Eğer kentler demokratikleşirse, kentliler de çağdaş, demokratik bir yapıya kavuşur. Kentlerin demokratikleşmesinin yolu, kenti oluşturan her toplumsal kesimin kenti kullanabilir, kentte yaşamını sürdürebilir hale gelmesinden geçiyor. Çocuklar kentlerde sokağa çıkabilen, kenti kullanabilen bu toplumsal kesimlerden birisi olarak kent yönetiminde düzenleyici bir kriter olabilir mi?
En sonda söyleyeceğimizi, burada söyleyelim; olabilir, olmalıdır. Hem de hiç zaman yitirmeden. Tabii ki etnik kökenleri, gelirleri, cinsiyetleri ya da engellilik halleri üzerinden herhangi bir ayrımcılığa uğramadan, eşit birer yurttaş olarak her türlü hizmete erişebilecekleri kentlerde yaşamak onların en doğal hakkıdır.
Çocukların kent yaşamını kolaylaştırmak...
Kent yaşamında çocuk odaklı bir yönetim için Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin ana ilkeleri olan dört kriter sayılır.
- Kent hizmetlerinden bütün çocuklar eşit koşullarda yararlanabilmeli. Buna sokakta yaşayan, çalışan ve etnik farklılıkları bulunan çocuklar da karıştırılmalı.
- Kent yönetiminin alacağı kararlarda çocukların yararı öncelikli olmalı.
- Her çocuğun fiziksel, ruhsal, zihinsel, ahlaki gelişimini ve sağlıklı yaşamını sürdürebileceği koşulların sağlanabilmesi gerekir.
- Her çocuğun kentin her alanını kullanabilmesi ve düşüncelerini açıkça söylemesinin koşulları oluşturulmalı.
Bu dört kriterden yola çıkarak kent yaşamını çocuklar öncelikli düzenlemek için şu politikaları sıralamak olasıdır:
Bebek ve çocuk ölümlerinin önüne geçecek, sağlık, beslenme ve çevre koşullarının düzenlemesi gerekir.
Çocuk istismarının önlenmesi, madde kullanımının engellenmesi, suça itilen çocukların korunması yaşamsaldır.
Çocukların yaşadıkları ortamların "çocuk dostu"; yani yönlendirici, eğitici, koruyucu ve savunucu olması konusunda yeterli alt yapı ve hizmetlerin yapılandırılması gerekmektedir.
Bu tür yapılandırılmanın sağlanması için çocuğun yaşadığı bölgedeki tüm kurumların eşgüdümlü biçimde çalışması ve çocukların gereksinimlerine yönelik hizmetlerin güçlendirilmesi gerekir.
Aileleri tarafından terk edilen ya da istismara maruz kalan çocukların korunma altına alınması, sokakta yaşamasının önlenmesi sağlanmalı.
Çocuklarımız ve bebeklerimiz alışveriş merkezlerinin kıskacından kurtarılmalıdır. Sokağa çıkamayan, kışın oyun alanı bulamayan çocuklar sadece alışveriş merkezlerinin sıcağına sığınıyorlar. Radyasyonlu alanlar, x-ray cihazları ve kapı detektörleri, dev ekran televizyonlar ve reklam panoları, büyük ses sistemlerinin tacizi altındaki çocuklarımız ağaçla, toprakla alttan ısıtmalı kış oyun bahçeleri ile kucaklanmalı.
Kentler çocuklar için dört mevsim yaşanabilecek olmalıdır. Kış geldi diye eve kapanan, alışveriş merkezlerine sığınan durumdan kurtarılmalıdır.
Yeni bebekli bütün ailelere "sağlıklı nesiller desteği" yapacak önlemler alınmalıdır. Hem sağlık ekipleriyle hizmet verilmelidir, hem evde bakım desteği verilmelidir. Süt, mama, aşı, bebek bezi vs. hem de gereksinimi olan ailelere maddi destek verilmelidir.
Büyük kentlerdeki taşımalı eğitim nedeniyle, çocukların çoğu mahallelerindeki okullara gitmiyorlar. Kent trafiğinin çocuk öncelikli planlanması gerekir.
Çocuklar için ulaşılabilir bir kent için önlemler alınmalıdır. Sokaklar, oyun alanları, okul yolları gibi alanlar çocuklar gözetilerek düzenlenir.
Her çocuğa her gün bir şişe süt düş olmaktan çıkarılmalıdır.
Güvenli kent, her yaşın, her kesimin olduğundan daha çok çocukların hakkıdır.
Okul bahçeleri sadece o okulun öğrencilerine değil tüm çocukların kullanımına açılmalı. (YS/TK)
* Bu metin, sendikacı, yazar Yaşar Seyman'ın Şubat 2009'da Mimarlar Derneği 1927'de yaptığı konuşmadan bir bölüm. Metnin tamamına ulaşmak için tıklayın.