* Fotoğraf: Canva.
Henüz üç-dört yaşımda olduğum için hatırladığım bir anım değil bu; fakat anne ve babamın aktarımına göre bu yaşlarda Dalin reklamının seçmelerine katılmış ve ön elemeyi geçmişim, ardından ise büyük ailedeki herkes –en çok anneannem ve babaannem– bana "nazar değeceği" ve bu nedenle "çatlayacağım" düşüncesine kapıldığı için ikinci görüşmeye götürülmemişim.
Bambaşka bir kariyer beni bekliyormuş yani. Bu mükemmel kariyere engel olan ise anneanne ve babaannemin tüm aileye ekseriyetle empoze ettiği bâtıl inançlar.
Kelimelerin anlamlarının yanı sıra biçimleri, telaffuzları, işlevleri ve etimolojileri hakkında bilgiler içeren Merriam-Webster'a göre bâtıl inancın tanımı şu: Genellikle bilgisizlikten, bilimsel bilgilerin veya nedenselliğin yanlış anlaşılmasından, kadere veya büyüye inanmaktan, doğaüstü etkileri algıladığını sanmaktan veya bilinmeyene karşı duyulan korkudan kaynaklanan inanç veya uygulama.
Fil, nal, nar
Genel olarak bâtıl inançlar, mantıksal ve bilimsel gerçeklere değil de irrasyonel temellere dayanıyor. Elbette deneyimsel bir öğrenme ve birikim süreciyle de şekilleniyor. Birçok kültür ve toplumda hâkim olan bu inançlar, zaman zaman insanların belirli olay veya durumları kontrol etmesine veya kendilerini korumasına da yardımcı olabiliyor. Çünkü unutmayın, fil ve nal objeleri kadar nar ve yedi rakamı da şans getirebilir!
Bâtıl inançlar, çoğu zaman gerçeklikle bağdaşmayan ve bilimsel açıklamalarla açıklanabilen fenomenlere dayanabilir ve metafiziksel varlıklarla ilgili olabilir. Tarihsel bir fenomen gibi görünen, ama modern toplumlarda da varlığını sürdüren bâtıl inanç ve davranışlar, elbette psiko-sosyal açıdan da ele alınabilir. Çünkü sadece kötü olana değil, iyi olana da işaret edebilir ve kendimizi güvende hissetmemize, belirsizlikle başa çıkmamıza yardımcı olabilir.
Sihirli rakam ve sayıların şans; önümüzden geçen kara kedinin uğursuzluk getireceği, ayna kırıldığında yedi yıl boyunca kötü talihin yakamızı bırakmayacağı, belirli taşların ve tılsımların kötü enerjiyi uzaklaştıracağı düşüncesi gibi nice bâtıl inanç var.
Cinler
Kuran'da varlıklarından bahsedilen; fakat bende bâtıl inançtan başka bir şekilde karşılık bulmayan cinler, benim bu konudaki ilk sınavlarımdan biriydi. Utandığım için uzun süre insanlara söyleyemediğim; ancak neden böyle düşündüğümü kendime açıklayabildiğim yaşa ve bilgiye eriştiğimde herkese ama herkese itiraf edebildiğim ilk bâtıl inançlarımdan biri cinlerin varlığına inanmaktı.
Aman gelmesinler diye "üç harfliler" olarak anılan, ters ayaklı oldukları söylenen, geceleri düğün yaptıklarına inanılan ve evdeki soğan kabuklarını bu düğünlerde altın olarak değerlendirdikleri söylenen bu kişiler beni uzun bir süre rahat bırakmadı.
Doğup büyüdüğüm mahalledeki ahşap ve eski evden çıkan belli belirsiz sesler de bu sürece hiç yardımcı olmadı. Hatta öyle ki yakın zamana dek bile evde teksem, geceleri duşa girmekten ve aynaya bakmaktan imtina ettim. Babaannem tarafından böyle zehirlendim.
Bu hafta ofiste, çok kahve içmek üzerine konuşurken ortaya, seçim gündeminden hayli bezmişken "Çok kahve içme kararırsın," dedim. Stajyerlerimizden Ali "O ne demek yahu?" dedi. Bu muhteşem bilgiye dair Ali'nin berrak zihninde hiçbir bilgi yoktu. Tabula rasa. Sonra "Kısır yeme, kısır kalırsın," da dedim. Ali gittikçe benden soğudu muhakkak; fakat ofistekileri de bu derin kuyuya çektim.
Hikmet, hâlâ merdiven altından geçmekten imtina ettiğini söyledi. Nedim, istenmeyen bir misafir geldiğinde bir an evvel kendi evine gitmesi için misafirin ayakkabısının içine tuz döküldüğünü; Ayşegül küçükken bayramlarda çok süslendiğinde, nazar değmesin diye kulağının arkasına kara çalındığından bahsetti.
Baba Kotan
Bâtıl bir inanç değil belki; ama yine de bir inanç olarak Ruken Baba Kotan'dan bahsetti: "Kotan'ın yanından geçerken ağzınızı kapatın, dişlerinizi sayarsa dişleriniz düşer." Ruken'in anlattığına göre 50'li yaşlarındaki Kotan, çok uzun boylu ve elinde bastonla geziyor. Biraz çocukluk travmamız Gulyabani gibi yani?
Evrim ise yine eve gelen sevilmeyen misafirlerin evlerine gönderilme yöntemlerine dair benim için yeni bir bilgi olan, kapının arkasına süpürge konulmasından ve toplumun kadınlara bakışını yansıtan bir veri de olan, sessizlik olduğunda "Kız doğdu," denmesini anlattı.
14 Mayıs seçimlerinden bir hafta kadar önce bir kuşun ceketime bıraktığı hediye ile ilgili Ayşegül "Sakın temizleme seçime kadar!" demişti. Şimdi belki yine benzer düşüncelerle, yine bir seçime gidiyoruz. Kendi adıma bu seçim için bir totem yapmadım desem de marteniçkam hâlâ bileğimde. Bu da sonuçta bir Balkan bâtıl inancı.
Şu an bizlere komik gelse de bazen travmalarımız haline gelen ya da bizi hayli zehirleyen bu inançların iyi etkileri olmasa çekilecek bir döngü değil bu elbette. Yani sizin göbek bağınız da bir hastanenin, iyi bir üniversitenin bahçesine gömüldü mü bilmiyorum; ama bence bu inançlarla yaşamak da biraz güzel, biraz eğlenceli!
(TY)