Bu ağaçların kimin olduğunu bildiğimi düşünüyorum,
Köydekinin onun evi olduğunu bildiğim gibi.
Benim burada olduğumu,
Onun ağaçlarının karlarla kaplandığını görmek için durduğumu bilmiyor.
Ağaçlar, karanlık, esrarlı ve büyüleyici,
Ama sözümü tutacağım,
Ve ebedi uykuya dalmadan önce mesafeleri aşacağım,
Ve ölüme varmadan önce kilometrelerce yol kat edeceğim.
19. yüzyılın Amerikan transandantalist şairlerinden Robert Frost'un "Karlı Bir Akşamda Ağaçlarla Kalmak" adlı şiirinden iki dörtlük olan bu dizeler, şairin doğa, birey, evren ve yaşam- ölüm ilişkisini anlatan muhteşem bir çalışmasıdır.
1930'ların sağcı politik hareketlerine karşı, kolektifin içindeki bireyin evrenle kurduğu tekil ilişkinin gücüyle direnen Robert Frost, 'aşkınlık' olarak ifade edilebilecek transandantalizm akımına mensup bir şairdir.
Tabiat, bir ömürde yegane yaratıcı...
Tabiatın, insanın doğumdan ölüme kadarki arayışında bulacağı yegane yaratıcı olduğuna inanan Frost için iyi huylu ve zeki bir kurucu olan 'doğa', ruhsal bir deneyim ve içten gelen bir sezgiyle kavranabilecek bir dizaynda yapılanır.
19. yüzyıl Romantisizm akımından yoğun olarak etkilenen deneyselci transandantalizm akımının esas temaları arasında doğada tek başına kalmak ve sessizliği dinlemek, bireyin kendi gücüyle karanlık- aydınlık ikileminden benliğinin gölgesine ulaşması ve ölüm gerçeğini doğanın evrensel kuralları etrafında kabul etmesi yer alır.
Aşkıncı felsefeye göre ölüm, her bireyin yaşam arayışında varacağı bir nihai nokta olarak doğada varolan bir gerçeği idrak etmeden önce, Yaradan-doğanın mistik evren ormanında kat edeceği mesafeleri idrak etmesi anlamına gelir.
Bireyin evrenle kurduğu arayış ilişkisinde, hem içeride, kendi ruhsal dünyasında hem de dışarıda toplum içinde olan kişinin Yaratıcının büyüleyici, gizemli ve karanlık ağaçlarının karlarla kaplandığını izleyerek anladığı gerçek ise, ölümden önce gelen yaşlılıktır.
İnsana yaşam hakkını ve adaleti teslim etmeli
İnsanın, ömrünün sonunda varacağı ölüm gerçeğinden önce duracağı esas durak yaşlılık evresidir ve bu aşamada fark edilen en temel nokta şaire göre, kişinin kendine verdiği sözleri tutmasıdır. Bu da, tüm büyüleyiciliğine karşın ışık olmadan gizemini açığa vuramayacak olan ağaçların gölgesine kavuşması için oluşturulması gerekilen bireysel direnç ve kişinin kendine olan inancıdır.
18. ve 19. yüzyıl Amerikan felsefesinin temel sorunsallarından biri olan ve Aydınlanma düşüncesinde sadece aklın hakimiyetinin yeterli olmadığını savunan transandantalizmin muazzam başarısı da budur.
Bireyin, Tanrı'nın ölümünden sonra, rasyonel akılla her şeyi çözeceğine olan inancının yetersiz bir tahayyül olduğunu gerçeğinin açığa çıkması; ruhunu yitiren bireylerin, karların üstlerini örttüğü ağaçlar misali gölgenin kişiye yüklediği sorumluluktan kaçarak, safi tekinsiz karanlığı yeğlemeleridir.
Bütün bir evrenin, yaratıcı doğanın evi, her ağacın o yaratıcının müphem birer eseri olduğunu anlayan bireyin yapması gereken ise, kendi üzerine yağacak karların gelişinden önce bizi görmeyen bu tanrıdan çok fazla şey beklemeden, kendi 'kilometrelerini kat etmesi' ve aşkın bir evren tasavvurunda bireyin kendi oluşturacağı gölgesinin güvenli ve berrak kanaatleriyle kuracağı düzende, insana yaşam hakkını ve adaleti teslim etmek olacaktır.
Tüm fidanları Hrant için bekliyoruz!
Daldığımız tekinsiz bencillik uykusundan bir an önce uyanarak, diğer ağaçlara olduğu gibi üzerimize yağacak karların dalları eğmesinden önce, doğal ve gerçek ölümler mesafeleri kat etmeden önce gelen ölüm bizi bulmadan, insanlık ormanındaki kendi gölgeli ağacımızı dikmek ve doğal olmayan ölümlere, gölgesinde dinlendiğimiz, dalları göğe değen asırlık bir çınarı kapkaranlık ruhların kurumuş körelmiş dar kafalarına kurban ettiğimizi, yıkılan asırlık bir çınara verdiğimiz sözlerin hatırına hatırlamalıyız.
Ölüme varmadan önce, pek çok taze fidan için henüz çok vakit varken karlar ve karları temizleme bahanesiyle ağaçları kesmek için yola çıkan buldozerlere fırsat vermemek için.
Doğal ölümleri, yaşamın bir parçası olarak kutsamak için yaratıcının gerçek karları dışında suni karlara, gencecikken ya da orta yaşında daha fazla yer açmamak ve "ölüme varmadan önce kilometrelerce yol kat etmek" için Hrant Dink davasının takipçisi olmak ve gölgesinden yaşam fışkıran, dalları bütün bir insanlığı kucaklayan capcanlı bir çınarken vahşice, insanlık dışı bir yöntemle nefes aldığı topraktan sökülen Hrant Dink için 20 Nisan saat 10.0'da Beşiktaş'tayız.
Hrant adına dikilen binlerce fidandan biri olmak için kötülüğe bir 'yaşam ağacı' olarak direnmek ve kendini yaratıcı doğadan daha kudretli sananlara yapay, plastik ve nefes daraltan beton gettolar inşa ettirmemek için genç-yaşlı ve tüm çocuk fidanları bekliyoruz.
"...Bir orman gibi kardeşçesine yaşamak"
Kendi yaşam ormanımızı daraltan karanlık ellere HAYIR demek için, vicdan, adalet ve insanlık evrenini yeniden oluşturmak, sözlerimizi tutmak ve direnmek için. Ağaçların bol ışıkta daha fazla serpildiğini ve mavi gökyüzüne ulaştığı günleri görebilmek için.
Tıpkı bizden önce tarihi, çoğul kolektifler içindeki tekil varlıklarıyla yazanlar gibi bireyin muazzam gücüne inanarak, Nazım Hikmet'in şiirinde ifade ettiği gibi "Bu hasretler bizim" elbette: bir ağaç gibi tekil ve hür, bir orman gibi kardeşçesine yaşamak" için. (YK/EÖ)