Birbirimizi hiç tanımıyoruz, birbirimizden uzakta yaşıyoruz ama sosyal medya denen mecra bazen böyle güzelliklere de zemin hazırlıyor.
Mehmet Akif Ertaş’tan bir mesaj aldım birgün; Karadeniz müziği üzerine de yazıları olduğunu anlatan bir mesajdı bu. Ben kendisinin yazılarını Trabzon’da yayınlanan Kıyı dergisinden biliyordum, onun dışında açıkçası bilmiyordum. Ama meğer Mehmet Akif Ertaş yazısı derya içinde olup deryayı bilmeyen balık gibi değilmiş. Nereden anladım diye sorarsanız; Karadeniz’e dair yazmak her zaman kolay olmayabiliyor, ben yıllardır yazma denemelerinde bulunuyorum, üstelik içeriden biri olarak, zaman zaman zorlandığımı da söyleyebilirim ama Bursa’da yaşayıp, bu zorlu coğrafyanın müziğini bir arkeolog titizliğiyle ele alma düşüncesi bile girişilen işin ne denli zor olduğunun göstergesiydi. Elbette bu yazıların derli toplu bir kitapta bir araya getirilmesini önerdim, uzun bir arayıştan sonra da nihayet verilen emeğe yakışır bir yayınevinin kapılarını açmasıyla bu lezzetli derleme ortaya çıktı.
Derlemenin ismi Armonikaradeniz. Karadeniz armonilerini bir araya getiren emekçilere selam duruşu niteliğindeki bu çalışmada, Karadeniz’in doğusundan seslerini yükselten müzisyenlerin duruşları, müzikleri, albümleri, şarkıları, ne söyledikleri en ince ayrıntısına kadar ele alınmış. Birol Topaloğlu, Ayşenur Kolivar, Marsis, Fatih Yaşar, Karmate gibi onlarca Karadenizli ses ve müzisyenin ahvallerine dair yazılardan oluşan Armonikaradeniz, alanında bir ilk olmasının yanında, bu alanda eser veren nitelikli isimler çoğaldıkça daha da genişleyebilecek ve ileride bu alanda araştırma yapacaklar için bir kılavuz niteliğinde olacak.
Karadeniz’den gelenler
Karadeniz müziğinin bugünkü halini almasında Fuat Saka, Kazım Koyuncu, Birol Topaloğlu gibi isimlerin farklı dokunuşlarla kazandırdığı ivmeleri unutamayız.
Yazar da zaten hem bu isimlerin açtığı yolu vurguluyor hem de daha çok da üzerinde durduğu isimler bu hattan ilerleyenler üzerine. Belki yenilerden unutulmuş birkaç isim olabilir ama ilerideki baskılarda mutlaka yerini alacaktır. Kitap, Karadeniz’in doğusuna odaklanıyor ister istemez çünkü orta ve batı hattından bu müziğe dair kayda değer ve etkileyici temsilciler çıkmadı. Bunda bir de kemençe ve tulum enstrümanlarının payını da yadsımamak lazım.
Kemençeden bugüne uzanan yol
Eskiden televizyonlarda Karadeniz denilince Süreyya Davulcuoğlu, Kâmil Sönmez dışında hiçbir şey göremezdik, geriye kalanlar mahalli statüde olduğu için seslerini bile duyuramazdı ekrandan. Bazıları TRT radyoları sayesinde kendilerine bir mecra bulsalar da Karadeniz ezgileri yıllarca çok az kişiyle temsil edilegeldi.
Çok eskilere baktığımızda Karadeniz müziğinin temellerini atan Giresunlu Picoğlu Osman, Maçkalı Hasan Tunç, Hüseyin Dilaver gibi büyük ustaların özünü bozmadan derledikleri eserler, yıllar sonra kendini bu alanda göstermeye başlayan genç kuşağa adeta fener gibi yol gösterdi. 90’lı yıllara gelindiğinde eşikten bize selam veren birkaç öncünün çabalarıyla bambaşka bir kültürün kapıları da aralanmış oldu. Sonrasında ise bu değerli isimleri takip edenler, kendilerinden önce yollarını açmış insanlardan aldıkları cesaretle daha da derinlere inmeye çabaladılar. Kendilerini müzikleriyle, sözleriyle, tavırlarıyla var etme çabası gösteren çoğu 20’li yaşlarını süren birçok genç Karadeniz’in farklı hallerini anlatma çabasına girişti.
Hayde Karadeniz’e
Mehmet Akif Ertaş’ın Armonikaradeniz ismini verdiği; Karadeniz’in çoksesli, çok dilli, çok kültürlü yapısına vurgu yapan, Karadeniz’in derinlerine inme gayreti gösteren ve bu nedenle de yerleri hep ayrı kalacak isimlerine yaptığı bu “zoom”lama çalışması sayesinde Karadeniz müziğinin gerçek temsilcilerini de yakından tanıma imkânı bulunabiliyor.
Ben okurken, her bir kişinin şarkısıyla farklı bir yolculuğa, belki Karadeniz’in engin dalgalarına, belki yüksek ve heyecan verici dağlarına, köylerine, yaylalarına doğru bir yolculuğa çıktım. Siz de bu kitabı okuyarak Karadeniz müziğinin doğru notalarını bulmuş olacaksınız, hayde hayde. (UB/ÇT)
* Mehmet Akif Ertaş/ Armonikaradeniz/ Pan Kitap/108 sayfa