geçen hafta içinde 19-21 nisan’da ankara’da ttb, ankara tabip odası ile türk nöroloji derneği, türk ortopedi ve travmatoloji derneği, türk toraks derneği, türkiye ulusal aller ve klinik immünoloji derneği, türk plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi derneği gibi uzmanlık derneklerinin katkı ve katılımıyla ülkemizde ilk kez olarak, ana temasının “birinci basamak hekimliğinde kronik hastalıklarla mücadele” olan “1. kronik hastalıklarla mücadele kongresi” gerçekleştirildi.
bütüncül bir bakış açısı olmalı
ato başkanı sevgili özden şener’in, kongre başkanı olarak, yaptığı şu saptamalar çok önemli:
“tüm dünyada, sağlık sistemlerinde gerçekleşen top yekün değişimlerden en çok etkilenmesi beklenen hasta grubu kronik hastalardır. çünkü kronik hastalığı olanlar sağlık sistemine en sık ihtiyaç duyan hasta grubudur. ülkemizdeki tüm ölümlerin % 70'i kronik hastalıklardan kaynaklanmaktadır. sürdürülebilir bir sağlık sisteminin belkemiği, kronik hastalıklarla etkin ve akılcı bir mücadeledir. komorbidite, polifarmasi gibi gerekçelerden dolayı hekimlik pratiğimizde; mortalite, maliyet ve yaşam kalitesi gibi gerekçelerden dolayı ulusal sağlık politikalarımızda, kronik hastalıklara bütüncül bir bakış gereklidir.”(abç)
bu kongreye benim de bir oturumda hasta ve yakınlarının hakları ve sağlık hakkı bakımından konuşmacı olarak katılmam istendi ama koşullarım nedeniyle ne yazık ki katılamadım. ancak bu konuda söylenmesi ve bilinmesi gerekenleri yeri geldikçe yazıyor ve söylüyorum. yazdıklarımı derleyerek daha önce, kadınlar, yaşlılar, çocuklar ve sakatlarla ilgili yaptığım gibi bir el kitabı haline getirmek sanırım yararlı olacak.
çok önemli bu kongrenin programında, günümüzde giderek çok daha önemli hale gelen hem kronik hastalıklarla mücadele, hem bu hastalıkların bakım ve tedavileri, hem de bunun şu anda uygulanan sağlıkta dönüşüm programı ile gerçekleşip gerçekleşmediği konuları yer alıyor.
kongrenin öncesindeki beklentilerin ve yanıtı aranan, “türkiye, kronik hastalıklarıyla başedebiliyor mu?”, “bizdeki kronik hastalık prevalans dağılımı, morbidite, mortalite ve tedavi maliyetleri dünyayla benzer mi?”, “kronik hastalıkları önlemek için dünya ne yapıyor, biz ne yapıyoruz?”, “kendi tedavi kılavuzlarımız bizim sorunlarımıza ne kadar uyarlanmıştır?” gibi soruların geçerli ve doğru yanıtlarının verilmiş olmasını ve yakında da kongre sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılacağını umuyorum.
“birinci basamağın görevidir!”
önceki hafta gündeme gelen ve geçen hafta da tartışılmaya devam edilen, benim de önemli bulduğum noktaları bu köşede dile getirdiğim “kanserli hastaların tedavi bakımları” konusunda çeşitli ve olumlu tepkiler aldım; bu arada da “nasıl olmalı”, “ne yapılması gerekli”, “siz olsaydınız nasıl bir hizmet örgütlenmesi gerçekleştirirdiniz” şeklinde sorular soruldu.
kanser de çok farklı boyutları olan “kronik hastalıklar” arasında yer alıyor. yukarıda söz ettiğim kongrede de dile getirildiği gibi, aslında diğer pek çok kronik hastalık gibi “kanser” de asıl olarak “birinci basamak hekimliği”nin sorumluluğu altında olmalı, birinci basamak hekiminin bilgi ve gözetimi altında tedavi ve bakımı sürdürülmelidir. çünkü her şeyden önceyi hastayı ve çevresiyle koşullarını en iyi bilen, hasta ve yakınlarının da en güvendiği kişi odur.
hastanın “asıl hekimi” olan birinci basamak hekimini bu hizmet sürecinde, basamaklı sağlık sisteminin diğer tüm basamaklarıyla, özel olarak ve sadece kanserle uğraşan merkezlerin yakın ve yoğun destek ve işbirliği içinde olması gereklidir.
bizdeki gibi doğrudan ve en üst merkeze ulaşarak tedavi ve bakım uygulaması; hasta sayısının giderek çoğaldığı, tedavi yöntemleri nedeniyle bakım ve tedavi sürecinin giderek uzadığı, dolayısıyla iş yükünün çoğaldığı bir noktada hem mümkün değildir, hem de altından kalkılamayacak bir iş yükü oluşturmaktadır. hasta ve hasta yakınları da sıklıkla gördüğümüz ve yaşadığımız üzere gerekli özen ve yakınlık içinde bir tedavi ve bakım sürecinin yaşamadıklarını ifade ederek; bir çok hak ihlâli yaşadıklarını belirtmektedirler.
dolayısıyla sistemin hasta ve hastalık sürecinin özellikleriyle, hastaların gereksinimleri de göz önüne alınarak; gerekli psişik, sosyal, hatta ekonomik destek sistemleriyle birlikte, ilgili ve ilişkili tüm yapıların birinci basamağı destekledikleri bir model içinde bu sürecin örülmesi ve örgütlenmesi, asıl olarak “yerinde/evinde” bakım ve tedavi öncelenerek yeniden kurulması gereklidir.
öncelik: “hak temelli yaklaşım”
bu bağlamda yapılması gerekenleri toparlarsak en önemli noktalar şunlardır:
- kanserden korunma, kanser tanısı ve tedavisi bütüncül bir yaklaşımla ve “hak temelli olarak sunulmalıdır.
- kanserli hastaların tedavi ve bakımları temel olarak “birinci basamak sağlık hizmeti sunan yapılar” tarafından ve yerinde üstlenilmelidir.
- kanserle ilgili araştırma merkezleri ve özel dal kurumları dahil, kanserli hasta ve yakınlarının gereksindiği tüm ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri, birinci basamakla işbirliği yapılarak ve onu destekleyecek şekilde sunulmalıdır.
- dünya ölçeğinde geçerli protokollere göre kanser tedavisinde uygulanan tüm ilaçlar ve tedavi araç gereçleri, genel bütçe içindeki sağlık bakanlığı payından karşılanarak, kansere yönelik hizmet sunan “özel dal merkezleri” tarafından sağlanmalı, ayrımsız bir şekilde herkes bunlara ulaşıp yararlanmalıdır.
böyle bir modelde, ne sağlık hakkı, ne da hasta haklarının gerekleri göz ardı edilmiş olur. öte yandan hem tedavi maliyeti düşer, hem hastaların maruz kaldıkları olumsuzluklar “en az”a indirilmiş, dolayısıyla ihlâllerin önüne geçilir, ayrıca daha insani, rahat ve duyarlı bir bakım ve tedavi süreci yaşar.
hasta yakınları da süreç içinde doğrudan ve bilerek yer alacakları için, rutin yaşamları bu süreçten pek fazla etkilenmez.
bu tür durumlarda sürecin muhatabına doğru sorular sorulduğunda, doğru yanıtlar da kolaylıkla alınabilir ve model bunun üzerinden oluşturabilir. gerçekten ve geçerli çözümler istiyorsak, gerekli ön bilgileri vermek kaydıyla sorunların yaşayanlarına ne yapılacağını sormak en doğrusudur.
o yüzden de kanserli hastalara da, kronik hastalara da ne istediklerini, neye gereksindiklerini sorarak ve bu yanıtları bir araya getirip bileştirerek hizmet modelleri kurulmalıdır. (ms/hk)