Fotoğraf: Okyanus Aşkın
Türkiye’de dalış denince akla gelen ilk yerlerden Kaş-Kekova, kültürel mirasının yanı sıra zengin doğası ve sahip olduğu su altı çeşitliliğiyle yakın zamana kadar her yıl binlerce turisti ağırlıyordu.
İçinde bulunduğumuz kriz döneminde bile Antalya’nın diğer bölgeleriyle kıyaslandığında, Likya mirasına ait kalıntıları barındıran, doğanın hala bozulmadan kalabildiği Kaş-Kekova, sahip olduğu denizel biyolojik çeşitliliğiyle doğa turizmine meraklı turistlerce Türkiye’deki en çok ziyaret edilen alanlardan.
Fotoğraf: Mert Gökalp
Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi kıyıları nesli tehlike altındaki deniz kaplumbağaları, Akdeniz foku, orfoz, orkinos gibi birçok türe ev sahipliği yapıyor. Bununla deniz canlıları açısından önemli yaşam alanları oluşturan ve denizlerin akciğerleri diye bilinen deniz çayırları da bu bölgede yoğun bir şekilde bulunuyor.
Ekonomisi çoğunlukla turizm ve balıkçılığa dayalı olan Kaş-Kekova’daki denizel biyolojik çeşitlilik, aşırı ve yasadışı balıkçılık, doğal yaşam alanlarının kaybı, kirlilik, yabancı türler, iklim değişikliği gibi tehditlerle karşı karşıya.
Bu tehditlere geçen yıl Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan Kaş İlçesi Merkezi 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı da eklenince hali hazırda koruma alanı içindeki İnönü ve Fakdere koylarında bulunanlar gibi kaçak yapılaşmanın önünü açabilir ve bölgeyi Kuşadası gibi betona boğabilir.
Kaş için hazırlanan yeni 1/25.000’lik çevre düzeni planı ilçe merkezinin hemen doğusunda yer alan Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde kalan birçok alanı tehdit ediyor. İnceboğaz bölgesindeki 1. derece arkeolojik sit alanı dahil, Liman Ağzı, Gökseki, Bucak ve Çukurbağ Yarımadası’nda da betonlaşma riskini artırıyor.
Fotoğraf: Okyanus Aşkın
Plan, orman dışına çıkarılmış bozuk ormanlar ve zeytinliklerde yapılaşmanın önünü açıyor. Bunun yanında; zaman içinde orman alanlarından açılmış, orman dışına çıkarılmış, yerleşmelerin çevrelerinde bulunan tarım alanı vasfını koruyan arazilerin zamanla başka kullanımlar için kaybedebileceğimiz kuşku ve kaygısını da taşıyor.
Ayrıca plan Kaş ilçesinde yerleşik alanlar içinde yer alan ve birbiriyle iç içe geçmiş turizm tesisleri, konut, ticaret, yeşil alanlar ve parkları ve dolayısıyla turizmi halktan, esnaftan koparmayan, altyapı ve üstyapı sorunları oluşturmayan yapısını dikkate almayarak kent yerleşiminden kopuk, orman alanları içinde parça parça, topografyası uygun olmayan alanlarda üç farklı turizm tesis alanı (Liman Ağzı, Çukurbağ Yarımadası, Gökseki) öngörerek Kaş’ı, kitle turizminin getireceği olumsuz sonuçlara maruz bırakma riskini taşıyor.
Kaş ve çevresindeki turizm talebi sıradan değil. Özellikle deniz altı dalış ve alternatif turizm çeşitliliği beklentisi olanlar Kaş ve çevresini tercih ediyor. Bu durumda da alanın tüm değerlerini korumak ve turizmi bu çerçevede geliştirmek gerekiyor.
Nitekim denizel alanların korunmasına ilişkin yaklaşık 4 yıl süren uluslararası bir proje WWF-Türkiye tarafından tamamlanmış, Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde deniz koruma alanları oluşturulmuş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan denizel yönetim ve eylem planları yerel paydaşlarca da benimsendi.
Ayrıca Kaş ve çevresinde, Sürdürülebilir Turizm yaklaşımlarına esas olacak bir başka proje de 2014 yılından bu yana Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü ile işbirliği içinde yine WWF-Türkiye tarafından yürütülüyor.
Kaş'ta turizmle ilgili yerleşik veya sonradan yatırım için gelen her işletmecinin, her çalışanın Kaş'ın sürdürülebilir turizm gelişmesinden yana olduğu, bu projeleri desteklediği açıkça biliniyor.
Koruma amaçlı bir planlama yaklaşımıyla korumaya ilişkin hükümler içeren yeni bir plan yapılabileceği umudunu hala taşımaktayız. Bu konuda talep edilmesi durumunda destek vermeye gönüllüyüz.
WWF-Türkiye’nin Yeni Çevre Düzeni Planı’na karşı başlattığı imza kampanyası için tıklayın. (EÇ/NV)