* Barış Mumyakmaz, onu kemoterapi sürecinde bir an yalnız bırakmayan annesi ve kardeşi ile, Aralık 2012.
Kemoterapi Günlüğü yazı dizimi okuduysanız, bana şöyle hayıflandığınızı tahmin edebiliyorum.
Neden gerisi gelmedi? Kanser yolculuğun nereye gidiyor, Barış?
Bu sorulara çok uzun ve teferruatlı bir cevabım var. Ama öyle bir yazıda toparlamam mümkün değil. Önümüzdeki birkaç cumartesi beni buradan takip etmeye var mısınız?
İlk başta herkes için hikayemi özet geçeyim: 2011 yılının kasım ayında Boston'da staj yapıyordum ve işim başımdan aşkındı. Çektiğim başağrılarından sonra çektirdiğim tomografi, kanser olduğumu söyledi bana.
Beynimde 7 cm çapında kötü huylu bir tümör vardı. Boston'daki bir hastanede apar topar ameliyata alındım.
İstanbul'a döndüm. 30 seans radyoterapi ve seki kür kemoterapi gördüm. 7. kür kemoterapi deneyimimi bianet'te anlattım, birçoğunuzun desteğini aldım. Geçtiğimiz ekim ayında taburcu oldum.
Şimdi ise eski sağlığıma kavuşmuş bir şekilde karşınızdayım. Yarı zamanlı gazeteci, tam zamanlı kanser savaşçısı olarak çalışıyorum. Ve işim yine başımdan aşkın.
Ama bugün kendi meşguliyetimden ziyade, enerjileriyle Türkiye'deki binlerce kanser hastasına umut veren veren iki kadından bahsedeceğim: Kanserle Dans blogunun iki koruyucu meleği Esra Ürkmez Bayraklı ve Ebru Tontaş.
Binlerce takipçisi olan blog, son sürat kanserle dans ediyor: Kimi zaman uzman doktor yazılarıyla, kimi zaman güvenilir çevirilerle, kimi zaman da takipçilerden gelen haber ve resimlerle. Aslına bakarsanız, blogda çıkan her yazı sosyal medyada olay oluyor.
Zannedersiniz ki, Esra ve Ebru bu iş için profesyonel olarak tutulmuş deneyimli sosyal medya uzmanı.
Harıl harıl bloga yeni yazılar koyup yorumlara cevap verme peşindeler. Bu enerjik ikili, belki de Türkiye'deki birçok kanser hastasının en yakın destekçilerden.
Bunu bizzat deneyimledim. Oysa ki, her ikisinin de sorumlu oldukları işleri ve aileleri var. Ve en çarpıcı olanı ne biliyor musunuz? İkisi de Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşıyor!
Sosyal medyada binlerce kanser hastasına umut veren Kanserle Dans, dernekleşerek dansa devam ediyor, hem de Türkiye'de hiç görülmemiş yeni figürleriyle: Dance with cancer.
Esra ve Ebru, 24 Ocak itibariyle New York merkezli olarak bir dernek kurdu ve eğer Türkiye'deki bürokratik engelleri aşarlarsa (onların enerjisine hiçbir otorite dayanamaz), dernek ülkemizde de faaliyet gösterecek.
Hayır geceleri düzenleyerek bağış toplamayı hedefliyor Kanserle Dans. Ama bu bizim bildiğimiz tarzda olmayacak. Türkiye'deki benzeri uygulamalarda toplanan bağışlarının çoğunun organizasyon masraflarına gittiğini gözlemleyen Esra ve Ebru, işin çözümünü Amerikan tarzında bulmuş: Organizasyon maliyetini 0 TL tutmak.
Bu nasıl mı olacak? Diyelim, ünlü bir sanatçısınız ve bir kanser hayır gecesine katılmayı taahhüt ettiniz. O geceki performansınızdan beş para almayacaksınız.
Aynı durum organizasyona ev sahibi yapan mekan, ya da yemeği sağlayan firma için de geçerli. Böylece toplanan paralar doğrudan kanser hastalarının şartlarının iyileştirilmesi için kullanılacak.
Kanserle Dans'ın New York şubesi, ilk hayır gecesini 23 Şubat akşamı New York'ta yapacak. Her ne kadar hayır gecesi ABD'de olsa da, etkinliğin konukları Türkiyeli olacak. Belki de tarihte ilk defa Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor kulüplerinin dernekleri bir araya gelerek hayırlı bir işe imza atacak.
Esra ve Ebru, enerjileriyle beni tekrar kanser üzerine yazmaya teşvik etti. Ama inanın, bu kadarını yazmak bile hiç kolay olmadı. Kanser ile yüzleşmenin onunla savaşmaktan daha zor olduğunu anladım. "Yazmak iyileştirir" demişti bir arkadaşım. Bu kaideye körü körüne inanarak yazmaya devam edeceğim. (BM/BA)