Ali İsmail Korkmaz davasının ikinci duruşması için Kayseri’deydim.
Gergindim, hem günler öncesinden. Duruşmaya gidiyor olmak, ilk kez uçağa binmek, ilk kez şehir dışına habere gidiyor olmak, davanın Ali İsmail Korkmaz’ın sanıklarının yargılandığı dava olması yetti de arttı karnımdaki ağrıya.
Sabah karanlığında düştüm yola. Birçok kentten insanlar da geceden otobüslerle yola çıktı. Havaalanında tanıdık kimse var mı diye bakınırken Avukat Ceren Kalı olduğunu sonradan öğrendiğim kişinin de duruşmaya gittiğini fark ettim. Yolları kesişenlerin sayısı artıyor, iyi bir şey elbet ama böyle mi kesişmeli?
Barikatları aşma çabası
Gün, biz havadayken doğdu. Kayseri Emniyeti’nin bildirdiği gibi adliyeye çıkan yollar araç trafiğine kapalıydı. Yol boyunca TOMA’lar ve çevik kuvvet ekipleri gördük. Bizi karşılayan kişinin rehberliğinde adliyeye ulaştığımızda 1 Mayıs Taksim’ine benzer labirent şeklinde dizilmiş polis barikatlarıyla karşılaştık.
Elbet ilk gittiğimiz girişten bir diğerine yönlendirildik, oradan bir başkasına, oradan yine ikinciye. Sivil giyimli bir ‘yetkili’ sadece avukatların alındığını tekrarlarken ben aralarında anlaşmaları gerektiğini söyleyerek beklemeye başladım. İçlerinden biri diğer girişe gidip ‘sadece avukatların alındığı’ bu yoldan gireceğimi söyleyince ilk adımı geçtim saydım.
Duruşma salonu
Duruşma salonlarını sevmedim hiç. Daha önce hep sanıkların özgür kalmasının beni mutlu edeceği duruşmalara gitmiştim. O salondan onlarla çıkamamamızın dünyanın en saçma şeyi olduğunu düşündüm hep. Bu kez tam tersini hissediyordum ki her durumda istediğimin adalet olduğunu söyledim kendi kendime.
Duruşma için konferans salonu hazırlanmıştı. Çağlayan Adliyesi’ndeki küçük odalardan oluşan ‘salonlardaki’ deneyimlerimden sonra şaşırdım buna.
Korkmaz ailesi oradaydı, avukatlar salonun her yerindeydi, milletvekilleri de gelmişti. Adaletin arandığı onca yerden aşina olduğumuz yüzler, arkadaşlar, sokakta gaz altında birlikte koşturduğumuz diğer muhabirler de salondaydı.
“Gezi eylemine katılan tanık” her şeyi anlattı
Sanıklar geldi. Duruşma başladı. Tübitak’ın Ali İsmail Korkmaz’ın dövülmesine ilişkin görüntüleri göndermediğini öğrendik. Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, Ahmet Atakan'ın kardeşi Zafer Atakan ve Balıkesir ile Mersin Baroları ile Ali İsmail’in ağabeyi Gürkan Korkmaz’ın yedi aylık oğlu Ali Yusuf için ilettiği katılma talepleri reddedildi.
Tanıklar dinlenmeye başladı. İlk tanık Semih Berkay Yapıcı anlattı. Ali İsmail’in dövüldüğünü görmüş, bir şey yapamamış, ardından gördüklerini ekşisözlük’e yazmıştı. Hatırlıyordum o yazıyı okuduğum anı. Korkmaz ailesi, avukatlar, salondakiler ve sanıklar dinledi. Biri hariç tüm sanıkları teşhis etti, görüntüleri izledi, teşhisini yineledi.
Tanık avukatları sorular sordu. Olay günü yanında olan arkadaşının soyadı, onun da Gezi eylemlerine katılıp katılmadığı, fırının önünde neden ona bir şey yapılmadığı sorularının yanı sıra tutuksuz sanık polis Şaban Gökpınar’ın “Gezi eylemlerine katılan kişinin tanıklığına ne kadar itibar edilebilir” sözleri salondan tepki topladı.
“Burası Türkiye”
Ara verildi. Dışarıda dayanışma için gelenler vardı. Korkmaz ailesinin yanı sıra Mehmet Ayvalıtaş’ın babası ve Ahmet Atakan’ın kardeşi konuşmalar yaptı. Öfkelilerdi, ancak adalet taleplerinin arkasındaydılar, ağabey Gürkan Korkmaz yargılamanın iyi gittiğini belirtti.
Duruşmayı izlemeye gelen iki kişinin bir polisle konuştuğunu duydum. Polis belli ki zor şartlar altında çalıştıklarını anlatıyor, karşısındakiler de sendika kurmalarını, özlük haklarını alana dek iş yavaşlatmalarını söylüyordu. Polisin cevabının ‘Burası Türkiye’ olduğunu duyuyorum.
Öyle ya, “Burası Türkiye”.
Arkadaşları anlattı
Yapıcı’nın ardından Ali İsmail Korkmaz’ın o gün yanında olan, hastaneye götüren, hastaneden ‘önce ifade’ diyerek çevrilen arkadaşları tanık olarak ifade verdi. Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldükten sonra arkadaşı Turhan Güner ile yürürken görüldüğü mobese kayıtları ilk kez izlendi.
Zordu. Onlar için, dinleyenler için, en çok Korkmaz ailesi için. Ben yazdım, Ayça İstanbul’dan siteye taşıdı hepsini.
Sanık avukatlarının soruları kimi zaman daha da zorlaştırdı durumu.
“Mevlüt Saldoğan’ın avukatı, “Hastane sürecinde doktorlara hastalığında bilgi verdiğini söyledi. Yunus emre hastanesinde beyin cerrahine görünmesi gerektiğini söylemiş hekim, kendileri de yetişkin, Ali İsmail de, neden görünmediler” diye sordu.
“Okan Korkmaz da ‘Acil hastanedeki doktora kafasında bir şey olmadığını, istersek gidip görünmemiz gerektiğiniz söyledi. Yine de görünecektik, adli vaka olduğundan sıra verilmediği için görünmedik’ diye cevapladı.”
Sonraki üç sanık Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü fırının karşısında oturan üç kardeşti. Pencereden gördüklerini anlattılar.
Duruşma süresince sanıkların ve avukatlarının ifadelerine salondan sık sık tepkiler yükseldi. Korkmaz ailesi avukatlarının çabaları çoğu kez salon tarafından alkışla karşılandı. Mahkeme başkanı duruşmanın aynı gün sağ salim bitmesini ister tavırdaydı.
Bir sonraki duruşma 14 Temmuz’da
Yola çıkmam gerekiyordu, sonraki üç sanığı orada dinleyemedim. Çıktığımda adliye önündeki kalabalık yerindeydi. Polisler yol boyunca oturuyorlardı. Taksiye bindim. Duruşmanın bitip bitmediğini sordu, hala devam ettiğini söyledim.
On dört saat sonunda sona erdi duruşma. Bir sonraki duruşma 14 Temmuz’da. (BK)