“Kolay değil, anlıyorum, anılarımız öylesine kan yüklü ki bazen bu kana bir sınır koymaya, selinde boğulmamak için kana bir kanal oymaya kalkıştığımızda suçluluk duyuyoruz.” Julio Cortázar
Her zaman çok oldu. Biz her ne zaman gördüğümüzü, duyduğumuzu, hissettiğimizi resmetmeye kalksak eksik kaldı. Ama anlamaya çalışmaktan da geri duramazdık. Olmakta olanı elbette sözcükler aracılığıyla aktarmak çoğu zaman imkansız. Çünkü anlatmak istediğiniz şey akıyor.
Ama bunun dışında günahlar da var. Bu çoğu zaman olanı yanlış algılamaktan ibaret değil. Daha çok geçmiş tecrübelerine dayanan insan denilen mahlukatın bilinçli eylemi. Bu yazı, içinde debelendiğimiz savaş denilen melanetin paralelinde işlenen bazı kavram suikastlerine değinecek.
İç savaş
Suriye’de, Yemen’de olan ya da bizi bekleyen bir iç savaş mıdır? Bizdekini bilemem ama Suriye ya da Yemen’de rol alan aktörlerin bolluğu, böyle kolay tanımlamalara pek izin vermez. Peki yaygın olarak bu ülkelerde olan için “iç savaş” lafı neden tercih ediliyor? Popüler olmasının nedeni hepimizin sunulanı, kolayına kaçarak tercih etmemiz olmasın? Niyesinin yanıtını hemen bulamasak da sonuçlarından birini görebiliyoruz. “Esad katil, matil ama birlikte çalışmaya hazırız”. En azından bu kavramın yerinde kullanılmayınca katillerin bir kısmını gizlediği aşikar. Sonra? Sonrası hep aynı “Kürt anasını görmesin”.
Mezhep savaşı
Alın size bir başka büyük yalan daha. Nasıl milliyetçilik burjuvazinin kendi çıkarlarını milletin çıkarları diye yutturması ve cepheye ölüm için garibanları sürmesi ise; şimdi Ortadoğu’da bunun başka bir versiyonu sergileniyor. Katil sürülerine destek verenlerin bir mezhebi olabilir mi? Ya da kendi mezhebinden olan Filistinlerin tepesinden hergün ölümü eksik etmeyenlerle kol kola olmak için can atanların bırakın bir mezhebi; ahlakı, insanlığı olabilir mi?
Kirli savaş
Bu kavram da bonkörce ortalığa saçılabiliyor. Gerçek suçluları gizlemenin alengirli yollarından biri. Nasıl mı? Arjantin örneğine bakalım. Mesela siz 30 bin kişiyi hapisler ve işkenceler sonrası kaybediyorsunuz. “Benim bir sorumluluğum yok, sisin içinde adeta yok olup gittiler, zaten ortam bulanıktı, kimin ne yaptığı belli değildi, anarşi-terör vardı….” falan gibi laflar geveliyorsunuz. Olanın adını takmak kolay bundan sonra “kirli savaş”. Arkasından üç beş akademisyenin bu yalanları allayıp pullayacak lafları da gelirse ne ala. Obama mobama da sizin laflarınızı tekrar ederse tamamdır artık gerisi.
Ama yanılıyorsunuz! İnsanlar unutmaya, yalana inanmaya meyilli olabilir, ama duvarların hafızası var. İşkence yaptığınız mekanlarda hala kanlı izleriniz var
Ayrılıkçı
Bu kavrama yakın zamanda cereyan eden dört günlük Dağlık Karabağ savaşı sırasında sıklıkla rastladım. Karabağ Ermenilerine suçlar tonda ayrılıkçı-separatist deniyordu. Belki 25 sene öncesi için Azeri tarafı için doğru olabilecek bu kavramın yıllar sonra da tercih edilmesinin anlamı neydi? Sadece bir alışkanlık mı ya da kafalarındaki çözümün bir yansıması mıydı?
Soruyu biraz farklılaştırayım, geçimsiz çiftlerden biri ayrılmak istiyorsa ona ayrılıkçı diyebilir miyiz?
Birleşmiş Milletler
Başka günahlarını saymayacağım. Sanırım sonuncusu yeter. Geçtiğimiz haftalarda BM Suudi Arabistan’ı Yemen’de yaptığı bombardımanlar sonucu çocukları öldürdüğü için kara listeye aldı. Bu durum iki gün sürdü. BM “başka çocukları da düşünmek zorundayım” deyip Suudileri kara listeden hızlıca çıkarıverdi.
BM’nin Yemen savaşında başından beri oynadığı olumsuz role hiç girmeyeceğim. Ama bu son söylenenin meali şudur: “Suudiler bizim fonlara parayı bastırıyor, o yüzden peşin ödemesini yaptığı için öldürmeye devam edebilir”. Suudilerse kurum kurum kurulmaya devam edebilirler, ne de olsa şimdilik paraları bol.
Peki BM neydi? İnsanlık adına ortak çözümler bulması gerekmiyor muydu? (AS/NV)