Ortada, duvara yakınca bir yerde bir masa, masanın üzerinde evraklar! Dirseğine kadar siyah gömlek koruyucusu geçirmiş bir eski zaman "kalem efendisi" tahrirat kâtibi! Hemen karşısında kasabanın "delisi", Deli Çavuş!
Bütün resmi dairelerin en görünür yerinde olduğu gibi, Mustafa Kemal'in çerçeveli fotoğrafı duvarda asılı! "Kâtip ve deli çavuş", ikisi de hiçbir korkuya mazhar olmaksızın yüksek sesle ve Kürtçe konuşuyorlar...
Beklenen kaymakam geldi
Bir süre sonra içeriye tayini ilçeye yeni çıkmış ve heyecanla beklenen Kaymakam giriyor, yardımcısı ile birlikte; Kaymakam ve yanındaki de Kürtçe konuşuyorlar.
Sonra resmi dairede ya da değil, dava vekili, istifçi, imam, ilçenin kalburüstü muhterem zevatı, jandarma komutanı, eşkıyası, fahişesi, adeta tüm ilçe halkı sırasıyla ve herkes Kürtçe konuşuyor.
Avatar filmi gibi!
Bir anda gerçekle hayal birbirine karışıyor. Düş dünyasında sanıyorsunuz kendinizi, Avatar filmi gibi! Kuyruğundan doğaya tutunmuş ve hayatla bağ kurma çabasındaki Avatar kahramanının duygusal ruh halinde gibisiniz sanki!
Duvardaki fotoğrafta öylesine ve yorumsuz bakan Atatürk'e can gelse acaba o da Kürtçe konuşur ve yılların büyüsü bozulur mu, diye ironik bir dille soruyorsunuz kendinize?
Sonra perde kapanıyor, kendinize geliyorsunuz ve alkışlar...
Anlıyorsunuz ki bu bir oyun, sahnede alkışlanırken kendileri de sizleri alkışlayan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin Şehir Tiyatrosu sanatçılarının oynadığı bir oyun!
Dormen'den "Çîrokek Zivistanê" oyunu
Haldun Dormen'in, Cevat Fehmi Başkut'tan uyarladığı Buzlar Çözülmeden oyununun "Çîrokek Zivistanê" adlı Kürtçeye çevrilmiş oyunu.
Oyun, daha önce de defalarca sinema filmi ve tiyatro oyunu olarak Türkçe izlenmiş, seyredilmiş bir cumhuriyet "güzellemesi". İçeriğe dair yeni bir şey yok.
İstifçinin, karaborsacının, din bezirgânının, sahtekâr bürokratın ipliğini pazara çıkarmaya çalışan tımarhane kaçkını ve kaymakam rolüne soyun(durul)muş bir delinin etrafı karla kaplı kasabadaki zorlu bir kış mevsimi süresince zamanla yarışarak yapmaya çalıştıkları.
Alışılmışın dışında tek farkı, oyunun Kürtçe olması!
Haldun Dormen bir müzikal yapmış. Oyuncular sıkı çalışmışlar. Dili, biraz acele konuşmakla birlikte iyi kotarmışlar. Anlaşılır ve fesih. Müzikler yerli yerinde kurgulanmış. Sahne sanatı açısından alışılmış kimi Kürtçe şehir tiyatrosu oyunlarıyla kıyaslandığında, çıtanın seviyesi iyice yükselmiş.
İkinci stajyer kaymakamlığım
Oyunu izledikten sonra anılarım beni 12 Eylül günlerinin Pervari'sine götürdü. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Pervari'de Karadenizli bir Laz Kaymakam görev yapıyordu. Kaymakam, arkadaşım ve dostumdu. Ben de anılan tarihlerde Siirt'te darbeyle akamete uğratılmış stajyer kaymakamlığımı Diyarbakır sonrası ikinci kez yapmakla meşguldüm.
Kısa bir süre sonra dönemin İçişleri Bakanı asker kökenli Selahattin Çetiner tarafından görevden azledildim. Pervari Kaymakamı H. Kemal Baykal "canını sıkma, bunlar aynı şeyleri bizlere de yapacaklar, görürsün" dedi.
Kaymakam Kemal Baykal'ın sözlerinin üzerinden bir süre geçmeden 'Pervari'de, kaymakamlık makamında Kürtçe konuşuyor' diye Mülkiye Müfettişi soruşturmasına tabi tutuldu.
Müfettiş: Kürtçe konuşuyormuşsun?
Müfettiş sormuş Kaymakam'a "Makamında vatandaşla Kürtçe konuşuyormuşsun? Suç olduğunu bilmiyor musun? Devlet memuru devletin resmi diliyle konuşur..."
Kaymakam yanıtlamış; "Müfettiş Bey siz bakanlık olarak bilgi ve görgümü arttırmak üzere beni İngiltere'ye gönderseniz. Bir süre; mesela bir, iki yıl oralarda kalsam, döndüğümde tek kelime İngilizce öğrenmemiş olsam bana hesap sormaz mısınız? Sorarsınız elbette! İşte ben de onu yaptım. Dokuz yıldır bir Karadeniz çocuğu olarak Kürtlerin içindeyim. Önce Diyarbakır Silvan, sonra Bingöl, şimdi de Siirt Pervari. Ben bu halkın konuştuğu dil olan Kürtçeyi öğrendim ve onların derdini dillerinden öğreniyor ve onlara dileriyle hitap edip çare bulmaya, hizmet üretmeye çalışıyorum. Siz bana, 'bir dil daha öğrendim ve hizmette kolaylık yarattım' diye ödül vereceğinize, vatandaşla Kürtçe konuşuyorum diye hesap soruyorsunuz".
Emekli edildi; Kürtçe konuştuğu için
Kısa bir süre sonra Pervari Kaymakamı H. Kemal Baykal ile Diyarbakır'da buluştuk: Diyarbakır 7. Kolordu ve Sıkıyönetim Komutanlığının raporu ve İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerinin fezlekeleri üzerine 12 Eylülün İçişleri Bakanlığınca makamında Kürtçe konuştuğu için Pervari Kaymakamı H. Kemal Baykal "Resen emekli" edilmişti...
O kaymakam Kemal şimdi nerdedir bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki; bu ülkede hiçbir şey değişmedi. Şark cephesinde yeni bir şey yok. Belki yöneticiler gözlerimizin içlerine bakarak "yarım elma, gönül alma kabilinden" Rojbaş filan diyorlar.
Ama gazetelere düşen haberlere göre bu tuhaf ülkede onca "açılım" teranelerine rağmen hâla siyasetçilere "Kürtçe siyaset yapma ve konuşma yasağı" yasayla süreduruyor. Hatta Kürtçeyi kamusal alanda kullandı diye "olmadık işler" bahane edilip içeri atılanlar da var...
Devlet, Newroz davetlerine icabet etse...
Hani diyorum ki; hazır Newroz Bayramını kutluyorken, valiler, kaymakamlar, hatta bilumum devlet büyükleri Kürtlerin Newroz davetlerine icabet etseler. O uyduruk ve yapmacık resmi Nevruz muhabbetlerinden vazgeçip halkla birlikte Newroz'u kutlasalar ve samimiyetle "Rojbaş, Cejna Newroz pîroz be" deseler. Ne kadar güzel olur, değil mi?
Yoksa tiyatro oyunları sadece anı tazelemek için iyi birer sanat kârı olarak kalır, öteye gitmez! (ŞD/EÖ)