* Görseller: IMDB.
2016 yapımı "Ma vie de Courgette" ya da Türkçe adıyla "Kabakçığın Hayatı" izleyicilere duygusal bir yolculuk sunan bir İsviçre-Fransa yapımı stop-motion animasyon filmi. Gilles Paris'in "Autobiographie d'une Courgette" adlı kitabından ilham alan film, çocukların hassas dünyalarına saygıyla yaklaşarak hem hüzünlü hem de umut verici bir hikâyeyi anlatıyor.
Claude Barras'nın yönetmenliğini üstlendiği filmin senaristi Céline Sciamma. Film, aynı zamanda yönetmenin ilk uzun metrajı. 18. yüzyılda geçen bir aşk hikâyesini anlatan ve Cannes Film Festivali'nde En İyi Senaryo ödülünü kazanan 2019 yapımı Portrait of a Lady on Fire (Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi) filmindeki yönetmenlik başarısı ile dünya çapında tanınan ve bu kez senarist olarak karşımızda duran Sciamma, "Kabakçığın Hayatı"nda merkeze Courgette (Kabak) adındaki çocuğun yaşamını koyuyor.
Uçurtma ve bira kutusu
Mavi saçlı, iri gözlü ve belli ki balkabağını andıran kocaman kafası nedeniyle annesi tarafından "Kabakçık" lakabıyla çağırılan dokuz yaşındaki Courgette, annesinin vefatının ardından yalnız kalan ve yetimhaneye/çocuk bakımevine yerleştirilen bir karakter. Anne ve babasından ona kalan iki eşya var: Biri ön yüzüne babasını, arka yüzüne de babasının çok sevdiği "piliçleri" çizdiği kendi halinde bir uçurtma, diğeri ise annesinin sürekli içtiği ve her yere bıraktığı umutsuz bira kutuları.
İçine atıldığı bu yeni evde, benzer travmaları deneyimlemiş diğer çocuklarla tanışan Kabakçık, başlangıçta mekâna uyum sağlamakta zorlansa ve çocuklardan bazılarının zorbalığına maruz kalsa da, zamanla çocuklar arasında büyük bir dayanışma ağı kuruluyor.
Kabakçık ve yeni arkadaşları, yaşamın güçlükleri ve travmalarıyla yüzleşirken birbirlerine destek oluyorlar.
Kayıplar
Film, çocukların gözünden aile, arkadaşlık, kabul edilme ve umut gibi evrensel temaları ele alıyor; fakat bunu çocukların biricik dünyasıyla sınırlı tutarak yapmıyor. Hatta zaman zaman çocuklar için kurgulanmış bir animasyondan ziyade, yetişkinler olarak bizlerin de travmalarını da yoklayarak, bizi bir anlığına karanlığa çekiyor. Kayıplarla ve dünyada yapayalnız bırakılma hissiyle başa çıkma yöntemi, her çocukta nasıl farklılaşıyor bunu görmek bile hayli çarpıcı.
Annesi sınır dışı edilen siyah bir çocuk, eve yaklaşan her arabayla annesinin geldiğini sanıyor örneğin; ya da annesi, babası tarafından gözlerinin önünde öldürülen çocuk hayli "soğuk" bir tavırla kimseye ne yaşadığını anlatmak bile istemiyor. Biri boş zamanlarda sadece iplerle oynarken, bir diğeri sürekli altını ıslatıyor.
Kahramanımız Kabakçık ise herkesi derinlemesine gözlemleyerek ve onları anlamaya çalışarak, kendi yaşadıklarını da anlamlandırmaya çabalıyor. Onu yetimhaneye getiren polis memuru ile arasında yakın bir bağ kurulan Kabakçık, tüm bu keder ve üzüntüye rağmen mutlu olmaya da çalışıyor. Arkadaşlarıyla geçirdiği iyi vakitler, ona esprili şekilde dönen başka gündemler ve yazdığı mektuplar ve çizimler sayesinde Kabakçık burada da kısa sürede kendi dünyasını kuruyor. Ki filmin başında da gördüğümüz üzere, Kabakçık annesi hayattayken de kendi dünyasını kurmak ve bu dünyadan keyifli bir an çıkarmaya çalışmakta mahir.
Kuyu
Günler böyle geçip giderken Kabakçık'ın polis memuru ile olan ve günbegün güçlenen arkadaşlığına, bir de küçük aşkı ekleniyor. Görevlilerinin çocuklara karşı son derece anlayışlı ve ilgili olduğu bu yetiştirme yurdu/bakımevi, kurulan bağlarla Kabakçık'ın yeni yuvası haline geliyor. Öyle ki, Kabakçık artık buradan ayrılmak istemiyor. Başlarda, annesiyle yaşadığı ve annesini kaybettiği evin önünden geçerken yaşadığı kalp ağrısı, ilerleyen sahnelerde sizi başka duygulara sürüklüyor.
Son derece renkli görünen; ama bizi yer yer kedere boğan bu animasyon, çocuklara hitap ediyor görünse de aslında tüm yetişkinlerin karanlık kuyularından da biraz su çekiyor.
* Kabakçığın Hayatı, MUBI Türkiye'de izlenebilir.
(TY)