyebilir ve bir kadın olarak çeşitli eklemeler yapabilirdim ancak aslı gibi kalsın. Zaten herkesin listesi kendine önemlidir öncelikle.
Fotoğraf: Ayhan Mehmet - Atina/AA