Ekşi Sözlük yazarları gazete kâğıdının kullanım alanlarını farklı şekillerde tanımlamışlar:
“Türkiye’de okunmak dışında en çok kullanım alanı bulan kâğıt türü, ayna silerken çok iyi sonuç veren bir madde, içki şişelerinin dışarıdan görünmesini engellemek için sararak kullanılan kâğıt türü, bakkal icadı, taşınma esnasında, tabak çanağın patlayıp helâk olmaması için söz konusu materyalleri anne şefkatiyle kaplaması gereken, İsviçre çakısı muadilidir, çekirdek taşımakta da kullanılır, evsiz battaniyesidir” ya da ölü bedenlerin üzerine de örtülür vs.
Gazete kâğıdının kendi işlevselliği ve bu anlamda "tüketilip" tüketilmemesi bir yana, dönüşümünün olduğu –yukarıda görüldüğü üzere- bir gerçek.
Kâğıdın bir nesne olarak diyelim ki, karpuz sularıyla, bebek mamasıyla kirlenmesinin, çekirdek kabuklarıyla dolmasının, bir boyacının fırçasına yapışmasının, piknik alanlarında her tür ihtiyaç için kullanılmasının veya üstüne oturulup da bir parkın eğri büğrü bankında öylece bırakılmasının, sert poyrazda havada öylece dönüp durmasının yani bir "çöp" olarak addedilmesinin, evlerin apartman boşluklarında biriktirilen yığınlara rağmen bizim için bir anlamı var mıdır?
Ardında taşıdığı tarihi ve emeği ve sonrasını göz ardı ederek bu sorunun cevaplanması mümkün değil şüphesiz.
Ancak konumuz tam olarak bu değil. Gazete kâğıtlarıyla defterlerini kaplayan, katlayıp bükerek küçük kayıklar yapan, kâğıttan yapılan külâhlardaki renkli leblebi şekerlerinin tadını çıkaran, ipler ve bir parça gazeteyle basit uçurtmalar yapan çocuklar, artistlerin resimlerini kesip çıkaranlar...
Geçmişe dair bu liste uzayıp gidebilir ve gazete kâğıdının sıradan faydacı yönüne istediğimiz nostaljik-çocuksu- anlamı yükleyebiliriz. Asıl olarak nesnenin kendisine yönelik geri dönüşüm de başka bir durum elbette. Ama gazetenin başka nesnelerle karışıp melezleştiği ya da tamamen farklı bir "şey"e dönüştüğü alanların sanatsal geçmişi de eskiye dayanır.
Picasso’nun iki küçük kolajı hariç, 1912’ye doğru kübizmin yeni bir döneme girmesiyle yani “Sentetik kübizm” ile resim sanatında meydana gelen değişikliklerden biri de yabancı maddelerin kullanılmasıydı ki, bunlardan biri de gazete kâğıdıydı [bütün sanatlar yeni yöntemler, yeni anlatım yolları arıyorlardı.]
Daha güncel örneklerin de çok başka açılımlara sahip olsa da aynı dertlere sahip olduğunu yazmakta bir sakınca yok.
Muhalif bir dil tutturan bir fotoğraf sergisinde, atık kâğıtlardan [gazeteler, yazıcıdan çıkan kâğıtlar, kâğıt havlular] basılan fotoğraflar, şuursuz tüketime karşı duruyordu. Materyaller muhalifliğin ana izleğini oluşturuyordu.
(Ahmet Naim Danışoğlu- Geri Dönüşüm Sergisi) İrfan Önürmen’in ağırlıklı olarak gazete kâğıdı üzerine yaptığı desenler ve pentül çalışmaları, bildiğimiz tutkal, su ve gazete kâğıdı ile zorlu uğraşlar sonucunda elde edilen hamur ile heykeller yapan [paperart] Levent Banoğlu gibi örnekler verebileceğimiz "sanatla geri dönüşüm"ün sınırlarının yeni çizilmediği ve fakat çok daha özgün ve özgürlükçü bir yanının olduğu da çok açık.
Aynı durumda el sanatları denilen işin biraz daha zanaat kısmında yaratıcılıklarını gördüğümüz örnekler de var şüphesiz.
Yakınımda olan ama yalnızca fotoğraflar yoluyla görebildiğim mütevazı, ufak bir sergi alanından bahsetmek istiyorum bu noktada; gazete kâğıdının, su bazlı boya, vernik ve hayal gücü ile gündelik hayatta kullanılabilecek nesnelere dönüşmesiyle ortaya çıkan bu sevimli eşyaların “Paper Magic” adı altında toplaştığı mekan.
Kendi gerçekliğini reddetmeyen ama dönüştüğü "şey" ile bambaşka bir kimlik ve kullanım alanı kazanan çilekeş gazete kâğıdının zaferi.
Buzdolabı mıknatısları (magnet), çerçeveler, vazolar, muzip ve nazlı hayvancıklar, edalı işveli mumluklar, renkli bilezikler, saatler... Şimdilik bu kadar. Ama devamı gelecek.
Londra’nın kırmızı tuğlalı evlerinin çok kültürlü odalarından birinde, kaybedilen soluğu yakalamak, belki de görünür olmak için üretilen bu işleri/bu başlangıcı, atma/kullan nesnelerini siz de görün istedim. Yolunuz oralara düşerse belki uğrarsınız diye.(TBÖ/EÜ)
* Fotoğraflardaki çalışmalar Ayça Benli'ye ait.