"Horoz ölür, gözü çöplükte kalır"mış. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum da öyle.
"Koca bir askeri yıktılar, meğer kâğıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz, meğer ABD içini oymuş. O koca ağacı hop diye yıktılar. Ancak CHP'yi yıkamadılar" demiş, yenilgi ruh hali içindeki ADD'lilere (Atatürkçü Düşünce Derneği).
Batum'un Türk Silahlı Kuvvetleri'yle CHP'yi karşılaştıran yaklaşımı Türkiye'nin genel güvenlik politikalarını, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) bölgesel hegemonya peşinde koşan dış siyasetini hedef alsa, üzerinde düşünmeye değerdi.
Ancak Batum'u öfkelendiren, Silahlı Kuvvetler'in artık iç politikada hükümete karşı bir ağırlık oluşturmaktansa, "kendi işi"ne yoğunlaşma eğilimi.
Fakat şu sıralar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) iç politikadaki yeni rolünün ne olacağını merak edenler sadece Batum gibi "ordu+CHP=iktidar" formülünün artık işlememesinden yakınan politikacılar değil. Örneğin "Posta" gazetesinde yazan Mehmet Ali Birand şu gözlemi yapıyor:
"TSK bugünkü haliyle, güçlü değil yaralıdır.
"İktidarıyla kavgalı ve kendi yaralarını sarıyor. Yeni düzeni kabul edip etmemenin iç hesaplaşmasını yapıyor.
"Silah açısından da bölgeye yönelik senaryoları uygulayabilecek durumda değil.
"Türkiye, bölge politikalarındaki etkinliğini kalıcılaştırmak istiyorsa, bir an önce Silahlı Kuvvetleriyle yeni bir sayfa açmalı.
"İktidarıyla barışık, iç muhasebesini yapmış, politikadan elini ayağını çekmiş ve yeni stratejik önceliklerine göre, yeniden silahlanma politikası oluşturmuş bir TSK'ye her zamankinden daha fazla gereksinim vardır.
"Türk Silahlı Kuvvetleri, hiç zaman harcanmadan kucaklanılmalı, geçmiş geride bırakılıp, sivil-asker ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmalıdır."
Batum'un açıkça TSK komuta kademesini hedef alan politik saldırısına Genelkurmay'ın Pazartesi günü verdiği karşılık ordunun Mehmet Ali Birand'ın işaret ettiği yönde epeyce yol aldığının dolaylı bir itirafı sanki.
Genelkurmay, Batum'un beyanatını şöyle yanıtlıyor:
"Çevremizde sonu belli olmayan istikrarsızlıkların yoğunlaştığı bir dönemde, sadece güvenlik alanındaki görevlerini en iyi şekilde yerine getirme gayreti içinde olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasi tartışmalara konu edilmesi, ne ülkemize ne de herhangi bir siyasi görüşe fayda sağlayacaktır. Kendi görüşleri doğrultusunda kamuoyu oluşturmak isteyen siyasilerin, Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili söylemlerinde daha özenli olmaları ve asker üzerinden siyaset yapmamaları beklenmektedir."
Bu neredeyse Birand'ın şu sözlerinin tıpkıbasımı değil mi: "İktidarıyla barışık, iç muhasebesini yapmış, politikadan elini ayağını çekmiş ve yeni stratejik önceliklerine göre, yeniden silahlanma politikası oluşturmuş bir TSK".
Wikileaks'in yayınladığı 26 Ocak 2010 tarihli ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'in imzasını taşıyan şu ABD belgesi, Batum'un "içini oyma" dediği şeyin gerisindeki mantığı herhangi bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor:
"Kasım 2007 tarihli operasyonel istihbarat paylaşımı kararımız ikili ilişkilerde bir dönüm noktası oldu ve Başkan Obama'nın Nisan 2009'da TBMM'de ve Aralık 2009'da Erdoğan ile oval ofisteki konuşmalarında Türkiye'nin PKK ile savaşına sağladığımız desteği sürdürme kararlılığımızı dile getirmesi çok sıcak karşılandı. PKK teröristlerinin Kuzey Irak'ı bir sığınak olarak kullanmalarını güçleştiren işbirliğimiz sınır ötesindeki ilişkilerimizin düzeltilmesine yardımcı oldu. Başkan Obama'nın Aralık'ta Başbakan Erdoğan'a destek taahhüdüne bağlı kalacağımızı tekrarlamasının sağladığı yararı başka hiçbir şey sağlayamazdı."
Batum'un sözleri, Kürt düşmanı bir darbeye ABD desteği sağlama hayalleri Washington'un desteğini AKP'nin yanına koymasıyla çökenlerin hayal kırıklığını yansıtıyor.
Ama "atı alan Üsküdar'ı geçti" çoktan. CHP AKP karşısında ezilenlerin ve yoksulların işine yarayacağı yeni bir denklem kurmak istiyorsa, maziye iç çekmek yerine Kürtlerin ve emekçilerin taleplerine kulak kabartmaya başlamalı. Bu kulakların Batum'unkiler olduğu ise çok çok kuşkulu. (EK)