*Sergide yer alacak çalışmalardan. Ahmet Rüstem Ekici/Delikten İçeri (Through Inside the Hole).
Küratörlüğünü Melike Bayık'ın üstlendiği gözetleme kavramına odaklanarak güncel bir durum tespiti ve sorgulama niyeti taşıyan "Karşı Pencere" sergisi 8 Haziran-2 Temmuz tarihleri arasında Kadıköy Yeldeğirmeni'nde KOLİ Art Space'te olacak.
Karşı Pencere sergisi gözetim, voyörizm (röntgencilik) ve cinsiyet olgularından yola çıkarak, mahremiyet, gözetleyen-gözetlenen ilişkisi, görme ve izleme, bakış, teşhir, özel alan ve gözetlemenin bedenin sınırlarına müdahale etmesi üzerinden cinsiyet rollerinin sorgulanması gibi kavramlar doğrultusunda şekilleniyor.
Sergide Başak Bugay, Ahmet Rüstem Ekici, Tuba Geçgel, Can Küçük, Berkay Tuncay ve Eşref Yıldırım'ın disiplinlerarası (video, yerleştirme, fotoğraf, resim ve örgü) eserleri çok boyutlu bir yaklaşım içinde izleniyor.
Bu çok boyutlu yapı; mekânın formunu dikkate alarak, dışarısı ile direkt ilişki kurabilecek ve böylelikle sokaktan geçeni de gözetleyen konumuna çekebilecek şekilde yönlendiren stratejik bir küratöryel tasarım ile kurgulandı.
"Sergi gözetleyeni gözetlenen yerine koyuyor"
Serginin küratörü Melike Bayık, her eserin farklı bir izleme metodu olduğuna vurgu yaparak, "Karşı Pencere"nin ele aldığı kavramları bianet'e değerlendirdi.
"Koli Art Space feminist ve kuir felsefe üzerine çalışıyor. Farklı cinsiyet rolleri üzerine şekillendirilen bir mekan" diyen Bayık şöyle anlatıyor:
İki fotoğraf sanatçısı tarafından açıldı Kadıköy Yel Değirmeni'nde. Küratörü olduğum ikinci serginin "Karşı Pencere" adını alması, röntgencilik kavramı ile ilgili. Mahremiyet, özel alan ihlali ve teşhir kavramlarına odaklanıyoruz.
Özellikle 1,5 senedir yaşadığımız, pencereyi açtığımızda insanlarla göz göze gelmek, insanların sınır ihlalini kendilerinde hak bulmaları ve cinsiyet rolleri üzerindeki toplumsal tartışmalar gibi konulara dokunuyor sergi.
8 Haziran 2 Temmuz arasında devam edecek. Sergideki her eserin farklı bir sebebi ya da izleme metodu var. Bir eser olacak vitrinde, yapay zeka algoritması var.
Kameralar vitrine gelen kişiyi algılayıp, kişinin onu izlediğini tekrar geri yansıtıyor gözlerle oluşturduğumuz bir iş etrafında kurguladıdığımız ekrandan. İnteraktif, farklı bir iş. Gözetleyeni gözetlenen yerine koymak gibi."
Biri siz izliyor: Tıkla, tıkla, tıkla
Melike Bayık, sanatçı Berkay Tuncay'ın işini ise şöyle tarif ediyor:
"Web sitesine girdiğinizde karşınıza çıkan pop-up reklamlar gibi.
100 parçadan oluşan böyle bir iş var mesela, tamamı üç sene boyunca farklı web sitelerinden alınmış, yüzü görünmeyen, yarı nude anonim karakterlerden oluşuyor. Üst parça farklı fotoğraf olacak.
Bu aslında şunu gösteriyor, web sitesine girdiğiniz anda birisi sizi izlemeye başlıyor ve sizi uyarmaya dokunmaya dürtmeye başlıyor 'tıkla tıkla tıkla' diye.
Web sitesinde bir şey okurken uyarandan ziyade işinize odaklanmanız gerekirken, şuna tıklamayayım reklama gitmesin, şuna basmayayım ne açılacağını bilmiyorum gibi şeyler yaşıyorsunuz."
Fiziksel ve sanal rahatsızlıklar...
"Bugün aslında hem fiziken hem de sanal olarak bir rahatsızlık mevcut" şeklinde konuşan Melike Bayık, "teşhir" konusunu şöyle açıyor:
"Teşhir, mahremiyet özel alan ihlaline giriyor bu. Bunun gibi işler var. Eşcinsel bir şairin özgürlük ve özel alanı tanımladığı bir şiirine dair dokuma ve resim olan işleri var.
Konuyu baştan sonuna kadar ele alıp, değerlendirip çeşitli kavramları eserler üzerinden anlatmak gibi bir gayemiz var.
Sonucunda teşhir, özel alan ihlali, mahremiyet, insanların sınırlarına saygı duymamak, bu tanımların değişmiş genişlemiş olması üzerinden kurgulanan işler var."
"Toplumsal rahatsızlıklarımızı sergiliyoruz"
Melike Bayık, yürüyüş yasaklarından, yok sayılmaya, İstanbul Sözleşmesi'nin iptalinden şeffaflık hakkının yok sayılmasına birçok toplumsal rahatsızlığı sanatla anlattıklarını söylüyor:
"Son yıllarda LGBTİ+ yürüyüşleri yasaklandı. Birçok şey yasaklandı. Kadın olarak hakkınızı savunamıyorsunuz, erkek olarak hakkınızı savunamıyorsunuz. Transgender bir birey zaten hiçbir şekilde var sayılmıyor.
İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edildiği anda aslında erke, hegemonyaya bir güç veriyorsunuz. Bu ilerleyememiş bir topluma açık kapı bırakmaktır. Sergi aslında bu rahatsızlıkları da dile getiriyor.
Bazen sokaktan bizi izliyorlar.
Sınır ihlali insanların hiç çekinmeden yaptıkları bir eylem. Haliyle ortamın şeffaflığı ve insanlara fazlaca davetkar olması, dışarıdan bir şekilde gözetlemeye, izlemeye hatta süzme eylemine dönüşüyor olması serginin adının "Karşı Pencere" olmasına neden oldu.
Bu sinemada panoptikon kavramına da vurgu yapıyor.
Panoptikon kavramında gardiyan bütün hücreleri gözetlerken kimse birbirini göremiyordu. Burada da benzer bir mantıktan yola çıkıyoruz.
Mekanın iki duvarının sokağa bakan tarafının boydan boya cam olması bizde şeffaflık, mahremiyet gibi kavramları tartışmaya açıyor sanatçı ile birlikte."
KOLİ Art Space hakkında
- Kadıköy/İstanbul'da yer alan KOLİ Art Space, Yasemin Kalaycı ve Elçin Acun tarafından kurulmuş kar amacı gütmeyen, bağımsız bir çalışma, üretme ve sergileme alanı.
- Sanatsal deneyim ve işbirliği ekseninde dolaşan KOLİ, feminist ve queer sanatçılar arasındaki diyaloğun desteği ile var oluyor.
- Kapsayıcılık ve çeşitliliğin gücü ile besleniyor, kendini "kimliğin ve cinsiyetin akışkanlığına odaklanarak değişim ihtiyacının zorunluluğu inancından doğmuş bir sanat alanı" olarak tanımlıyor.
(PT)