Kenya kaç zamandır gitmek istediğim bir yerdi. İnsanlığın türediği Rift Vadisinin (Great Rift Valley) Doğu Afrika kısmını görmek, Safari turuna katılmak, Kenya’nın platolarında (denizden 1500-2000 metre yükseklikte) ki buğday tarlalarını görmek hep düşlediklerim arasında idi.
İki yıl kadar önce yaklaşık 15 kadar aşı olmuş olduğum için bu sefer aşıya ihtiyacım yok neyse ki. Eşimin sarıhumma aşısı olması lazım. İkimiz için sıtmaya karşı kinin haplarını da alınca tatile hazır hale gelmiş olduk. Daha önce Malaron kullanmıştım, her gün alınması gereken bir hap, bulantı hissi veriyor. Ancak yeni bir ilaç çıkmış, haftada bir almak lazım, döndükten sonra dört hafta devam etmek gerekiyor. Malaron bulamadığımızdan bu yenisini aldık.
Nairobi’de vize işlemlerini yapan görevli benden Amerikan Doları ödememi isteyince ilk olayımız patlak veriyor. "Ben Amerikalı değilim, burası da Kenya, neden Shiling veremiyorum?" diye görevliye çıkışınca "Kilinc, don't Kill me" diye espri yapıyor. Mesele tatlıya bağlanmıyor, ben gayet mutsuz bir şekilde Amerikan Dolarlarını bayılıyorum. Az ilerde yine durduruluyoruz. Bu sefer aşı karnelerine bakmak istiyorlar. Sarı Humma aşısının yolculuktan 10 gün önce olunması gerekiyormuş. Sorun çıkarmaya hazırlanıyor, derdi benden para sökmek. Uçağa biner geri dönerim de rüşvet vermem. Yüksek sesle dönüş uçağına nerden geçebileceğimizi, iki gün sonra geleceğimizi söyledikten sonra, gülerek izin veriyor. Artık rüşvet de isteyemez, herkes bize bakıyor.
Tezekten Masai evleri
Gece Nairobi’de kalıyoruz. Bir haftalık turumuza sabah 7'de başlayacağız. Dolmuş, arazi cipi arası bir araçla geliyor şoförümüz. Nairobi’den iki saatlik mesafede bizim Bolu dağı gibi bir dağın eteğinde duruyor. Burada fotoğraf çekebilirsiniz diyor.
Rift Vadisi tam önümüzde. Ucu bucağı yok. Alabildiğine uzuyor. Küçük volkanik kraterlerden tutun da, irili ufaklı göllere kadar, tarım arazileri, çölleşmiş yerler, ormanlık alanlar, küçük küçük kentler, tezekten yapılma Masai evleri.
Ama benim için en önemlisi bu vadide evrimin ilk insanımsıyı oluşturmuş olması. Vadinin Etiyopya tarafında bulunmuştu "Lucy". Kenya’da Turkana Gölü’nün çevresinde insan atalarının keşfedildiği onlarca bölge var. Bu bölgelerde uzun yıllardır insan atalarının fosillerini araştıran Leakey ailesin ’den Richard Leakey Göl İnsanları adını verdiği kitabında bu gölün çevresinde yasayan atalarımızı anlatmıştı.
Ürpermemin sebebi serin esinti değil kesinlikle, Biliş'in (Cognition) 4 ile 5 milyon yıl önce bu baktığım yerde oluşmuş olması. İnsanlığın 5 milyon yılda nereden nereye geldiğini ve nerede kaldığını göreceğim bu bir hafta.
Öğleden sonra bir Masai köyüne uğruyoruz. Okları ve kargılarından başka kullandıkları bir teknoloji yok. Toprak tarımı yapmıyorlar. Hemen hepsinin yüzlerce inek, koyun ve keçisi var. bir Masai kadını 15 inek ediyormuş, belki de beyaz adamın böyle şeyleri ilginç bulmasından dolayı söylüyor. Tezekten inşa edilmiş evinin içine giriyoruz, en fazla 10 metrekare. Ebeveynler için bir bölme ve çocuklar için başka bir bölme var. Çocuklar için olan bölme aynı zamanda mutfak. Bir elin yarısı kadar bir delik var havalandırma için. Giriş dar ve labirent gibi. Muhtemelen hayvan girişini engellemek için böyle yapılmıştır.
Tezekten ev yapmak bence çok zekice ve uzun yılların tecrübesinin ürünü. Tezek kokusu sivrisinekleri uzak tutmak için birebir, çocukluğumdan biliyorum. Sıtma gibi bir beladan korunmanın en doğal yolu. Sıcak zamanlarda evin içini serin, soğukta da sıcak tutar, çok iyi izolasyon sağlar. Yağmur mevsimi nasıl olur emin değilim, ancak bakım ve tamirinin çok zor olmaması lazım.
Yabani hayvanları beslenme amaçlı avlamıyorlar Masailer. Et, süt ve kandan oluşan diyetlerini duyunca bu kadar hayvanı beslemek yerine doğadaki bunca geyik, ceylanı neden avlamadıklarını soruyorum haliyle. İnançlarına göre ancak kendi yetiştirdikleri hayvanların ürünlerini gıda olarak tüketebiliyorlarmış.
Toprak tarımı yapılmaması ise şaşırtıcı. Milyonlarca otobur hayvan olunca çevrede nerede ise bütün arazi hayvan gübresi ile kaplı. Toprağa insan dik, insan yetişir buralarda.
Üç gün sonra Mau Narok’a gidince toprağın verimliliği hakkında ne kadar haklı olduğumu göreceğim. Buradaki kabile tarım yapıyor. Zaten burası Afrika’nın buğday ambarı sayılır.
1500-2000 rakımda boyu bir buçuk metrenin üzerinde buğday görmek şaşırtıcı değil artık benim için. Tarlaların hala çapalarla sürülmesi içimi acıtıyor bir yandan, ancak alabildiğine yeşilliğin verdiği huzur ve mutluluğu tarif edemem.
Şoföre kenara çekmesini söylüyorum bir dere kenarında. İnsan ölmez burada diyorum kendi kendime. Aklıma kadınların ölüm yaş ortalaması geliyor bu toprakların.
Eşekleri ile bir şeyler taşıyan iki kadın merakla ve heyecanla bakıyorlar eşime. Beyaz bir kadını dikkatle inceliyorlar. Açlığımı bastırmak için yediğim bisküvilerden ikram ediyorum. Gülümseyerek alıyorlar. Birer tane daha veriyorum. İkincileri saklıyorlar.
"Selam" diyorum giderlerken.
"Selam"?
Lucy’nin oğlunun adı, 4 milyon yıllık iskelet. Aslında evrimin ilk kanıtlarından biri olan Lucy'nin iskeletinden yaklaşık 120 bin yıl daha yaşlı olmasına rağmen, üç yaşında bir çocuğa ait olduğu için Lucy'nin oğlu olmak yakıştırılmış Selam'a.
Sahranın kenarında oldukları için sahil dili Swahili konuşuyor çoğu. Swahili dilinde ki kelimelerin yarısı Arapçadan. Selam Arapça barış demek.
Ne kadar doğru olmuş Lucy’nin oğluna Selam adını vermek.
En çok da Afrika'nın ihtiyacı var "Selam"a, "Barış"a…
Barış ola… (EK/HK)