"Zaman Akıp Gidiyor... Giderken de kendisiyle birlikte pek çok ‘değeri’ bir daha geri getirmemek üzere götürüyor..."
Geçen günlerde Gümüşlük Akademisi’nin Başkanı Ahmet Filmer’le "Karya’nın Sözlü Tarih Çalışması" üzerine konuşuyorduk, o sırada bana Bodrum’da yaşayan ve Girit’ten gelenlerden 102 yaşındaki Mustafa Özbaylan’ın öldüğünü söyledi. Haklı; zaman akıp gidiyor ve “değerleri”mizi de birlikte götürüyor...
Sözlü tarih
"Yolcu’nun Yolculuğu” sırasında kıyısından köşesinden bulaştığım işlerden birisi de bu sözlü tarih çalışması. Henüz hazırlıkları ve ön çalışmaları sürüyor. Çalışacak, emek verecek birileri var. Ama bu işler kaynaksız olmuyor. Kaynağa sahip olanlar da ne yazık ki bu işin yeterince farkında değiller ve konuya bilinçli bir şekilde yaklaşmıyorlar.
Sadece paranın egemen olduğu dünyada paranın sağlayamayacağı diğer değerler onların umurlarında değil ne yazık ki. Ama yola çıkılınca nasıl olsa bir yerlere varılıyor. O nedenle insanlar umutlarını koruyor ve çalışmalarını sürdürüyorlar.
Çalışma kapsamında ben de kendi ilgi ve bilgi alanımdan yola çıkarak, Bodrum’un eski eczacılarından birisi olan Yücel Ziylan’la bir sözlü tarih söyleşisi yaptım. Geçen günlerde yaklaşık bir saatlik söyleşinin bant çözümünü de tamamladım ve çalışma grubunun başkanı ve bu işin muharrik gücü olan sevgili Yüksel (Selek) Abla’ya teslim ettim.
Bandın çözümü sırasında konuştuklarımızı bir daha anımsayınca ne çok şeyin yaşandığını ve henüz kayıt altına alınmadığını fark ettim. Sağlık alanında yaşanılan geçmiş ve halen yitirmekte olduklarımız; hem bu alanda emek ve çaba verenler, hem de sağlıklarından hatta canlarından olanlar açısından ne kadar önemli ve bizler için de büyük dersler taşıyor. Bildiklerimizin nasıl ve hangi bedellerle oluştuğunu insan bunları öğrenince çok daha iyi anlıyor.
Sağlık sorunları, hastalıklar, kaynak, araç, gereç, alt yapı, insan yokluğundan kaynaklanarak insanların kendilerine buldukları çözümlerde öğrenilecek ne çok ders var. Tıbbın yalnız tıp fakültelerinde öğrenildiğini zannedenler bence yanılıyorlar.
Bilmeyince değiştirmek kolay sanılıyor
Tıp da, sağlık da, bunların anlamları da ancak yaşamın içinde ve yaşayınca öğreniliyor. Onun için bu işleri bilmeyen ve öğrenmeyen bazılarına sağlık sistemini bir gecede değiştirmek çok kolay geliyor.
Bu konuyla uğraşırken Bodrum’daki yaşamın tıp ve sağlık alanını araştırınca aslında bulunup ortaya konulacak bir hazinenin olduğunu fark ettim. Hepsini çıkarıp ortaya koymak benim gücümü aşıyor kuşkusuz. Dahası buna olanağım da yok. Ama pek çok başka yerde olduğu gibi “hazine” orada dururken, üstelik de her gün biraz daha derinlere gömülürken bir şey yapmamak olmuyor.
Elimden gelen ise yazmak. Çünkü o yazılar kalıyor ve benzer düşünceye sahip birilerinin birbirleriyle buluşması, dahası bir şeyleri üretmesi ve ortaya koyması için çıkış noktası oluyor.
Tıpkı "Bir Dermatoloji Müzesi Kurmaya Ne Dersiniz?" başlıklı yazım, deri hastalıkları alanının uzmanlık dergisinde çıkınca olduğu gibi. Sevgili hocam Doç. Dr. Adem Köşlü yıllardır biriktirdiği elindeki pek çok doküman, belge ve bilgiyi elektronik ortamda oluşturduğu "sanal dermatoloji müzesi" aracılığıyla herkesin paylaşımına sundu; hem de tek başına. Şimdi bunun nasıl ve kimin tarafından sürdürülebileceğini düşünüyor kara kara!..
Elveda Afrika, Hoşçakal Paris
Şu sıralarda Hıfzı Topuz’un "Elveda Afrika, Hoşçakal Paris" kitabını okuyorum. Topuz’un orada söz ettiği doktorların arasında bir de Safder Tarim var. Hekimlik yaşamı da entelektüel yaşamı da çok ilginç.
Biraz bu konularla ilgileniyor olmama karşın bu ismi daha önce duymamıştım ve bilmiyordum. Merak edip internette bir tarama yaptım. Yalnız sahip olduğu resim koleksiyonlarının sergilenmesine dair yazı ve haberler bulabildim.
Oysa yıllarca İstanbul’da yaşamış bir insandı. Benim çok uzun yıllar çalıştığım İstanbul Tabip Odası’nın üyelerinden birisi olmalıydı. Oysa onun sayfasında bile bununla ilgili tek bir kayıt bulunmuyordu.
Geçen hafta 14 Mart Tıp Bayramı’nın içinde olduğu "Sağlık Haftası"ydı. Hemen her yerde tabip odaları çeşitli etkinlikler yaptılar. Ben de Denizli Tabip Odası’nın yaptığı etkinlikte bir konferans verdim. O sırada Denizli Tabip Odası’nı kuran ve bir numaralı üyesi olan Dr. Mustafa Zeytindalı da konuştu. 1926 doğumlu bir "genç delikanlı". Hekim olmadan önce 21 yaşında öğretmen olmuş. Hem de "baş öğretmen"lik yapmış. Kendisi adeta bir "ayaklı tarih"; anlattığı pek çok şeyden alınacak pek çok ders var. Orada duruyor ve yalnız 14 Martlarda anımsanıyor.
Aslında yiten tarih
Düşünürken, yine "Gezerken"de söz ettiğim benzer başkaları olduğunu da anımsadım ve bunların hepsini birleştirince, yukarıda söz ettiğim bunun anlam ve öneminin farkında olmayanların arasında hekimlerin, eczacıların, sağlıkçıların meslek örgütlerinin ve onların yöneticilerinin de olduğunu da fark ettim.
Çünkü onların elinde de kaynaklar ve olanaklar var. Onların da saklaması, koruması ve kayda geçirmeleri gereken, her geçen gün zamanın kendisiyle birlikte sürükleyip götürdüğü, yiten kendi değerleri ve tarihleri de var.
Günümüzde teknolojinin olanakları sonsuz; elektronik ortamın içinde geziler bile düzenlenebiliyor. Bunları en erken kaybolacak olandan ve en kolay olandan başlayarak neden kayda geçirmiyoruz. Neden Sevgili Adem hocanın tek başına yaptığını örgütlü bir şekilde onlar da yapmıyorlar, yapamıyorlar.
İstanbul Üniversitesi’nin basın takibiyle ilgili bölümünün bana yolladığı bir haber ve kupürde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin Tıp Tarihi Anabilim Dalı’nın açtığı yeni Tıp Müzesi’yle ilgili bir haber vardı. Belki de bir şeyler yapılıyor. Ama birleştirmek, bütünleştirmek ve herkesin ulaşabileceği bir hale getirme konusunda belli ki çok yetersiz ve isteksiziz.
Sağlık meslek odaları, uzmanlık dernekleri, üniversiteler, yakınlarında kaybolmak üzere değerlerin bulunduğu kişiler ve bu konulara emek verecek insanlar, bir araya gelip bunları düşünmeli ve bir şeyler yapmalılar. Yitenlere karşı en azından saygımızı ve duyarlığımızı göstermek için bunu yapmamız gerekli.
Yoksa herkes o değer dediklerimizin aslında bizler için de bir anlamı olmadığını düşünecek ve hakkımızda başka konularda olduğu gibi "Onların gözü parayı görüyor" diyecekler. (MS/GG)