Dün akşam da televizyonlarda 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü ile ilgili haberler yoktu. İstanbul’da İstiklal Caddesi’ni Fransız Konsolosluğu önünden Tünel’e kadar dolduran kadınların ise televizyonlarda haber olmaya ihtiyacı yoktu…
Metronun Taksim çıkışını memleketin bulutlu havalarında bu kadar aydınlık görmek için 8 Mart lazımmış. Yaşları 20’lerde olan, yaklaşık 40-50 kişilik tefli, düdüklü kadın; raylı taşıma sistemi yolcularının derbi maç günlerinden alışık ancak kadınlardan alışık olmadığı coşkulu sloganlar, şarkılar ve “Gel gel, yürüyüşe gel!” sesleri ile doldurarak çıkışa doğru yürüyordu.
Devinim yolculara da sıçradı. Yaşı daha ileri olan ve az sonra aynı yürüyüşe katılacak kadınlardan biri “Biz ne kadar yorgunuz, coşku gençlerde” diyerek gülümserken, yaşı ve “örtü durumu” ne olursa olsun bu inancı alkışlayan kadınların çokluğu ve az sonra bütün cadde boyunca görüleceği üzere sıra dışı olarak gördükleri kadınları fotoğraflamaya ya da video ile duyurmaya niyetli erkeklerin çekim için yukarı kalkmış elleri dikkat çekiyordu.
TIKLAYIN - 8 MART GECE YÜRÜYÜŞÜ'NDE KADINLAR İSTİKLAL CADDESİ'Nİ DOLDURDU
“Abi, bunların Valilik izni var mı?”
Yürüyüşün başlayacağı alanda özellikle kadın polislerin çokluğu, daha önceki yıllarda endişeyi artıran ‘Müdahale olur mu’ korkusunu, ‘Sıkı arama var; bomba patlamaz en azından’ iç rahatlığına bırakmış gibiydi. Polislerden gözüne kestirdiği birinin yanına giden huzursuz genç adam “Abi, bunların Valilik izni var mı?” derken, aramayı geçip yürüyüş arkadaşlarına kavuşan kadınlar birbirine sarılmaya başlamıştı bile.
Kucaklaşmayı, kadınların ”biz” olan kalabalığı, umut bekleyen memleketin diğer kalabalıklarına duyurmak için fotoğraf, video ve canlı yayın gibi sosyal medyanın tüm imkanları ile duyurma seromonisi izliyordu.
Dayanışma ve birlik olmanın anlamını giderek daha iyi anlayan ve sesini de kahkahasını da eksik etmeyen topluluğun dikkat çeken çok başka özellikleri daha vardı. Yürüyüşe katılan herkesin katkısı, izlenimi çok değerli bu açıdan. Tarihe not düşmüş de oluyoruz aynı zamanda…
Geçen senelerin yaratıcı sloganlarına yenilerin çok az eklendiği için mi bilinmez “Ay yine mi aynı sloganlar” afişi olsa da, mor bayraklı fotoğraflardan sonra en çok özçekim yapılan kare “Bırak evi bok götürsün” olabilir. “Feminizme ihtiyacımız var, çünkü hala mağdurun ne giydiğini soruyorlar”, “Hayatlarımıza müdahaleye Hayır”, “Kahkahalarımız OHAL’inizde kaybolmayacak” gibi afişler de popülerdi. Bunların yanı sıra “Kalbi kırılan bütün kadınların hesabını soracağız”, “Aşk aşk hürriyet, uzak olsun nefret”, “Kafayı düzelttim senden sonra”, “Yasak ne ayol” afişleri de; aşk şiirlerinin en iyilerini erkeklerin yazmış olduğu sanılsa bile (!) kalbi kıranın da teselli edenin de aşk olduğunu, kadınların da çok iyi bildiğini birkaç cümlede anlatıyordu.
“Birlikte güçlü”
Karanlık, caddeye iyice bastığında daha belirgin olan, onlarca kadının tuttuğu ve ışıklandırılmış “Birlikte güçlü” afişi ne kadar sağaltıcı ise, caddenin hiç bitmeyen tamiratları için metal plakalarla çevrilmiş belirli bölgelere, nerede ise buradan geçen her kadının elleri acıyana dek vurarak, metalden çıkardıkları güçlü sesler de o derece rahatlatıcı idi.
Kalabalığa karışmış ve “Biz de destek oluyoruz, bizi niye istemiyorsunuz?” serzenişindeki tek tük erkeğin bağıra çağıra kadın sloganlarını söyleme ısrarları, “Sizin sesiniz her yerde çıkıyor zaten, burada bizim sesimiz olacak” çıkışları ile kısılırken, omzunda küçük kızı veya oğlu ile ve sessizlik içerisinde, ‘anne’ yi takip eden erkeklerin saygısı da takdir ediciydi…
İstanbul’da bir yürüyüş daha böyle bitti. Yürüyüşten sonra çevrede bulunan mekanlarda devam eden kadın sesleri ve gülüşleri ise, alanın üzerinde asılı kalacak ‘mücadele enerjisi’ni, gelecek seneye dek büyütmeye kararlı görünüyordu… (AT/HK)
* Fotoğraf: Ayla Türksoy