Arkadaşlığından onur ve gurur duyduğum Prof. Dr. Nazmi Zengin'in yönetiminde sağlıkla ilgili bir sivil toplum örgütlenmesi var: "Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi".
Pek çok konuda üretip ortaya koydukları çok önemli bilgileri net üzerinden toplumun ve sağlıkçıların hizmetine sunuyorlar. Bu kurum ve çalışmalarının önemli bir özelliği, bilimsel gerçeklerden ve doğrulardan asla ayrılmamaları. Toplum ve sağlık adına bilimselliği ortaya koymuş tüm doğruları, kişisel dünya görüş ve yaklaşımlarından bağımsız olarak ortaya koyuyorlar. Bir bilim adamının laboratuar içindeyken, onu etkileyen tüm inanç ve doğmalardan azade bir şekilde çalışması gibi, bu faaliyet kapsamından kişisel inanç ve düşüncelerini bir kenara koyarak bu hizmeti sürdürüyorlar.
* * *
2008'de Mexico City'de gerçekleştirilen "XVII. Uluslararası AİDS Konferansı" sırasında Alec Irwin isimli bir gazetecinin BM Sağlık Hakkı Özel Raportörü Annand Grover'le yaptığı bir röportajı da özetleyerek sitelerine koydular. Aslında bir avukat olan Annand Grower bu röportajında çok da doğru olarak "Sağlığın finansmanı için öne sürülen modellerin tümü elverişli olabilir ve pratiğe aktarılması ülkeden ülkeye fark gösterebilir, ancak her türlü çözümün istisnasız herkesin sağlık hakkı olduğunu peşinen kabul etmesi şarttır" demiş.
Bu düşünce, çok yakınlarda olduğu gibi bizim başbakanımız ve sağlık bakanımız tarafından da topluma yönelik yapılan konuşmalarda sıklıkla ifade edilse de, konu uygulamaya geldiğinde ne yazık ki yeterince göz önüne alınmamakta ve uygulamaya yansımamaktadır.
Bu tür konuşmalara dair yapılan haberler, yorumlarla, yine konuşmalarla ilgili olarak medya tarafından sorulan sorularda ne yazık ki yukarıda belirtilen düşüncenin somut karşılıkları gündeme getirilmemektedir.
Örneğin son dönemde diş bakım ve tedavisi konusunda kamusal hizmet sunumu yetmediği için, başta muayenehaneler olmak üzere ağız ve diş sağlığı hizmeti veren özel sağlık kuruluşlarından hizmet alımına ilişkin yürütülen çalışma kriz neden gösterilerek rafa kaldırıldı. İstanbul Dişhekimleri Odası'nın "Hükümet tarafından hizmet alımının gerçekleşeceğine ilişkin kamuoyunda büyük bir beklenti yaratılmışken gelinen noktada verilen sözlerin, yapılan açıklamaların hiçbir değerinin olmadığı görülmektedir" demesi tam da bu düşüncenin uygulamayla olan çelişkisine en somut ve yakın örnektir.
* * *
Grower söyleşisinde yaşanan ve giderek de derinleşen ekonomik krize atıf yaparak "Ekonomik kriz özellikle yoksul ve marjinal gruplar için olmak üzere sağlık hakkı da dahil olmak üzere hakları korumak için sistematik çabaların önemini göstermektedir. 1990'larda genellikle sadece özelleştirme anlamını taşıyan ekonomik liberalizasyonu yaşadık. Yoksullar daha da yoksullaştı, zenginler daha da zenginleşti. Bu bağlamda, sağlık hakkının evrensel olduğunda ısrar etmek daha da önem kazanıyor. Ancak bu sadece felsefi bir ilke değil. Bu bütçelemeyle de ilgili bir şey" demiş.
Onun özellikle çok yoksul ülkeler için işaret ettiği, "uluslararası sorumluluğun ve kaynakların kullanılması" düşüncesine yönelik olarak, özellikle yoksul ülkelere bu hakkın gerçekleştirilebilmesi için Gobal Found gibi STK kaynaklarının adres gösterilmesine itiraz eden sevgili Zengin'e katılmakla birlikte, OECD'nin 16. büyük ekonomisine sahip ülkemizde bütçe ve kaynak yetersizliğinin "sağlık hakkının gereği olan hizmetlerin sunulmamasına" yol açması kabul edilemez.
İşte bu noktada hem karar verici ve uygulayıcılar, hem de o uygulayıcıları denetlemekle görevli olanlar, bilimsel bilginin ürettiği doğruları her koşul ve zaman da rehber kabul etmek ve ona göre davranmak zorundadırlar.
Aksi takdirde hem sağlığımızdan oluruz, hem de bilimin toplum için anlam önem ve yararından söz edilemez.(MS/EÜ)