19 Şubat 2013 günü Halkların Demokratik Kongresi (HDK) "Çözüm için müzakere, barış için kardeşlik" başlıklı Karadeniz turunun ertelendiğini açıkladı. Kürt sorununun çözümü sürecinde halkın ne düşündüğünü onlardan dinlemek ve HDK’nin görüşlerini iletmek için 17 Şubat günü Çorum’dan başlamışlardı geziye.
İkinci durak Sinop’tu. HDK heyeti Çorum’da yaptıkları toplantılardan memnun biçimde kente girmiş ama büyük bir tepkiyle karşılanmışlardı. 19 Şubat günü üçüncü durakları Samsun’a emniyetin zırhlı araçlarıyla geçmek durumunda kalmışlardı. Orada neredeyse tüm gün boyunca planlı saldırının sürmüştü. Bunun üzerine Ordu, Giresun ve Trabzon toplantıları ertelenmişti. Daha sonra yapılan açıklamalarda bu saldırılara“beyaz bereli” kişilerin öncülük ettiği söylendi.
Hrant Dink’in katili Ogün Samast beyaz giyiyordu o gün. Trabzon’dan gelmişti. Karadeniz denildiğinde son yıllarda akla güzel şeyler gelmiyordu. Oysa 2011 yılının Mayıs ayının son günlerinde Başbakan Erdoğan’ın ilçeye gelişini yaşadıkları doğayı talan eden HES e maden projelerinin sorumlusu olduğu için protesto eden Hopa da Karadeniz’deydi…
O gün Metin Lokumcu atılan biber gazı nedeniyle kalp krizi geçirip hayatını kaybetmişti.
Karadeniz’in giderek muhafazakarlaştığı; ötekine karşı gittikçe tahamülsüzleştiği görülüyordu.
Peki ama kimdi Metin Lokumcu? Kimdi o gün sokağa dökülüp horon teperek, eğlenerek Başbakan’ı ve politikalarını protesto edenler?
HES’lere karşı her ırmağın başında nöbet tutanlar? HES mücadelesinde en önde yürüyen kadınlar? Nereden gelmişlerdi? Karadeniz’i saran “milliyetçi-sağ” atmosferde nasıl var oluyorlardı? Kökenleri neydi?
İşte tüm bu soruların yanıtını veriyor “Sedat Göçmen Kitabı”.
Sedat Göçmen Devrimci Yol Hareketi’nin Karadeniz bölgesindeki örgütlenmesinden sorumluydu. 1981’de Darbe döneminde yakalanana kadar bölgedeki insanlarla yakın ilişki içindeydi.
Kitap bir nehir söyleşi. Başlığı “Fırtınalı Denizin Yolcuları”. Söyleşiyi ise İlbay Kahraman gerçekleştirmiş.
İlbay Kahraman da aynı hareketin içinden bir isim. O da 1983’te Devrimci Yol üyesi olduğu gerekçesiyle, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na dayanarak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa tıp Fakültesi’ndeki görevine son verilmişti.
İbrahim Çelik, Kadir Alpaslan, Temel Topal, Pito, Kadir Köksal, Sinan Sarı, Vedat Coşkun, Ethem Kara, Kazım Köroğlu, Müzekkir Saymaz… Bu isimleri İlbay Kahraman kitabın önsözünde anıyor. 12 Eylül’den 32 yıl sonra Fatsa’ya ilçenin 1979-1980 yıllarında ilçenin bağımsız belediye başkanı olan Fikri Sönmez’in ölüm yıldönümünde yapılan anma töreni için gittiğinde tanıştığı Karadenizlilerin bazılarının isimleri. Kahraman’ın aktardığından anlaşıldığı kadarıyla her biri Metin Lokumcu gibi bölgedeki Darbe dönemi ve sonrasında ağır bir biçimde uygulanan baskı ortamında sosyalist-sol düşüncelerini ifade etmekten, bu fikirleri ışığında yaşamaktan vazgeçmemiş insanlar.
İşte Karadeniz’i boydan boya kaplayan HES karşıtı mücadele, Gerze’deki termik santrale karşı yürütülen direnç, yağmacı maden arama faaliyetlerini durdurmaya yönelik çabaların kökenlerinin bir bölümünde bu insanların 1980 öncesindeki örgütlenmenin içinde olmalarının etkisi var.
Sedat Göçmen bu nehir söyleşisinde Devrimci Yol hareketinin Zonguldak’tan Artvin’e kadar örgütlendiği coğrafyayı, insanlarını, ve onların mücadelelerini, umutlarını, ideallerini aktarıyor.
Tipik bir nehir söyleşi olarak Sedat Göçmen’in çocukluğundan, nasıl bir ortamda büyüdüğünden başlıyor kitap ve ana aksına sosyalist mücadeleyi alan bir hayat hikayesi aktarılıyor.
Aldığı görev düşünüldüğünde Sedat Göçmen’in Karadenizli olduğu sanılabilir; ancak o Kırklarelili. Anne ve babasının kökeni Bulgaristan. 1952’de Kırklareli’nin Kocahıdır köyünde doğmuş. Önce öğretmen okulunu bitirmiş, bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal bilgiler Fakültesi’ne girmiş. Siyasi fikirleri SBF’de olgunlaşmış. Sonrası öğrencilik yıllarındaki mücadelesi ve ardından biraz da öğretmenlik yıllarında bölgedeki ilişkilerini kullanması kolaylık sağlayacağı için Karadeniz’de örgütlenme göreviyle başlayan Karadeniz günleri.
"Gözünden yaş çıkmaz"
Yıl 1977. Önce Zonguldak, sonra Samsun ve Artvin. Tüm Öğretmenler Birleşme Dayanışma Derneği’nden (TÖB DER) tanıdığı bölgedeki arkadaşlarıyla irtibata geçer. Zonguldak’ta maden işçileri, Giresun’da Fiskobirlik işçileri ve tarımın yoğun olduğu bölgelerde ürün bazında örgütlenmelerin yolu açılır. Arada yaşanan Fatsa’daki sosyalist yerel yönetim deneyimi… Mitingler, kampanyalar, toplantılar…
410 sayfalık büyük bir yolculuk. Kitapta döneme ait birçok ayrıntı, öykü, deneyim var. Benim en çok ilgimi çeken Giresun Kadınlar Derneği (GKD) deneyimi oldu. GKD’nin 8 Mart’larda bülten hazırladığını, pazaryerlerinde kendi yetiştirdiği ürünleri satan köylü kadınlarını hakları konusunda bilgilendirdiklerini, onları mitinglere kattıklarını bir Giresunlu olarak bilmiyordum. Kitapta şöyle bir anekdot var: “Karadeniz’in bir çok Pazar yerinde kadınların satış yaptığı özel bölümler vardır. Burada, ürettikleri sebzeleri, tereyağı ve peynir gibi ürünleri satarlar ve aile bütçesine katkıda bulunurlar. Kadın arkadaşlarımız, bu kadınlarla konuşuyor. Espiye ve Keşap (Giresun’un ilçeleri) mitinglerine katılma çağrısında bulunuyorlardı. Bu kadınlardan birisine ‘Keşap mitinginde konuşur musunuz” diye sormuşlar. Kadın da ‘Konuşurum’ demiş ve miting günü apar topar kadını kürsüye çıkartmışlar. Doğaçlama bir konuşma yapmış. Faşistlerin gençleri katletmesine, Demirel ve Ecevit'in buna duyarsız kalmasına (ikisinin de çocuğunun olmamasına istinaden) ‘Kıçından baş çıkmayanın, gözünden yaş çıkmaz” diyerek ilginç bir konuşma yapmıştı.”
Sedat Göçmen bu anekdotu anlattıktan sonra hemen “Bunu Melike Çakır (Keleş) aktardı” notu düşüyor. Ve yol arkadaşını anıyor. Zaten kitap boyunca Göçmen büyük bir özenle tüm arkadaşlarını yeri geldiğinde anarak, onların mücadeleye katkılarını tespit ederek artık çok sık rastlamadığımız vefa örneği gösteriyor.
Bununla da kalmıyor; kitabın arkasına üç ek çalışması yapmış Göçmen. İlki kitapta anlattığı olayları hatırlamasına ve kitabın hazırlanmasına katkıda bulunanların isimlerinin olduğu bir liste. İkincisi bir kronoloji çalışması. Mücadele boyunca kaybettikleri arkadaşlarının ve önemli olayların bulunduğu bir kronoloji bu. Son ek ise Devrimci Yol Davası’nda yargılananların tam listesi.
Sonuçta bu ülkenin bir döneminin uzun ve aslında bugünden bakıldığında başarılı bir mücadele örneğinin ve örgütlenme biçiminin bütünlüklü bir öyküsü ortaya çıkmış. (HK)
* Başlık sözleri Ahmet Özdemir ile Erdoğan Aslan'a ait olan Mehmet Gümüş'ün bestelediği Karadeniz türküsünden. Bu türkü 15 aralık 1980 günü Kumru Ericek yaylasında öldürülen Sebahattin Demir, Ahmet Gürler, Ayhan Esgici ve Ahmet Sakin için yazılmıştı.
** Fırtınalı Denizin Yolcuları/Sedat Göçmen Kitabı, söyleşi: İlbay Kahraman, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2013, 410 sayfa.