Hala pek kimse adını doğru dürüst söyleyemese de, İzlanda'nın sürprizi sevgili volkan Eyjafjallajokull, geçen hafta birden gündelik hayatın akışını durduruverdi. Uçaklar, patlayan volkanın havaya karışan küllerinin etkisiyle havalanamadı; hava trafiğinin aniden durması, tren ve otobüs seferlerine aşırı yığılma yarattı.
Sonuç: Avrupa ekseninde hatırı sayılır bir panik etkisi. Bu bize yeni felaket görüntüleri (kül bulutları, tren kuyrukları, havaalanı mağdurları vs.) armağan ederken, diğer yandan da uluslararası ajandanın dikkatini global trafiğin baş döndürücü hızını yeniden sorgulamamızın gerekliliğine çekti. Kopenhag Zirve'sinde iklim değişikleri konusunda çevrecileri ve uzmanları dinlemeyen ve gerekli tedbirleri ekonomik kaygılarla almaktan kaçınan dünya liderleri (-nin ta kendileri de), uçaklarına binemedi; seyahatlerini erteledi. Doğa, artık kibarca değil, alenen uyarıyor: Dünyanın dengesini kuran değil, bozan insan ve doğa, hala arada bir agresif bir jestle kendini hatırlattığında karşısında çaresiz kalacağımız kadar güçlü!
Bunlar olurken Oslo'daydım. Berlin'e dönüş uçağımın kimbilir ne zamana kadar ertelendiğini bilmeden, eğlenceli bir belirsizlik içinde, dolaşmaktayken, karşıma tesadüfen Bernadette Corporation'ın 2003 yapımı "Get Rid of Yourself" videosu çıktı. Tüm sistemin bir anda durması fikrinin o kadar da kötü gelmediği, doğanın kontrolü eline alıp bizi çaresiz bırakırken, diğer yandan zaman algısını kırması, koşullu takvimlerimizi bozması videonun üzerimdeki etkisini iyice güçlendirdi. Herşeyin birgün birden değişebileceği olasılığı! Bir sabah uyanmışsınız, ne kredi kartınız geçiyor ne de bankadaki paranızın bir değeri var.
Hayatım üzerindeki kontrolü yitirdiğim hissi ve yapılan planların işlememesi üzerine içilen bir bardak su etkisi yaratan video, Genoa'da gerçekleşen (2001) anti-kapitalist buluşmanın kayıtları üzerine kurulu, ses ve görüntülerin yeniden kurgulanmasıyla oluşturulmuş, G-8 karşıtı bir manifesto niteliğinde. Kendilerini 'Black Bloc Hareketi' olarak tanımlayan aktivistlerin sert ve kararlı gösterileriyle "tek yol devrim" adına gerçekleşen bir pilot çalışmaya dönüşen eylemlerin akışında, sivil savaşın ve yeni solun değişen içeriğini sorguladığımız "Get Rid of Yourself" 11 Eylül sonrası dünyanın geçirdiği kapitalist evrimin tartışılması için çakılmış bir işaret fişeği! Zaten eylemlerin birleştiği payda, dünyayı kurtarmak için önce kendini-kuşağını kurtarmak.
Video aktıkça akla hemen Toni Negri'nin Michael Hardt ile birlikte yazdığı; emperyalizmin sonunu ilan eden ve yeni bir kapitalist çağın başladığını iddia eden "İmparatorluk" (2001) kitabını getiriyor. Küresel egemenlik ve değişen iktidar kavramı üzerine kurulu argüman, artık hiçbir ulus devletin denetiminde bulunmayan ve sadece küresel-kapitalist bir kontrol mekanizmasında işleyen "kolektif sermaye" kavramını öneriyor. Bundan beslenenler, son zamanlarda kapitalizmin geleceği ya da sonu üzerine kurulu felaket/kıyamet senaryoları üretirken, politik vizyonlarına illa ki doğanın -bir iktidar tartışması olarak- geri dönüşünü vurguluyor. 11 Eylül'den sonra kafalarımıza kazınan; uçağın gökdelenlere çarpma anının kırık plak gibi çeşitli medyalarda yeniden üretilmesi ile (de) ilgili olarak değişen bir imaj algısıyla, sormak gerekiyor; felaketin imaja dönüştüğü küresel hareketlerde, bir yerde olan bitenin etkisi diğer başka noktalara -artık İnternet hızıyla- sıçrarken, gelecek ile ilgili politik vizyonlarımız nasıl/ne şekilde kırılıyor?
Yani, yaşlandıkça iyice hırçınlaşan ve çekilmez huysuz bir adama dönüşen kapitalizmin hakkından kim gelecek? Hiç kuşkusuz doğa, tabiat ana, yerkürenin ta kendisi... En yakın teoriler petrol kaynaklarının bitmesinin, endüstri, ekonomi ve ulaşımı nasıl etkileyeceği üzerine kurulu. İsveç, Norveç gibi kuzey ülkeleri gelecek elli senelik enerji planlamalarını yapmakla meşgul. Diğer yandan, bazı Avrupa ülkeleri tersine bir gelecek korkusuyla her kış -ya Rusya gazı keserse(?), stresinde... Aslında özünde, enerjnin, iklimin ve çevrenin yeniden düzenleyeceği ve küresel kapitalizmi değiştirecek etkenler olarak tartışılacağı bir çağa giriyoruz.
Zira yaşadığımız dünyanın fiziksel koşullarını, doğanın dengesini unutuyoruz. Süpermarket beyazı hayatlarımıza gömülmüş, trik trak trik trak masaüstümüze odaklanmış bir hızda yaşayıp giderken, birden onun nefesini ensemizde hissediyoruz; belki bazı başkaları için bu sefer biz TV'den geçen bir anlık bir haber anı oluyoruz -felaket kurbanı olarak ekrana yansıyarak... Ama ya küresel zamanı ve koletif algıyı kontrol eden sistem mekanizmaları bir gün durursa?
Oslo'da geçen birkaç günün ardından uçmaktan umudu kesince, çareyi"Oslo Speculations" konuşmaları serisine gelmiş ve kalakalmış -Micheal Auder, Jens Haaning, Anne-Claire Schmitz, Henrik Plenge Jakobsen ile birlikte- Kopanhag'a botla (oradan Berlin'e otobüzle devam ederek) geri dönmekte buldum. Micheal, New York'tan uçarken kaybolan valizinin peşindeydi, Jens ise bu tür kriz anlarının birbirimizle yeni ilişkiler kurmak için etkili olacağını iddia etmekteydi. Hemen hepimiz, o açılıştan bu projeye, sürekli hareket halinde bir takvimle yaşayan güncel sanat profesyonellerinin bitmez tükenmez bir "networking" hırsı ile artık iyice hayatlarının bir parçası olan mobiliteye daha eleştirel bir gözle bakmalarının ivediliğinde uzlaştık...
Sanılanın aksine yakın gelecekte öyle şimdiki gibi pek vızır vızır uçup, zırt orada zırt burada dolaşamayacağız; zira dünyanın küçüldüğü ve küreselleşme sonucu uluslararası bilgi aktarımı ve mobilitenin arttığı süphesiz, ama bu henüz çok kısa vadeli bir gelişim süreci olduğundan çevre ve iklim değişikliklerinin bu çok katmanlı trafiği nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz.
Nihayet (yollarda geçen bir haftasonundan sonra) eve döndüğümde postamda bulduğum Yasemin Özcan Kaya'dan gelen kartpostal beni çok güldürdü, zira karpuz resminin altındaki "Dünya Siyasi Haritası" başlığının devamını hafızam getiriyor, kesmece bunlar kesmece...(AY/EÜ)
______________________________________________________________________________
Görseller
1. Bernadette Corporation, "Get rid of yourself, video still, 2003."
2. Yasemin Özcan Kaya, Dünya Siyasi Haritası, 2007.
3. Evim-evim-güzel evim!