İzmir Kent A.Ş. işçileri direnişlerinin 157. gününde Afyonkarahisar'a vardı. İşçiler, CHP'li Başkan'ın yönetimindeki Karşıyaka Belediyesi'nce işten çıkartılmalarının 140. gününde seslerini Ankara'ya CHP Genel Merkezine daha yakın bir yerden duyurmak için yollara düşmüşlerdi.
157 gündür çoluk çocuk, eş kardeşle, sıcak yağmur demeden, işyerlerinin önünden ayrılmadan işlerine geri dönüş mücadelesi veren işçiler, pek çok kez polismüdahalesine maruz kalmalarına rağmen, direnişlerini her saldırıdan sonra yükselterek "devam" kararlılığını gösterdiler.
Direniş nasıl başladı?
Bilindiği gibi, yerel seçimler öncesinde, AKP hükümetinin yerel yönetim yasasında yaptığı değişiklik uyarınca bazı belediyeler bölündü. Bunlardan biri de İzmir'in Karşıyaka Belediyesiydi. Karşıyaka'ya bağlı bir semt olan Bayraklı ilçeden ayrılarak belediye sıfatına kavuştuğunda, Karşıyaka'nın iş bilir, atak Belediye Başkanı Cevat Durak, belediyenin imkanlarını, iş araçlarını ve aktiflerinde ne varsa toparlama becerisini gösterdi; bu vesile ile de 20 yıldır ilçeye temizlik hizmeti veren bir belediye şirketi olan KENT A.Ş.'yi tasfiye ederek 300 yakın işçinin işine son verdi. Bu hizmetleri CHP'li taşeron şirket ALTAŞLAR'a (Sinan Yerlikaya'nın şirketi olduğu söyleniyor) ihale etti.
DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikası gelen tehlikeyi görüp işveren belediye başkanı ile devir işleminden önce çeşitli temaslar kurdu, her defasında sorunun çözüleceği ve işçilerin mağdur edilmeyeceği sözünü aldı. Buna rağmen, belediye başkanı çok anlamlı bir günde işçi sınıfının birlik, dayanışma ve üücadele günü olan 1 Mayıs'ta işçileri kapı önüne koydu. Bir işyerinde işverenin sendikali işçilere en ağır saldırıyı böyle bir günde yapması, belki de ülkemizdeki tek örnektir. Cevat Durak'ın cüreti, saldırganlığı ve işçi düşmanlığı yerel seçimlerde var güçleriyle açıkça CHP'ye çalışan DİSK yönetici ve üyelerini sarsmış mıdır bilinmez ama, sınıf algısına ve perspektifine sahip olsak da bizleri bir parça hayrete düşürmedi dersek yalan olur.
Belediye başkanı her gün medyayı dolaşarak ve boy boy ilanlarla belediyenin küçüldüğünü bu kadar işçinin artık kendilerine fazla geldiğini, tensikatın sebebinin bu olduğunu yalanını pazarladı. Ama çıkardığı işçilerden daha fazla sayıda işçisi olan bir taşeron firma ile çalıştığı gerçeği ile takke düşünce, sendikalı işçilerin "yüksek maliyetleri" bahanesine sarılmaya başladı.
CHP'li başkanın işten çıkarma ısrarı
İşçiler ve sendika, ilk günden itibaren Cevat Durak'ın konuyu nasıl çarpıttığını çok sayıda sokak eylemi ve basın açıklaması yaparak, masalar açarak ve demokratik kitle örgütlerini tek tek veya topluca bilgilendirerek basına ve kamuoyuna duyurdular. Taleplerini anlattılar. En çok da CHP'ye durumu izah etmeye çalıştıkları halde, CHP'den şu ana kadar sorunu çözecek bir hamle gelmedi. Deniz Baykal, Önder Sav, Büyük Şehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İl başkanı Rıfat Nalbantoğlu dahil, her düzeyden parti yöneticisi ile görüşüp destek talep ettiler ve de her temasta kendilerine yerden göğe kadar hak verildiği halde, ne hikmetse Cevat Durak'ın sınıfsal tavrı değiştirilemedi. Hatta İzmir Valisi Cahit Kıraç dahi serzenişte bulunup "sorunu çöz, yazık değil mi bu insanlara, çoluk çocuk perişan, böyle mi kamu hizmeti vereceğiz?" demesi de Cevat Durak'a geri adım attırmadı. Sendika valinin davranışını "demokrat" bulsa da, eylemci işçilerin sağda solda seslerini yükseltmelerinin, inatçı bir direniş sergilemelerin ve bunun yol açtığı "görüntü kirliliğinin" valiyi kaygılandırması da hayli yüksek bir ihtimal.
İki eylem iki talep
Kent A.Ş. işçilerinin direnişinden hemen önce İzmir kamuoyu belediye işçilerinin bir başka eylemine tanık olmuştu. Büyükşehir belediyesinin, biri VİRA, diğeri KÜRŞAT olan iki taşeron şirketinde çalışan 600 civarında park-bahçe işçisi, 2008 sonunda ihale yenilenme aşamasında çok önemli bir eyleme kalkışarak taşeron işçiliğine başkaldırdı. Henüz mevcut taşeronların yeni ihaleye alıp almayacakları belli olmadan ve arkalarında herhangi bir sendikanın desteği olmaksızın işçiler örgütlenmeye, komiteler kurmaya ve seslerini duyurmaya başladılar. Yeni yılda iş akitlerinin sona ermesi ile birlikte de direnişe geçtiler. Ancak ihalesi yenilenen 300 civarında işçi kısa bir süre sonra taşeronda çalışmaya razı olunca, direniş daha başından yara aldı. Geri kalan işçiler taleplerini, yani belediyenin kadrolu işçisi olma ve taşeronun sökülüp atılması talebini bir dizi eylemle dile getirdiler. Soğuk kış koşullarına rağmen belediye binası önünde, çoğu zaman açıkta olmak üzere, gece gündüz nöbet tuttu ve açlık grevi yaptılar. Park-bahçe işçileri de Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nu ikna etmek için, hem onunla hem de her düzeyden CHP yöneticisiyle bir çok kez temas kurdular ama olumlu bir sonuç alamadılar.
Zaman içinde eyleme devamlı katılan işçi sayısı giderek azaldı ve 50 civarına düştü. İşçiler CHP üzerinde baskı oluşturmak için Genel-İş sendikası ile DİSK genel Başkanı Süleyman Çelebi'yi devreye soktular. Bu temaslar neticesinde, Aziz Kocaoğlu'ndan seçimlerden sonra işçilerin kadrolu yapılacağı sözü alınınca, işçiler toplumsal duyarlılığın giderek azalmasını ve direnişin zayıflamasını da dikkate alarak taşeronda işe başlamaya razı oldu ve işlerine aynı koşullarda tekrar döndüler. Oysa verilen sözler tutulmamış ve aradan 7 ay geçmesine rağmen işe alınan bu 50 civarındaki işçi hala kadrolu yapılmamıştır. Park-bahçe işçileri kamusal hizmetlerde taşeron sistemine karşı çok önemli bir karşı duruş göstermiş, ama ancak 90 gün dayanabilmiş ve Aziz Kocaoğlu'nun DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'ye verdiği söze inanmak istemişlerdir.
Şu CHP aşkı...
Her iki eylemin de ortak özelliği, işverenin CHP'li belediye ve sorunun esasının taşeronlaştırma olmasıdır. Kent A.Ş. işçilerine de taşeronda çalışma teklifi edilmiş, işçiler asla bunu kabul etmeyerek direnmeye devam etmişlerdir.
Park-bahçe işverenin CHP'li belediye olması ve de yerel seçimlerin hemen arifesine denk gelmesi nedeniyle gerek Belediye-İş Sendikasından gerekse de Genel-İş Sendikasından gerekli sendikal desteği alamadılar. Bu sendikaların seçimlerde CHP'yi destekleyeceklerini açıkça ilan ettiklerini tekrar hatırlatalım. İşte bu ilişki biçimi, Cevat Durak'ın cüretle cehaleti yan yana getirerek, "bunlar gerçek DİSK'i temsil etmiyor, bunlar ABDULLAH TÜRKLER'in sendikası değildir" diyebilmesinin asıl nedenidir.
CHP'nin emeğin çıkarları neresinde durduğu bizce malum, ama taşeronlaştırmaya karşı olan DİSK, Cevat Durak'ın ısrarlı davranışını onun kişisel tercihi olarak mı değerlendirecek, yoksa CHP ile bulaşık ilişkilerini gözden mi geçirecek? Sorun bu.
Solun sorunu
Bütün güçsüzlüğüne rağmen, sosyalist hareket doğru biçimde seferber olduğunda işçilerin çeşitli mücadelelerinin mevzi başarılan ve kazanımlarla sonuçlanmasını sağlayacak işlevsel bir rol oynayabilir. Ama bunun için önce, bir direnişin bin bir güçlüğü ve sorunu ile yakından ve içerden ilgilenmek yerine dışardan gazel okumayı "önderlik" sayma alışkanlığından vazgeçilmesi gerekiyor. O direnişin kazanımla sonuçlanmasına kilitlenmek yerine, dayanışma amacıyla şöyle bir boy gösterip resim çektirmek ve yayınlatmakla da "görev yerine getirilmiş" olmuyor. Unutmayalım, hem sosyalist hareketin hem de şimdi ondan mesafeli duran işçi hareketinin, küçük de olsa, kazanımlara şiddetle ihtiyacı var.
Başarabiliriz
Sermayenin işi ve işyerini parçalayarak sınıfı parçalamasının, artık kalıcı bir eğilim haline geldiği gerçeği açıktır. Buna verilecek tek etkili yanıt hem yeni getirildiği yerlerde taşeronlaştırmayı püskürtmek, hem de verili durumu dikkate alarak taşeron işçiler arasında örgütlenmektir. Her şeye rağmen, özellikle kamusal hizmetlerde sürekli genişletilen taşeronlaştırmaya karşı durmak ve onu geriletmek mümkündür.Yeter ki, şu veya bu direnişin etrafındaki eylemli dayanışma ağı sosyalist hareketi, sendikaları ve diğer emek örgütlerini kapsayacak şekilde ve akılcı taktiklerle genişlesin. sendikalar ve diğer emek örgütleri emek mücadelesinin daha genel düzeylerinde de olmak üzere her hak mücadelesini ortak mücadele alanı olarak görüp ve de ortak hareket etsinler. Örneğin, şu veya bu hastanede, SES ,tabip odası ve işçi sendikası eşgüdümlü bir faaliyet gösterince taşeron işçilerin örgütlenmesi ve hak elde etmesi genellikle mümkün olmakta, aksi durumlarda başarısızlıkla sonuçlanmaktadır.
Kent A.Ş. işçileri başarmalı
İşçiler, daha ilk gün polisin gözdağı vermesine ve jandarmanın yol kesmesine rağmen yürümeye devam ediyorlar. 625 kilometrelik yolu, her il, ilçe ve yerleşim merkezinden sloganlarla geçerek yürüyorlar. Genel-İş Sendikasının bazı genel merkez ve şube yöneticileri ile beraber 56 işçi taşeronlaştırmaya karşı bu onurlu yürüyüşünün başarıyla sonuçlanması son derece önemli. Zira başarısızlık, İzmir ve havalisinde kamu hizmetlerinde taşeronlaştırmanın yeni ivme kazanmasına yol açacak. (CU/EK)