4 Şubat 2014 Salı günü Radikal gazetesinin onbeşinci sayfasında “son yapılan anketler ne diyor?” başlığı altında “Cihan / Konda / Konsensus / Sonar” adlı dört ayrı araştırma şirketinin siyasi kamuoyu yoklaması sonuçlarına yer verildi. Ama sonuç denince, akla sadece Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) seçimlerde geçerli oylardan ne kadar pay alabileceği geliyor.
Gazetenin bu -dört ayrı yoklamanın- oy oranlarını yayımlamasının nedeni Erdoğan’a sorulan bir soru ve de onun bu soruya verdiği yanıt. Yanıtında Başbakan Erdoğan; “Bu anketler paralel yapılanma anketleridir. Dünyanın bir ucunda durup da Türkiye yönetilmez. Çıkarsın gelirsin ne yapacaksan burada yaparsın. Bizim her ay dört anketimiz var” deyip son olarak Konda’ya yaptırdıkları anketi ve sonucunu açıklamış. Bu ankete göre AKPi’nin oyu yüzde 47,7 imiş ve görüldüğü gibi sonuç paralel devlet araştırmacılarının buldukları gibi değilmiş.
Önce gazetede yayımlanan ve paralel olan, olmayan dört ayrı oy oranı dağılımına bakalım. Sonra da; bakınca neler görüp, neler göremediğimize ilişkin söyleneceklere gelecek sıra.
AKP’yi yüzde 36,4 oranında gösteren kamuoyu yoklaması Cemaat’in organı olan Zaman gazetesinin yayınıyla kamuoyuna yansımış. AKP’nin oy oranını yüzde 47,7 gösteren kamuoyu yoklamasını ise Başbakan yurtdışına giderken açıkladı. Bu kamuoyu yoklaması AKP için Konda’ya yaptırılmış. Konsensus ile Sonar adıyla verilen sonuçların ise (Radikal gazetesinden önce) nerede açıklandığı ve bu kamuoyu yoklamalarının kim/kimler için yapıldığı konusunda bilgi sahibi değilim.
Dört yoklama için de; araştırmaların örneklem model ve planlamaları, örnek hacim ve dağılımları, soru kağıtları, veri derleme teknikleri konularında yapılmış her hangi bir açıklamaya ulaşamadım. Ayrıca şirketlerin kendi internet sitelerinde de bu konuda bir bilgiye rastlayamadım. Ancak çalışmaların olasılığa dayalı örneklem modelleriyle yapılmış araştırmalar olmadığına eminim, çünkü araştırma evreninde yer alan her bir seçmenin örneğe çıkma olasılığının eşit olduğu bir modelle bu araştırmaların yapılmış olmasının mümkün olmadığını, olamayacağını çok iyi biliyorum. Sadece oy dağılım oranlarını görebilmek için, ne maliyet ne de zaman açısından böyle bir araştırma yapılabilir.
Dolayısıyla bu yoklamalar bizi, ancak ve yalnız, seçmen eğilimleri konusunda -o da- izlenimsel olarak bilgilendirebilir. O durumda da, modelleme doğru yapıldı ve sorular araştırılan konuları açığa çıkarabilecek şekilde soruldu ise. Var sayalım ki; her şey bilimsel kurallara göre olması gerektiği gibi planlandı ve de uygulandı. O durumda dört şirketin ortaya çıkarıp sergilediği bulgular, bize şunları anlatır.
* AKP oyları önemli bir dalgalanma içerisinde olabilir ve dolayısıyla hangi modellemeyle AKP’nin gerçek konumunun belirlenebileceği üzerine çalışmalar yapmak gerekir. Ya da;
** Kamuoyu yoklamaları farklı zamanları yansıtıyorsa -ki örneğin Konda Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir habere göre, verilerini alandan 4-5 Ocak tarihlerinde toplamış- AKP’ye oy veren seçmen olay ve olgulara bağlı olarak bu partiden hızla uzaklaşma ya da uzaklaşıp - yaklaşma davranışlarına girmiştir, değerlendirmesine,
** En azından dört çalışmada kullanılan üç ayrı modellemenin kitle içinde AKP’ye oy verenlerin gerçek konumunu açığa çıkaracak şekilde tasarlanamadığı, değerlendirmesine, yönelmek gerekebilir.
* AKP’ye oy veren seçmenler için geçerli olan yukarıdaki yaklaşımlar MHP’ye oy verecek seçmenler açısından da söz konusu olacaktır.
* CHP ve BDP’ye yönelen seçmenler AKP ve MHP’ye yönelen seçmenlere göre dört kamuoyu yoklamasında da aynı yön ve büyüklükte ölçülmeleri açısından daha başarılı ölçümlere konu olmuş olabilir.
* Diğer partilerin toplam oyu eğer bu yoklamalarda olduğu gibi çok sayıda küçük siyasi partileri yansıtıyorsa, çalışmaların örnek hacimlerinden en çok etkilenen kesimi oluşturacaklardır. Bunun sonucu olarak da, ya olduklarından çok büyük ya da çok küçük ölçülecekler ve bu yapıdan da genel dağılım önemli oranda etkilenecek ve sonuçta ortaya sapmalı bir yapı çıkaracaktır. Bulgular dört kamuoyu yoklaması açısından da, işte bu sakıncalı durumun açıkça ortaya çıktığını gösteriyor.
Yukarıda oy dağılımları sergilenen dört kamuoyu yoklamasının genel seçmen eğilimleri açısından nerede durduğunu anlayabilmek açısından 2002’den 2011’e AKP’li dönemde yaşanan beş seçimin sonuçlarına bakarak bize anlatılmaya çalışılan durumu daha iyi kavramaya çalışabiliriz.
3 genel milletvekili 2 il genel meclisi seçimi sonuçlarına tüm kayıtlı seçmenlerin sandığa yansıyan tercihleri açısından baktığımızda ilk görünen şey; seçmenlerin yüzde 16’sıyla 24’ü arasındaki bir kesiminin oy kullanmayan seçmenlerden oluşması. Oysa kamuoyu yoklamalarında böyle bir seçmen kesimine yer verilmiyor. Bu da, toplam seçmen kitlesinin hangi büyüklükteki kesimi hakkında değerlendirme yapıldığı konusunda eksik bilgilenmeye neden oluyor. Çünkü oy kullanmak gibi sandık başına gitmemek de bir seçmen davranışı. Ama araştırmacılar bunu böyle saymamış. Yukarıdaki tabloyu oluştururken yazının okurları için bir kolaylık sağlamak ve kullanılan verilere kolayca ulaşabilmesini sağlamak açısından seçim verilerini http://www.secimsonucu.com sitesinden alıp oranları kendim hesapladım.
Yukarıdaki tablo bize hem önemli ve hem de kamuoyu yoklama sonuçlarını doğru yorumlamaya katkı yapacak şeyler söylüyor:
* Birincisi, seçimlerde oy kullanan kayıtlı seçmen oranının yüzde 76,23 ile yüzde 84,25 arasında değiştiği ve son üç seçimde bu oranın yaklaşık yüzde 84 düzeyinde neredeyse sabitlendiği.
* İkincisi, Milletvekili seçimleriyle İl Genel Meclisi seçimleri sonuçlarının bazı farklılaşmalar göstermesi. Örneğin;
** AKP’nin Milletvekili seçimlerinde daha yüksek, İl Genel Meclisi seçimlerinde ise daha düşük (% 30-31) oy ortalamasına sahip oluşu,
* Üçüncüsü, 2002’den 2011’e partilerin oy kazanım ve yitirme trendlerine ışık tutması. Örneğin;
** AKP’nin 2002’den 2011’e milletvekili seçimlerinde oy kazanma sürecinde olmasına karşın yerel yönetim seçimleri söz konusu olduğunda bu eğilimi bozuluyor.
** Diğer (küçük) partiler AKP’nin sergilediği oy kazanım trendinin tam tersi bir süreci sergileyip, yerel yönetim seçimlerinde ortalama oy düzeylerini yükseltiyorlar.
** CHP 2002’den 2011’e düzenli oy kazanım sürecinde görünen tek parti olarak öne çıkıyor.
** Tablo’da BDP olarak ifade edilen 2002’den 2011’e farklı parti ad, ilişki ve biçimleriyle seçime katılan Kürt oyları yerel yönetim (İl Genel Meclisi) seçimlerinde, milletvekili seçimlerine göre biraz daha düşük oranda sandığa yansıyor.
** MHP’nin oy kazanım süreci 2002’den 2009’a kadar sürmüş ve 2011’de tersine dönmüş görünüyor.
Üç madde halinde sergilemeye çalıştığımız yukarıdaki genel seçmen eğilimlerinin mevcut kamuoyu yoklamalarında ki yansımasına bakıldığında acaba ne görülüyor diye ortaya soru atarsak, önce soruyu yanıtlamak için yeni bir tablonun oluşturulması gerekiyor. Bunun için de bazı varsayımlarda bulunmamız gerekecek. Çünkü dört kamuoyu yoklamasından da elimizde, sadece dört partinin seçimde geçerli oylardan alabilecekleri oy oranlarına ilişkin bilgi var. Bu değerlendirmeleri yapmak için şu varsayımlarda bulunmamız gerekiyor;
- 2014 seçimlerindeki katılım oranı on seçimlerdeki kadar olacak (% 83,16)
- Dört siyasi partinin yüzde 100’lük geçerli oylar bazıyla ortaya çıkan oy dağılımının yüzde 83,16’lık katılım üzerinden hesaplayıp, dört partinin dışında kalan oylar diğer partilerin ve geçersiz oyların toplamına ait olacak ve diğer parti oyları seçimlerde genellikle 2-3 puan düzeyinde olan geçersiz oylarla birlikte değerlendirmeye girecektir.
Yukarıdaki varsayımlar ışığında yapılan hesaplamalar aşağıdaki tabloyu çıkarıyor karşımıza. Bu tablo ile 2002 – 2011 seçimleri kayıtlı seçmen tercihleri tablosunu karşılaştırarak incelediğimizde de, önemli farklılıklar ve farklılıklardan kaynaklanan sorular çıkıyor önümüze.
Önce dört kamuoyu yoklamasının ortaklaşan bulgularına bakılacak olursa;
* Diğer partiler ya tamamen yok olmuş ya da olduklarından çok küçük ölçülmüş durumdalar. Çünkü diğer partiler ve geçersiz oy kullananlar İl Genel Meclisi seçimlerinde yüzde 14 – 18 oranında gerçekleşmişken, 2011 seçimlerinde yüzde 5,6 düzeyine gerilemişlerdi. Dolayısıyla kamuoyu yoklamalarının bulguları bize; ya 2014 yerel yönetim seçimleri sanki bir genel milletvekili seçimiymiş gibi gerçekleşecek, ya da ortada yerel yönetim seçimleri açısından çok önemli ve de yanıltıcı bir durum var.
* CHP’nin 2002’den 2011’e uzanan oy kazanım süreci devam ettiği gibi kamuoyu yoklaması bulguları bu kazanımın kayıtlı seçmen bazıyla 2 – 4 puan arasında olduğu gösteriyor.
* BDP’nin 2002 – 2011 seçimleri oy trendlerinde her hangi bir değişikliğin olmadığı ve önümüzdeki seçimlerde de aynı oy düzeyinde kalacağı sonucu ortaya çıkıyor.
Dört kamuoyu yoklaması hep aynı şeyleri söylemiyor. Sergilenen seçmen yönelişleri açısından önemli farklılıklar da söz konusu. Bunlara bakılacak olursa;
* Yoklamalardan birisi AKP’nin oy oranını yerel yönetim seçimleri oy oranları çerçevesinde ölçerken, üç’ü yerel yönetim seçimleri açısından AKP’nin önemli bir oy kazanım sürecinde olduğunu gösteriyor.
* AKP’nin kayıtlı seçmen bazıyla oy oranlarına genel milletvekili seçimleri açısından bakılacak olursa Konda’nın sonuçlarına göre AKP neredeyse 2011 seçimleri düzeyinde oy alırken, Konsensus ve Sonar AKP’nin 4-5 puanlık, Cihan ise yaklaşık 10 puanlık bir oy kaybı yaşadığını ileri sürüyorlar.
* MHP 2011 seçimlerine göre her dört kamuoyu yoklaması açısından da oy kazanım sürecine girmiş görünmesine karşın bu kazanım 1 ile 5 puan arasında değişim gösteriyor. Bu değişim de yoklamada MHP oylarına, AKP’nin oyu arttıkça az, AKP’nin oyu düştükçe de çok yansıyor. Dolayısıyla seçimlerde AKP ile MHP oy oranları bir tahtıravalli görünümü sergileyecek ve iki partinin oyları birbirini etkileyecekmiş gibi görünüyor.
Sonuç Olarak
Dört ayrı şirketin kamuoyu yoklamalarına ve onların çakışan / çelişen sonuçlarına dayanarak yapılan yukarıdaki irdelemeleri birkaç sonuçla bağlayacak olursak, şunları mutlaka söylememiz gerekecek.
İlk nokta, önümüzdeki seçimler yerel yönetim seçimleri. Genel milletvekili seçimleri değil. Dolayısıyla yerel etkiler seçimlerde büyük önem taşıyacak. Fakat kamuoyu yoklamalarının sergilediği yapı ve bulgular, sanki iktidarın amaç ve istemine uygun olarak genel seçimlermiş gibi kamuoyu yoklamalarının tasarlanıp uygulandığı izlenimi veriyor. Bu da AKP’nin olduğundan çok daha güçlü görünmesine -büyük olasılıkla- neden oluyor olabilir.
İkinci nokta, -medya ve maddi / maddi olmayan her türlü olanağın kullanımı açısından- eşitsiz koşullarda yürüyen seçim süreci genel milletvekili seçim yapısına uygun tasarlanmış kamuoyu yoklamaları yaklaşımıyla izlenmeye çalışıldığında ortaya çıkacak durum, eşitsizliğin daha da büyümesi ve güce güç katan bir sürecin yaratılma sorununu ortaya çıkaracaktır. Ortadaki bulgular kamuoyu araştırmacılarının da bu doğrultuda davrandıkları izlenimini veriyor.
Üçüncü nokta, seçmenin hem yerel yönetim hem de milletvekili seçimleri açısından farklılaşan davranış biçim ve yaklaşımlarını öğrenmeyi hedef alan araştırma modelleri ve ona uygun soru kağıtları kullanmadan yapılacak araştırmalar gerçeğin sadece bir yüzünü göstereceği için sakıncalıdır. Bu tür çalışmalar kamuoyu araştırması yerine kamuoyu pazarlaması işlevini görme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu da hem siyaset, hem de araştırmacılık etiği açısından önemli problemler üretir.
Son nokta, kamuoyu yoklama ve araştırmalarının kimin için, nasıl, nerelerde ve ne zaman yapıldığı bilgileri olmadan, bunlara ek olarak araştırmaların model, örneklem çerçevesi ve soru kağıdının bilinmeden kullanılması araştırma kullanıcısı açısından ne kadar sakıncalıysa, araştırmayı gerçekleştiren açısından da önemli sorunlara kaynaklık edecektir.
Elbette hesap verebilirlik önemliyse, kitleleri yanlış bilgilendirmenin aracı olmamak gibi bir sorumluluktan söz edeceksek. (ST/HK)